Sevap işlemek iyidir
Hüsnü Mahalli; “PYD/YPG ve FETÖ terör örgütü değil ve Ankara’nın iadesini istediği kişilerin durumuna mahkemeler karar verir.” Peki böyle bir durumda “Büyük Zafer”den söz etmenin ne alemi vardı! Bunun neresi zafer?
MSÜ’de mezuniyet töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan “Türkiye NATO’nun seçkin üyesidir” dedikten sonra “İsveç ve Finlandiya NATO’ya üye olmamıştır. Bir üyelik davetidir. Şartları yerine getirirlerse üzerimize düşen görevi yaparız. Bu konuda bir oyalama görürsek, en baştaki tavrımıza geri döneceğimizden kimse şüphe etmesin” diye ekledi.
Peki Erdoğan neden bunları söyleme gereği duydu?
Duydu çünkü Finlandiya ve İsveçli yetkililer “Biz hiçbir taahhütte bulunmadık. Yargı siyaset üstü bir kurumdur. Mahkemelerimiz neye karar verirse o yapılır” diyorlar.
Anlamı:
“PYD/YPG ve FETÖ terör örgütü değil ve Ankara’nın iadesini istediği kişilerin durumuna mahkemeler karar verir.”
Peki böyle bir durumda “Büyük Zafer”den söz etmenin ne alemi vardı!
Bunun neresi zafer?
Bir telefon ve fotoğraf karesine değer mi?
Bu adam yani Başkan Biden zamanında Erdoğan’a söylemediğini bırakmamış ve ondan “kurtulma” gereğinden söz etmişti.
Neyse ki “beyefendi” mektup yazmıyor ve twit atmıyor.
“F-35 kalmadı F-16 verelim” diyor ama onun için de bilmediğimiz bazı koşullar ileri sürüyor.
Yandaş medya yakında tekrar adama atıp tutar.
Trump’a atıp tuttuğu gibi!
Bence Biden 15 Temmuz Cidde toplantısını bekliyordur.
O gün Suudi Prens Muhammed Bin Selman’la Körfez’in sultan, kral ve şehyleriyle Mısır, Ürdün ve Irak liderlerini bir araya getirecek. Erdoğan’a bir rol biçer mi biçmez mi bilinmez ama Türkiye’den vazgeçeceğini sanmıyorum.
BOP’da “eş-başkan” olmakla övünen ve Arap Baharı’nda baş role soyunan Erdoğan herkesle barışarak Washington ve Tel Aviv’in sevgisini yeniden kazanmaya çalışıyor.
Ama ortada iki sorun var:
1- İsrail’de hükümet dağıldı ve ekimde yapılacak olan erken seçimlerde Erdoğan’ın hoşlanmadığı Netanyahu tekrar başbakan olabilir. Olursa Erdoğan’dan yeni 180 derecelik bir U dönüşü beklenebilir.
2- Erdoğan; Muhammed Bin Zayid, Muhammed Bin Selman ve Herzog’la barıştı ama Sisi nazlanıp duruyor çünkü Ankara’ya güvenmiyor. Mısır medyasına bakılırsa Kahire “Suriye ve Libya’da olduğu gibi Erdoğan’ın İslamcılardan vazgeçeceğine inanmıyor.”
Kahire inanmayınca diğer üç ülke acele etmiyor. Üç ülke acele etmeyince Erdoğan’ın “en hakiki müttefiği” Katarlı Temim atlayıp Sisi’nin ayağına gidiyor.
Dönelim Erdoğan’ın “Türkiye NATO’nun seçkin üyesidir” sözlerine.
‘Seçkin üye’ olsaydı NATO’ya girmek için binlerce askerini Kore savaşına göndermezdi. “Seçkin üye” olsaydı 70 yıldır NATO’nun istediği her şeyi yapmaz, toprağında onlarca askeri üs bulundurmaz ve 50 atom bombasına misafirlik etmezdi. “Seçkin üye” olsaydı İsveç ve Finlandiya ile imzalanan “Üçlü Mutabakat”a NATO Genel Sekreteri de imza atar ve taahhütlerin yerine getirilmesini sağlardı.
Demek ki “seçkin üye” değilmiş.
“Seçkin” olmak için Biden’ın gönlünü kazanmak gerek!
Elini Boris’in omuzuna koymakla seçkinlik mertebesine ulaşılmıyor çünkü sonuçta Boris’in de gözü kulağı Biden’da.
Neyse biz eğlenmemize bakalım.
Sedat Peker herkesin bildiği hikayeleri dillendirerek insanları yeniden heyecanlandırdı. Peker’in hedef aldığı kişiler arsızca sessizliğini sürdürüyor ve utanmadan hiçbir şey olmamış gibi piyasada endam gösteriyorlar.
Uzun süredir ve özellikle Bin Zayid’in Kasım 2021’de Ankara ziyaretinden sonra ortadan kaybolan Peker’in yeniden ortaya çıkması ilginç.
Ah şu ‘dış güçler ve faiz lobileri’!
Yeni düşman ‘sevaplı’ din kardeşlerimizi de unutmayalım!
Hepsini çok seviyoruz!
Onlar olmadan yandaşları kandırmak pek kolay olmayacaktı.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları