loading
close
SON DAKİKALAR

90’larda sosyal medya olsaydı

Mehveş Evin
Tarih: 08.10.2014

Mehveş Evin; 90’larda tıfıl bir gazeteciyken bazı ''yasaklı kelime ve haberler''in varlığını yavaş yavaş öğrendim.

İktidara bağımlı propaganda yayınlarına, yalan ve dezenformasyon yüklü haberlere, sansür ve otosansürün boyutuna, tutuklu ve yargılanan gazetecilere, gazetecilerin hedef haline getirilmesine, patron boyunduruğundaki “denge gazeteciliği”ne bakınca...

Genel kanı, Türkiye’de editoryal bağımsızlığın ve medya özgürlüğünün hiç bu kadar kötü durumda olmadığı.
Vaziyetin darbe yıllarından daha beter olduğu sık sık öne sürülüyor.
Bu noktada itirazım var. Medya özgürlüğünde durum, daha kötü değil!
Hatta bugün, haber alma-verme özgürlüğü açısından çok daha ileri bir konumdayız.
Ancak bunu sağlayan ne medya ne de siyasi ortam...
Dijital gazetecilik ve sosyal medya sayesinde artık hiçbir şey sır olarak kal(a)mıyor.
Halk, farklı kaynaklara daha kolaylıkla ulaşabiliyor.
Türkiye medyasında bugün farklı olan, baskının artık kapalı kapılar ardında, Genelkurmay’ın gece yanan ışıklarının gölgesinde değil, dünya kamuoyunun önünde, alenen yapılıyor olması...

Medyada dün ve bugün

80’li yıllarda çocuktum; Kenan Evren’in siyah beyaz nutukları ve “ülkemizi bölmeye çalışan hainler”le (irticacılar, solcular, Kürtler, Ermeniler, Rumlar) ilgili yapılan haberlerle büyüdüm.

Ayrıca utanç verici bir magazin ve porno gazeteciliği hâkimdi.

90’larda tıfıl bir gazeteciyken bazı “yasaklı kelime ve haberler”in varlığını yavaş yavaş öğrendim.
93-95 yıllarının muteber basını “sarışın Başbakan”a övgüler yağdırırken, Güneydoğu’da halkın nasıl katledildiğini, köylerin nasıl boşaltıldığını, gazetecilerin faili meçhule kurban gittiğini bazen aylar sonra duyuyorduk. Bazılarını yıllar sonra!

Çünkü bunların hakkında yazmak, konuşmak, olacak şey değildi... Yahu “Kürt” demek yasaktı!
Roboski o günlerde yaşanmış olsaydı, halkın büyük çoğunluğu bu katliamı meşru görecekti.
Gezi 90’larda yaşanmış olsaydı, bu kadar büyümeyecek ve polisin çocukları sokak ortasında öldürdüğü belki hiç ortaya çıkmayacaktı.

IŞİD katliamından kaçan Ezidiler, Kürtler, Türkmenler için kimse sokağa çıkmayacaktı.

Küçük kuş siyasilerin kâbusu

2000’li yıllar, dijital devrimi beraberinde getirdi.
Ayrıcalıklı kesimin (siyasiler, sermaye, gazeteciler) tekelinde tuttuğu ve istediği gibi biçimlendirdiği bilgi, giderek daha çok halka açık hale geldi.
Cep telefonu olan, görüntüyü çekip yayınlıyor...
Olay yerindekiler, gazetecilerin şov için çektirdiği pozları ifşa ediyor...
Yurttaş gazeteciliği -tüm sorunlarına rağmen- gerçekten ne olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor.
Dahası, bilginin devletler
ve kurumlarca manipüle edilmesine dayanamayan Julian Assange, Edward Snowden
gibi isimler çıkıp belki on yıllarca saklanacak “gizli” bilgileri halka açıyor.
Alternatif sesler, ne kadar bastırılmaya çalışılsa da daha çok duyuluyor.
Bu nedenle internet ve Twitter, siyasilerin kâbusu.
Bu nedenle “her gün internete daha da karşı” oluyor; tüm kötülüklerin anası olarak küçük beyaz kuşu gösteriyorlar.
Basın ve ifade özgürlüğü mücadelesi pat diye sonuç vermeyecek. Belki bu yolda çok büyük hatalar da yapılacak.
Ancak kimse ne devlet ne medya ne de iş çevresi- eskiden olduğu gibi cesetleri halının altına süpürerek paçayı kurtaramayacak.
Sorumluluğu olan herkes er ya da geç hesap verecek.

DİJİTAL DEVRİMİN ÇOCUKLARI

- Basın özgürlüğü internette yeşeriyor; peki ya internete ulaşamayan, sosyal medyayı kullanmayanlar? Her gün televizyon ve gazetelerdeki çarpık, eksik, yanlı haberlere maruz kalanlar?
- 2014 verilerine göre Türkiye’de internet kullanım oranı
% 45. Çocuklar, okuma yazma bilmeyenler ve internet erişimi olmayanlar haricinde kabaca herkes internette diyebiliriz.
- 35 milyon internet kullanıcısı var ve bu sayı hızla artıyor. Sadece yeni nesil değil, yetişkinler için de internet birincil haber kaynağı olmaya doğru ilerliyor.
- Devletler hâlâ Soğuk Savaş ve darbe yıllarından kalma taktiklerle yönetiliyor. İyi de nereye kadar?

Mehveş Evin - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları