Tarih:
04.10.2016
Barış neden bu kadar korkutuyor?
Mehveş Evin; ‘Barışa hayır dediler’ diye okumak yerine, barışın bir takım çıkar gruplarının işine gelmediğine, köklü bir toprak reformunu da içeren anlaşmanın savaştan, uyuşturucu ve silah ticaretinden rant sağlayanların canını sıktığını unutmamak gerek…
Geçen hafta Kolombiya’da hükümetle FARC’ın imzaladığı barış anlaşması, Dünya gazetelerinin manşetlerine taşındı.Türkiye basını içinse 52 yıllık bir iç savaşın sonlanmasının anlaşılan pek haber değeri olmadı. Öte yandan Kolombiya’daki referandum sonucunun ‘anlaşmaya hayır’ çıkmasının coşkuyla verileceğinden hiç şüphem yok…
Referanduma katılım yüzde 37 idi, ‘Hayır’ sadece 54 bin gibi bir farkla ve ülkenin savaştan en az etkilenenlerin ağırlığıyla çıktı ama bu sonuca rağmen, barıştan kolay kolay geri adım atılacağını düşünmüyorum.
Dile kolay, 4 yıldır süren görüşmelerde bir ateşkesten ötesi, farklı sosyal sorunlara hitap eden bir yol haritası belirlendi. Bu anlamda Türkiye’deki ‘çözüm süreci’nden çok daha ileride, şeffaf bir yapısı var.
Ama önce savaş sevdalısı Türkiye medyasına bakalım…
İmzaların atılmasının ardından, 29 Eylül 2016 tarihli gazetelerin birinci sayfalarına bakılırsa, Cumhuriyet ve Evrensel’in haricinde Kolombiya barışını gündeme getirmek isteyen yoktu.
Hürriyet gazetesi, tarihi barış anlaşmasını genç bir kadının fotoğrafının altına ’52 yıllık gözyaşı’ deyip barış kelimesini kullanmayarak vermeyi başarmıştı.
Saray’ın propaganda yayınları, belli ki ‘Aman birilerinin aklına barış, uzlaşma, müzakere gelmesin’ diye haberi hiç görmezken; kendine muhalif diyen yayınların da benzer refleksle hareket etmesi, ya da küçük bir haberle geçiştirmeyi çok anlamlı…
Medyanın savaş dili ve barış gazeteciliği
Barış sözcüğünün artık terörle, şiddetle, suçla eş anlamlı hale getirilmeye çalışıldığı; tanktan, tüfekten, intikamdan her zamankinden çok bahsedildiği bir dönemde medya, savaşçı dilin iyice esiri oldu.
Hoş, medya ezelden beri sayfaları delip geçen F-16’ları, silahları, askerleri koca koca görsellerle 1. sayfaya taşımayı severdi, bugünlerde neredeyse her haber savaş ve şiddet barındırdığı için daha da coştu.
Darbe girişimini ele alalım: Yaygın medya askeri darbeye karşı, ama kullandığı dil ve görseller devamlı şiddeti yüceltiyor, taze tutuyor.
Ne yazık ki medya, savaş çığırtkanlığını, ölü sayıcılığını bir adım öteye taşımak gibi bir misyon edinmiş vaziyette…
Medyadaki çatışmacı dilin arkasında, siyasette ve işte olduğu gibi yazıişlerine hakim olan beyaz, 50 yaş üstü (ve onlardan bu dili devralan genç) erkeklerin etkisi büyük.
Cinsiyetçi, ayrımcı, şiddeti körükleyen dilin bu kadar yaygınlaşması medyadaki erkek kulübünden bağımsız değil…
Oysa barış gazeteciliği adıyla, dünyada giderek yaygınlaşan bir konsept var. Bazı meslektaşlarımız ne olduğunu dahi bilmeden ‘çiçek, böcek ve kadın dergisi haberciliği’ zannederek küçümsüyor.
Yaşam hakkının savunulduğu, barıştan yana taraflı, pro-aktif, yaratıcı bir gazetecilikten bahsedildiğinden bile haberdar değiller. Prof. Sevda Alankuş’un hazırladığı el kitabını mutlaka okuyun.
Barış kelimesi bile ‘suç’ oldu!
Öte yandan barış sözcüğünü en çok telaffuz edenler ya hapiste, ya yargılanıyor, ya da çeşitli yollarla kriminalize ediliyor, korkutuluyor.
Geçen yıldan bu yana barış isteğini meydanlarda dile getirmenin ne kadar ağır olacağını kan dökerek zihinlere nakşettiler.
10 Ekim Ankara katliamının yıldönümü yaklaşırken ne bombalı saldırının failleriyle ilgili bir gelişme var, ne de adaletin tecelli edeceğine dair bir ışık…
Barış isteyenler, askeri darbe yapanlarla bir tutuluyor. Yazan, çizen, öğreten, yayın yapanlar; kanıt olmaksızın askeri darbeyi desteklemekle suçlanıyor.
15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığa uğraması, bir sivil başarı olarak lanse edilirken darbe girişimine dair tüm imajlar, yine tank tüfek postal görüntüleri üzerinden yeniden üretiliyor.
Okulda çocuklara gösterilmesi tavsiye edilen videolarda, barış ve sivil direnişin altı çizileceğine, F-16’lar, kendi halkına silah doğrultan askerler ve tank tüfek sesleriyle yankılanıyor.
E ne anladık şimdi halkın kaderini eline almasından, yeni bir gelecek yaratmasından? Gelecek yine silahlarla, şiddeti çağrıştıran görüntü ve sözlerle kurgulanmış olmuyor mu?
Kadınlar ortak ses verdi: Savaş istemiyoruz
Geçen hafta, Kolombiya barış süreci müzakerelerini sivil toplum adına izleyen Vicente Vallies’i Diyarbakır’da düzenlenen bir toplantıda dinledik.
Vallies, zorlu süreçte kadınların rolünü de anlattı. 52 yıllık savaşta, sadece 250 bin ölüm yaşanmadı, yaklaşık yedi milyon insan yerinden oldu. Bu şiddet döngüsü, kadına şiddet vakalarının artmasında da etkendi.
Kolombiya’da ortalama her 30 dakikada bir cinsel şiddet yaşanıyor ve uzmanlar, bünün çatışma dinamiğine bağlı olduğunu söylüyor.
Her kesimden kadınlar, ‘Çocuğumu savaşıp ölsün diye doğurmuyorum’ diye seslerini yükseltti.
Müzakere masasında kadınları içeren bir dilin, kararların alınmasını teşvik etmek için alt komitede kadınlar hazır bulundu.
Sekteye uğrayan önceki süreçlerde kadınların olmadığını hatırlatalım…
İlk defa mağdur değil, aktör olarak masada yer aldı kadınlar. Son derecede ataerkil bir toplumda kolay olmadı, ama güçlerini birleştirerek başardılar.
Referandum sonucunu ‘Barışa hayır dediler’ diye okumak yerine, barışın bir takım çıkar gruplarının işine gelmediğine, köklü bir toprak reformunu da içeren anlaşmanın savaştan, uyuşturucu ve silah ticaretinden rant sağlayanların canını sıktığını unutmamak gerek…
Mehveş Evin - Diken
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları