Tarih:
25.01.2016
Aman kötü haber görmeyelim, moralimiz bozulur
Mehveş Evin; Savaş psikolojisi böyle bir şey. Her gün ölüm haberi almak, ölümü sıradanlaştırıyor, insanı duyarsızlaştırıyor.
Savaş psikolojisi böyle bir şey. Her gün ölüm haberi almak, ölümü sıradanlaştırıyor, insanı duyarsızlaştırıyor.Her gün birden fazla hak ihlaline uyanmak normal oldu; en korkunç olaylara dahi dizi izlermiş gibi bakıyor, yabancılaşıyoruz.
Suruç ve Ankara katliamlarının üzerinden sanki yıllar geçti, konuşulmuyor bile. Sultanahmet’te bomba patlatılıyor, ertesi gün unutuluyor. Cizre’deki sokağa çıkma yasağıyla ilgili AİHM’in tedbir kararı almasına rağmen, yaralı üniversite öğrencisi Cihan Karaman da hastaneye götürülemediği için öldü.
Toplum, savaş koşullarında yaşama mecbur edilirken bir yandan da vahşi bir ayrımcılık dayatılıyor. Bazı ölümler daha değersiz, bazı ölümler sanki ‘hak ediliyor.‘
İyi de kime göre, nasıl? Böylesine bir şiddet propagandası, hangi kutsal kitap öğretisine, hangi insanlık değerine, hangi ahlaka sığar?
Oğlunun cesedini ancak kolundan tanıyan bir baba
Bir baba, oğlunun cesedini almak için bir ay bekliyor. Normalde ‘insanım‘ diyenin yüreğini paralayacak bir haber, değil mi? ‘Ama‘ baba Kürt. Oğlu Sur’da öldürülmüş. Tepki buna göre değişiyor.
İnsanlıkmış, hakmış, hukukmuş, ahlakmış… Hepsi hava cıva!
“Savcılıkta ‘Sen gitme, morga girme bayılırsın’ dediler, ben de ‘Sizin vahşetinizi görmek için ayakta duracağım’ dedim. Morga girdim. Oğlumun kafası yerinde değildi, yakılmış, bir kimyasal madde dökülmüş gibi. Karnı deşilmiş, bağırsakları dışarıdaydı, paramparçaydı, et parçaları koparılmıştı, sanki bir hayvan koparmış gibi, oğlumu bir kolundan tanıyabildim, oğlumu paramparça etmişler.”
Oğlunun cenazesini Sur’dan haftalar sonra alabilen baba Mehmet Oran’ın sözleri bunlar.
Hangi anne baba ‘Oh olsun’ diyebilir?
Öldürmek, zulmetmek, ezmek, ayırmak, terördür. Devletin görevi, bu gençleri öldürmek değil kazanmak olmalı. Biliyoruz ki kendine muhalif olanı kazanmak değil, yok etmek istiyor.
Peki ailelere yapılan işkenceden ne elde edilecek? Devlet milyonlarca insan için artık ölümle, zulümle eşanlamlı hale geldiyse ‘kazanmak‘ mümkün mü?
Son beş ayda Güneydoğu’daki çatışmalarda 198 sivil hayatını kaybetmiş. Merak ediyorum, Türkiye’de kaç kişi, aralarında çocukların, kadınların da olduğu bunca sivilin öldüğünden haberdar?
Haberdar olsa dahi, “İnanmıyorum” demeyi seçen kaç kişi?
Ya “Oh olsun” diyebilecek kaç anne baba var?
Kin kusmaları için para verilen trolleri, operasyon timlerini veya medya maymunlarını değil, halkın ne dediğini merak ediyorum. Tabii şehit cenazelerindeki tepkilere tahammülü olmayan bir rejimde, mertçe düşündüğünü söyleyebilecek insan evladı kaldıysa.
Çınar’daki annenin bedduası: O bomba Meclis’e düşseydi
Mesela Çınar’da, PKK’nın saldırısında canından olan polis eşi Esra Başaran’ın kayınvalidesinin sözlerini kaçınız duydu?
“Allah’ım o bomba Meclis’e düşseydi. Benim kuzumu onlar kavurdu, o Meclis’e yazın yıkılı kalsın, onlar için vatan sağ olsun demeyeceğim. Onlar kaç tane anneleri yaktı kül ettiler, hepimizi yaktılar. Ben ulaşamıyorum onlara, siz ulaşın söyleyin!”
Sahi, evlattan daha değerli ne olabilir?
Büyük çoğunluk, bu çığlıklardan, adım adım büyüyen felaketten habersiz. Çünkü dükkanlarda, evlerde açılan televizyon kanallarında gerçek bilgileri aktarmak yasak.
Durumun farkında olanların bir kısmıysa kendini korumak adına bütün kepenkleri indirmiş vaziyette: ‘Aman kötü haber almayalım, moralimiz bozuluyor!‘
Askeri cunta günlerini bile geçti
Savaşın göbeğinde haber yapmaya çalışan bir avuç haberci, tutuklanıyor, tartaklanıyor, tehdit ediliyor, hatta kurşunlanıyor. Cizre’de İMC kameramanı Refik Tekin ayağından yaralandı, yaralıyken ‘gözaltına‘ alındı, hastane nakli ertesi güne bırakıldı. Yetmezmiş gibi devletin ajansı AA, Tekin’i ‘terörist‘ ilan etti!
Gazeteci meslek örgütü (TGC, TGS, Disk-Basın İş) temsilcileri Diyarbakır’a gidip savaş koşullarının ötesinde zorluklar yaşayan meslektaşlarla dayanışma mesajları verdi.
Gazetecileri ‘terörist‘ olarak gören bir ülke durumunda olduğumuzu belirten TGC Başkanı Turgay Olcayto, “1980’lerde, 1990’larda bu kadar ağır uygulamalar yoktu” demiş.
Moralini bozmak istemeyenlere duyurulur…
Mehveş Evin - Diken
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları