loading
close
SON DAKİKALAR

Bakan, Ensar Vakfı’nın PR’cısı mı?

Mehveş Evin
Tarih: 26.03.2016

Mehveş Evin; Psikiyatri Derneği ve Adli Tıp Uzmanları Derneği, Türkiye’de 16 bin çocuk üzerinde yapılan bir çalışmada çocukların şiddet, ihmal, cinsel saldırı gibi herhangi bir istismar biçimine maruz kalma oranını yüzde 33 olarak saptadı.

AKP’li vekiller, MHP-CHP ve HDP’nin oy birliğiyle çocuk istismarının soruşturulmasını önce reddetti. Baktılar ki iş yeni bir uluslararası skandala dönüşecek mecburen çark ettiler.

Demek ki toplumsal muhalefet işe yarıyor. Demek ki üç muhalefet partisi birleştiğinde, hükümeti zorlayabiliyor.

Perde arkasında, AKP’lilerin ‘Reis’ korkusundan önce oylamayı reddettiğini, yukarıdan icazet geldikten sonra göstermelik olarak araştırmayı kabul ettiklerine kalıbımı basarım.

Birincisi, AKP’li hangi vekil, kendi vicdanına göre, kendi iradesiyle karar verebilir ki? Her eylemleri Reis korkusuna endeksli. Çocuklara gözleri önünde tecavüz edip doğrasalar ‘Acaba Reis ne der’ diye Meclis’in turuncu sandalyelerinde yer kaplarlar.

İkincisi, Ensar Vakfı ve KAİMDER’in iktidarla ilişkileri pek sıkı fıkı. Bilal Erdoğan’ın karısından sonra en çok görüştüğü kişi, Ensar Vakfı Başkanı. Kadir Topbaş, kurucularından. İstanbul büyükşehir belediyesinin vakfa maddi manevi desteği büyük.

Üçüncüsü, başta aile ve sosyal politikalar bakanının, “Bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumu karalamak için gerekçe olamaz” demesi.

Ramazanoğlu Ensar’ın PR’cısı mı?

Ramazanoğlu, her şeyden evvel ciddi bir ithamla karşı karşıya olan bir kurumu aklamaya çalışarak hem görevini suistimal etti, hem yargıyı manipüle etmeye kalktı. Bu sözleri, hem bulunduğu makama, hem insanlığa hakaret.

Bakanın görevi, başka mağdur ve vaka var mı diye araştırmak, bu kurumlarda bağımsız denetim mekanizmalarını devreye sokmak ve çocukların korunmasını esas almak… İktidar besleyip büyüttüğü için bir vakfın halkla ilişkilerini yapmak değil.

Gülen’e ait bir yurtta olsa ne derlerdi?

Ahmet Hakan gibi yandan çarklı yazıcılar sağolsun, daha tecavüz ve taciz iddiaları gündeme gelir gelmez cansiperane Ensar’ı savunmaya kalktılar.

Merak ediyorum… Aynı tecavüz ve taciz olayı, Kemalist, Gülenist veya Kürt siyasi hareketinin çatısı altında bir kurumda olsaydı ne diyeceklerdi?

Ensar Vakfı özelinde AKP’nin çocuk tecavüzcülerine özellikle sempati beslediğini düşünmüyorum. Böyle bir skandalın patlak vermesi vakfın tüm yurtlarında çocuklara tecavüz ve tacizin olduğu anlamına gelmez.

Ancak…

Yayın yasağı, AKP’lilerin sıralandığı savunma hattı, kurumun pekala sorumlu olduğu ve bir şeylerin örtbas edilmek istendiği şüphesini kuvvetlendiriyor.

Kurumlar da devlet de pekala sorumlu

Sorun, tecavüz ve tacizin o veya şu vakıfta patlak vermesinden ibaret değil. Sorun, siyasi iradenin cinsel istismar ve tecavüzü münferit hadiseler sayması.

Tıpkı kadın cinayetlerinde olduğu gibi, çocuk istismarının da ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ mantığının, çocuk haklarını hiçe saymanın bir sonucu olduğunu görmezden gelmesi.

Karaman hadisesi, pekala kurumun ve devletin sorumluluğunda. Yasalara göre, vakıflar ya da şahıslar ilkokul ve ortaokul düzeyinde yurt ya da barınma yeri açamaz! Bu durumda hükümet, gayrıresmi evleri bizzat kollayarak suç işliyor. Hala bu evleri kimlerin işlettiği saklanıyor.

Acaba bu korku neden?

Ensar Vakfı ve KAİMDER, ‘Bizim ilgimiz yok’ derken iddianamede çocukların bu iki kuruma ait evlerde saldırıya uğradıkları yer alıyor.

Acaba bu yalanlar neden?

Her şey bir tarafa, 45 çocuğu istismar, 10 çocuğa tecavüz yıllarca sürüyor ve o kurumdaki yetkililer bunu tespit edemiyorsa demek ki bu işin ehli değiller.

Daha fenası, görmezden gelindiği ihtimali…

Muammer B.’nin tutuklanmasını haber yapan yerel site ‘adliyeden gelen bir telefonla’ haberi kaldırmaya zorlanıyorsa ve haber 10 gün boyunca saklanıyorsa, pekala öncesinde de örtbas edilmiş olabilir.

Feministlerin ellerini öpün

Tayyip Bey ve şurekasının hiç hazzetmediği, burun kıvrılan o feministler var ya… Çocuk istismarı konusunda en çok farkındalık yaratmaya çabalayan, çözüm öneren onlar. Hükümetin denetim mekanizmalarını çalıştırmadığını, çocuk korumadaki tutarsız politikaları, yargının tutumunu en çok eleştiren onlar.

Mor Çatı, 2010’da yayınladığı araştırmada, Türkiye’de her dört çocuktan birinin cinsel istismara maruz kaldığını, istismar vakalarının çoğunlukla çocuğun evinde gerçekleştiğine dikkat çekiyordu. Aynen alıntılayalım: “Çocuklara yönelik cinsel istismar ve saldırı, çok yaygın bir suçtur ve bunu işleyenler genelde çocukların bildiği ve güvendiği erkeklerdir (Bakınız öğretmen). ‘Sapık ve canavarların’ işlediği bir suç olarak görmek, sorumluluktan kaçmak olur”.

Bir rakam daha vereyim. Psikiyatri Derneği ve Adli Tıp Uzmanları Derneği, Türkiye’de 16 bin çocuk üzerinde yapılan bir çalışmada çocukların şiddet, ihmal, cinsel saldırı gibi herhangi bir istismar biçimine maruz kalma oranını yüzde 33 olarak saptadı.

‘Dindar nesil yetiştireceğim’ demekle olmuyor

Adli Tıp, çocuk istismarıyla ilgili yılda ortalama 2 bin 600 dosya inceliyor. Üstelik bu, yargıya intikal edebilmiş vakalar! Kurban çocuk olunca, saldırıyı tespit etmek, ortaya çıkarmak çok daha zor. Çünkü korkuyor, deli gibi korkuyor çocuklar.

Manzara böyleyken AKP’nin ‘aile’ politikaları başarısızdan öte, çocuk istismarını körüklüyor… ‘Dindar nesil yetiştirme’ şevkiyle çocukları din kurslarına ve yandaşınız illegal, denetimsiz evlere yollamaya teşvik etmeniz de onları korumuyor.

Türkiye devleti, taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin sorumluluklarını yerine getirmediği sürece daha çok çocuk tecavüze, tacize uğrayacak..

Siyasilerin bu konudaki koruyucu tutumu, sadece çocuklara cinsel saldırılara daha geniş zemin sağlamaya yarayacak.

Mehveş Evin - Diken 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları