Savaşa devam
Hüsnü Mahalli; 9 Ekim 2019’da ise ABD ve Rusya’nın ortak onayını alan TSK Barış Pınarı operasyonu ile Fırat’ın doğusuna dalarak PYD/YPG militanlarını sınırdan uzaklaştırdı ve Suriye’nin Türkiye ile olan sınırının 110 kilometre bölümünü kontrol altına aldı.
24 Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı operasyonu ile Cerablus’tan Suriye’ye giren Türk askeri 20 Ocak 2018’de Zeytin Dalı operasyonu ile Afrin ve çevresini kontrol altına aldı.
Birinci operasyonda hedef IŞİD idi ikincisinde PYD/YPG.
Her iki operasyonda Rusya’nın onayı ve batının “bizi ilgilendirmez” tavrı söz konusuydu.
9 Ekim 2019’da ise ABD ve Rusya’nın ortak onayını alan TSK Barış Pınarı operasyonu ile Fırat’ın doğusuna dalarak PYD/YPG militanlarını sınırdan uzaklaştırdı ve Suriye’nin Türkiye ile olan sınırının 110 kilometre bölümünü kontrol altına aldı.
27 Şubat 2020’de Rus uçaklarının bombalaması sonucu İdlib’e yakın bölgede 34 askerin şehit edilmesiyle TSK iki gün sonra yani 29 Şubat’da Bahar Kalkanı operasyonu ile bölgeye binlerce asker, tank, top, zırhlı araç ve askeri teçhizat gönderdi ve Rusya-İran destekli Suriye ordusunun İdlib’i Nusra ve benzeri örgütlerden geri almasını engelledi.
On binlerce militanla birlikte TSK, Suriye’nin yaklaşık % 9’unu kontrol ediyor.
Militanlarının büyük bölümü yabancı olan KAİDE’nin Suriye kolu NUSRA ve benzeri örgütler TSK korumasındaki İdlib ve çevresini kontrol ediyor.
Başlangıçta onlarca ülkeyle birlikte Suriye’ye müdahale eden Ankara şimdi artık tek başına hareket ediyor.
Suriye devletine, onu destekleyen Rusya ve İran’a, PYD/YPG ve onu destekleyen ABD ve Batılı ülkelere karşı.
On binlerce Suriyeli ve yabancı militanla birlikte.
Hepsinin her türlü gereksinimini Ankara karşılıyor.
İyi de neden?
Ankara; Suriye’den ne istiyor?
TSK ne zamana kadar Suriye topraklarında kalacak?
Ankara; neden ve ne zamana kadar İdlib’i işgal eden Nusra’cıları koruyacak?
PYD/YPG’yi bahane ederek Fırat’ın doğusu ve Afrin’de asker bulunduran Ankara Fırat’ın batısında neyi amaçlamaktadır?
Söylem ve davranışlarıyla Ankara bu bölgelerden çıkacak gibi görünmüyor.
Son Soçi toplantısından sonda Ankara İdlib’i unutturmak için yeni operasyonlardan söz ediyor.
Bölge yeniden ısınıyor.
Neler olur bilinmez ama Moskova’nın bu kez yeşil ışık yakmayacağı hatta sert karşılık vereceği konuşuluyor. Başkan Putin önceki gün özel temsilcisi Aleksandr Lavrentyev ve Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika Dairesi Başkanı Sergey Verşinin’in Şam’a göndererek Cumhurbaşkanı Esad’la durum değerlendirmesinde bulundu.
Arap ülkelerinin Esad’la barışmaya çalıştığı, Rusya ile ABD’nin Fırat’ın doğusuna çözüm arayışında olduğu ve İsrail Başbakanı Bennett’in “önemli” Moskova ziyaretine hazırlandığı bir sırada Ankara’nın askersel dille konuşması ve herkese “kafa tutması” çok ilginç!
Bölgede herkesin yeni düzenlemeler peşinde olduğu sırada Ankara’nın yeni maceralar peşinde olması herkesi şaşırtmaktadır.
Haziran 2015’e kadar Ankara’da baş tacı edilen PYD/YPG şimdi terörist muamelesi görüyor ama Suriye’nin terörist ilan ettiği İslamcı tüm silahlı gruplar Ankara’da dost ve müttefik kabul ediliyor.
Bildik “senin teröristin cici benim teröristim kaka” hikayesi.
Böyle giderse bu işin sonu olmayacaktır.
Hep söylüyorum ve söyleyeceğim:
Türkiye ve bölgenin kurtuluşu için tek koşul 2011 öncesine dönmektir.
Göreceli bazı kazanımlar asla kalıcı değil ve olmayacaktır.
Suriye ve dolayısıyla bölge ülkeleriyle barışan bir AKP Türkiye’nin tüm sorunlarını çözebilecektir.
Suriye ile barışan bir Ankara bölgede yıkılan en az iki milyon evi, yolları ve altyapıları yeniden inşa eder, fabrikalar kurar, petrol ve doğal gazı Türkiye’ye taşır, teknoloji ve insan gücüyle bölge ülkelerinin kalkınmasına yardımcı olur, milyonlarca bölge insanının turist olarak Türkiye’ye gelmesini sağlar ve bölge halklarının dostluk ve kardeşliğinin yeniden tesis edilmesinin önünü açar.
Ve sonuçta Türkiye’nin tüm sorunlarını çözer.
Elbette istiyorsa.
Elbette dışarıda ve içeride ideolojik tercih ve saplantılarından vazgeçebilirse.
Bu tercih ve saplantıların Türkiye ve bölgeyi getirdiği nokta ortadadır.
AKP bunlardan kurtulamadığı sürece Türkiye ve bölgede hiçbir şey düzelmez.
Düzelmeyeceği için de AKP bildik söylem ve davranışlarına devam etmek zorunda.
Dinsel ve milliyetçi hamasetin gereği olarak.
Yoksa AKP; AKP olmaz.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları