Tarih:
19.10.2013
Balkan savaşı internette sürüyor
Mehveş Evin; General Mladiç geliyor ekrana. ''Bu, Türklerin bize yaptıklarının intikamı'' diyor.
“Kurtulamayacağını anladığında ağlamaya başladı. Oğluma el sallayamadım bile. Onunla ilgili son anım bu.”Yutkunuyor. Bu sözlerin sahibi, oğlunu 1992’de Srebrenitza soykırımında yitiren bir anne. Yüzündeki acılı ifade, yıllar içinde artık sabitlenmiş.
Saraybosna’dayım. Gelir gelmez, şehir merkezinde Srebrenitza “Anma Galerisi”ni ziyaret ettim.
Galeri, katliamı soyut bir dille anlatan siyah beyaz fotoğraflarla dolu. Gösterilen kısa filmde anneler, kardeşler ve “barış gücü” askerleri tanıklıklıklarını anlatıyor.
General Mladiç geliyor ekrana. “Bu, Türklerin bize yaptıklarının intikamı” diyor.
Sırp milislerin sırtlarından sırayla vurdukları 8 binden fazla erkeğin Türklükle ilgisi yok.
Yaralar, Saraybosna’daki apartmanlarda iz bırakan sniper deliklerinden daha sıcak... Daha acıtıcı. Srebrenitza’da olanlar hakkında konuşmak ise çok ama çok zor.
Bölgede hâlâ toplu mezarlar kazılıyor, hâlâ DNA analizleri yapılıyor... Ve hâlâ, oğlunun, kocasının, babasının akıbetini öğrenemeyenler var.
Savaşın diğer kurbanları, kadınlara ne olduğu ise konuşulmuyor.
Srebrenitza’yı bloklamak
Srebrenitza’yı bloklamak
Saraybosna, bayram tatiline gelen Türklerle dolu. Bense Güneydoğu Avrupa ülkeleri ve Türkiye’deki “İnternette nefret söylemi” paneli için buradayım.
İlk gün, Bosna Hersekli meslektaşları dinliyoruz.
En büyük dertleri, internet portallarına yorum yazanların kullandığı nefret söylemi...
Okur yorumlarında başa çıkamadıkları nefret söylemi ve hassasiyet yüzünden çoğu, “Srebrenitza” kelimesini toptan bloklamayı tercih etmiş.
“Hassas konu”. Evet, ama konuşmamak, sansürlemek çare mi?
Bosna Hersek’te etnik-dini saldırılar kadar LGBT grupları da nefret söylemine maruz kalıyor.
Dinledikçe fark ediyorum, medyadaki sorunlarımızın çoğu benzeşiyor.
Siyasi liderler, popüler figürler kadar gazetecilerin de nefret söyleminin yaygınlaşmasında payı var...
Nefret söylemini kullanan siyasilere hiçbir yaptırım uygulanmıyor...
Medyadaki standart yoksunluğu ve yasal düzenlemelerde eksiklikler konuşuluyor...
Online mecraların popülerliğiyle birlikte, bu sorunlar daha da yoğunlaşmış durumda.
İnternet ve işin doğası
İnternet ve işin doğası
Arnavutluk Medya Enstitüsü’nden Remzi Lani’ye göre “Balkanlarda savaş alanda bitti, ama online mecrada sürüyor...”
Ürkütücü değil mi?
İnternet, dünyanın her yerinde giderek güçlenirken, gazeteciyi de köşeye sıkıştırıyor.
Bazıları kelimeleri blokluyor, bazıları yorumları kaldırıyor, bazıları ise sahte hesapları engelliyor... Ama bu önlemlerin hiçbiri internet dünyasında sökmüyor.
Hepimiz haber alıp vermenin doğasının değiştiğinin farkındayız. Siyasetçiler de öyle. “Toplumun baş belası ” dedikleri sosyal medyayı kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya başlamaları da internete yeni kural ve kanun getirmeye çalışmaları da bundan...
Batılı meslektaşlar ise ifade özgürlüğünü zedelemeden nefret söylemini nasıl tanımlayacaklarının peşinde.
Gerçek şu ki, bizimki gibi “geçiş” veya “hibrid” demokrasilerde bu tanımlar pek işe yaramıyor.
İnsan haklarının nasıl evrensel bir tanımı varsa, nefret söylemi için de benzer bir yaklaşıma ihtiyacımız var.
Yarın değil, şimdi. Bazı grupların çıkarını koruyacak şekilde değil, herkesin, özellikle de azınlıkların haklarını gözetecek şekilde.
ULUSLARARASI KAYITSIZLIK
ULUSLARARASI KAYITSIZLIK
Galerideki fotoğrafların arasında dolanırken bir tanesi bana çok dokunuyor:
2003’te, kemikleri tespit edilip gömülen 600 tabutun töreninde, “uluslararası gözlemciler”in güneşten kurtulmak için bir çadırın altındaki görüntüsü bu... Çoğunun elinde cep telefonu, konuşuyor. Bazıları gülerek sohbet ediyor. Çadırın dışında, onlara bakan yaşlı bir köylü. Kötü niyetli değiller, ama ah, o kayıtsızlık yok mu!
Mehveş Evin - Milliyet
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları