‘Vakti saati’
Hüsnü Mahalli; El-Sisi İslamcı Mursi’yi devirdi diye en büyük düşmanımız olmuştu ama El-Burhan İslamcı El-Beşir’i devirince kankamız oluyor.
Avrupa Siyasi Topluluğu’nun Prag’da düzenlediği liderler konferansına katıldıktan sonra basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan Lübnan’dan yayın yapan ve her taraftan izlenen El-Meyadin televizyonunun muhabirinin “Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşecek misiniz” sorusuna “Şu an itibariyle böyle bir şey söz konusu değil. Ama ‘mümkün değildir’ gibi bir ifadeyi kullanmam da. Alışılmış bir siyasetçi değilim dolayısıyla vakti saati geldiğinde biz Suriye’nin başkanıyla da görüşme yoluna da gidebiliriz. Şu an itibariyle zaten alt düzeyde görüşmeler yapılıyor. Fakat bizim bütün arzumuz Suriye’deki terör gruplarının buradan arındırılması” yanıtını verdi.
Türkiye başta olmak üzere dünya medyası Erdoğan’ın bu sözlerine büyük ilgi gösterdi ve ‘vakti saati geldiğinde’ vurgusunu öne çıkardı. Oysa vurgusu yapılması gereken gerçek Erdoğan’ın Esad’a ‘Esed’ dememesi, ‘Suriye’nin başkanı’ olarak tanıması ve her zaman yaptığı gibi onun için ‘halkını öldüren, zalim ve katil’ dememesi.
Peki ‘vakti saati’ ne zaman gelecek?
Gelin ‘vakti saati’ gelip geçenlere bakalım.
Trump twit attı tehdit etti, Rahip Brunson’u aldı, PYD/YPG’ye binlerce TIR silah gönderdi sonra da mektup yazıp hakaret etti ama onunla görüşmek için ‘vakti saati’ beklenmedi.
Erdoğan’a ‘diktatör’ diyen ve Türkiye’yi ‘Suriye’deki Kaide, IŞİD ve benzeri teröristleri desteklemekle’ suçlayan Biden ise Ermenilerin gönlünü almak için 1915 olaylarına “soykırım” dedi ama onunla bir an önce görüşmek için “vakti saatini” beklemedik.
Ermenistan Başbakanı Paşinyan’la görüşmenin ise ‘vakti saatini’ hiç önemsemedik.
Avrupa liderlerini atlayalım.
Gelelim son U dönüşlerine.
Önce BAE. Sedat Peker’i koruyan Muhammed Bin Zayid’i ‘15 Temmuz darbesini finanse etmekle’ suçladık sonra da barışmak için Hazretlerini Ankara’da krallar gibi karşıladık ve ‘vakti saati’ gelmeden 14 Şubat Sevgililer Günü’nde Abu Dabi’ye gittik.
Ama en hızlı, kararlı ve heyecanlı adımlarımızı söylemediğimizi bırakmadığımız İsrail ve ABD’deki Yahudi lobileriyle attık ve ‘vakti saatini’ beklemeden istedikleri her şeyi yaptık.
Muhammed Bin Selman en süper olanı!
“Vakti saatini” öne çekmek için Kaşıkçı Dosyası’nın dışında kim bilir başka neler verdik ona.
Başka!
Darbeci Abdülfettah El-Sisi. BOP ve Erdoğan’ın ideolojik projesinin en önemli ülkesi Mısır’da Müslüman Kardeş Mursi’yi deviren bildik ‘düşman’!.
Adamı ‘darbeci, zalim ve katil’ ilan ettikten sonra Rabia işaretini markalaştırdık.
Bir sabah aniden Sisi’yi sevmek zorunda olduğumuzu farkettik ve ‘vakti saatini’ beklemeden harekete geçtik.
En orjinal olanı Sudan.
Ülkeyi 30 yıl yöneten İslamcı Ömer El-Beşir’i deviren Abdülfattah El-Burhan’ı Ankara’da iki kez krallar gibi karşıladık.
Çifte standart!
El-Sisi İslamcı Mursi’yi devirdi diye en büyük düşmanımız olmuştu ama El-Burhan İslamcı El-Beşir’i devirince kankamız oluyor.
Bir tuhaflık var ama bu kadarı kadı efendinin kızında değil kadının kendisinde bile olmuş.
Sonuç!
Hepsinin ‘vakti saati’ çoktan geldiği için öpüşüp koklaştık.
Üstelik hiçbiri de Türkiye’yi sevmez.
Esad’ın tersine.
Hatırlatalım…
–2004-2010 döneminde Esad Türkiye ile dostluk ilişkilerine mutlak inanmış ve bu dostluk için ne gerekiyorsa yapmıştı.
–Esad’ın samimi dostluğu olmasaydı Türkiye asla Arap ülkelerine açılamazdı..
–AKP iktidarının 2011 sonrası yakıcı söylem ve eylemleri olmasaydı Suriye asla bu halde olmazdı.
Katar eski Başbakanı Hamed Bin Casim “Suriye’de her şeyi Türkiye üzerinden yaptık” demişti.
Esad ise AKP’nin yaptığı HER ŞEYE rağmen Türk devletine ve halkına yönelik HİÇBİR kötülükte bulunmamıştır.
Esad’la buluşmak için ‘vakti saati’ çoktan gelip geçmiştir.
Dışarıda olduğu gibi içeride de her şeyin sorumlusu AKP iktidarına son vermenin de.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları