loading
close
SON DAKİKALAR

Beyoğlu’nu seven gelsin

Mehveş Evin
Tarih: 17.07.2012

Mehveş Evin yazdı: Masa-sandalye yasağı, bir yaşına girdi...

Yaşını başını almış insanlar gibi yüzümü buruşturup “Zaman çabuk geçiyor” diyecek kıvama geldim sanırım. Evet, Beyoğlu’ndaki masa-sandalye yasağı uygulamasının üzerinden bir yıl geçmiş. Geçen yıl Ramazan ayına denk gelen ‘yasak’ Beyoğlu’nun mahir başkanı Misbah Demircan tarafından çeşitli bahanelerle savunulmuştu. Efendim halk rahatsız oluyormuş, işgaliye ödeyenler tüm uyarılara rağmen yayıldıkça yayılıyormuş, önüne geçilemiyormuş, yürünemiyormuş, gürültü oluyormuş...

Şu işe bakın ki ‘zavallı’ belediyemiz, mekanların ruhsatlarını gayet güzel kontrol ederken, kentsel dönüşümü adım adım uygularken, 3-5 masanın sayısını denetleyemiyor!

Yerine, toptan yasaklamayı seçiyor. Hem de turistlerin şaşkın bakışları altında, polislerin sokakta oturulan masaları, sandalyeleri boşaltması suretiyle... Dışarıda oturanlar ‘terörist’ muamelesine uğrarken mekan sahipleri de çaresizlik içinde, birer birer tıkıldı içeriye.

Bırakın dünyayı, Türkiye’de, sokaklardaki masa-sandalyenin yasaklandığı tek ilçe, Beyoğlu. Beşiktaş, Kadıköy, Yeniköy, Nişantaşı’nda, Türkiye’nin her sokağında insanlar, dışarıda oturmanın keyfini sürebiliyor, yiyip içebiliyor. (Ramazan hariç tabii. Ramazan’da Anadolu’da, hatta İstanbul’un bazı bölgelerinde sokakta yiyip için, bakalım başınıza ne geliyor?) Fakat Beyoğlu’nda bu en doğal hak, yasaklanmış durumda!

Yasağa hayır festivali

Beyoğlu insanı da, Beyoğlu esnafı da mağdur. İnsan yerine konulmamaktan şikayetçi. Beyder (Beyoğlu Eğlence Yerleri Derneği) sadece bu yasağı değil, Beyoğlu’nda uygulanan sokak müzisyenleri yasağı gibi tüm ‘saçma sapan’ yasakları protesto etmek için... Beyoğlu’nda yasağa hayırın birinci yılını festival tadında kutlamak için... “Sokaklar bizim” demek için... Sokaklarında müziğin eksik olmadığı, insan gibi eğlenilen, yenilen, içilen Beyoğlu için... Herkesi Çarşamba günü saat 19.00’da, Beyoğlu Bekar Sokak’a bekliyor. Kimse “Ah Beyoğlu’nun hiç tadı kalmadı” diye boşuna ağlamasın. Derdi olan sokağa çıkar, tepkisini gösterir.

Nereye yürüyeyim kaldırım yok

Pazartesi günleri Milliyet’e yazan Prof. Dr. Murat Tuzcu, obeziteyle mücadele kampanyasının temel eksikliklerine dikkat çekmiş. Prof. Tuzcu, Cleveland Clinic’te yaptıkları uygulamalardan da örnek veriyor. Her şeyden önce, farkındalık yaratmanın yetmeyeceğini, kalıcı bir çözüm için başka önlemler almak gerektiğini belirtiyor Tuzcu. Mesela, toplumun hareketliliğini azaltan faktörler ne? Sağlıklı besinlere kolay ulaşabiliyor muyuz?

Anlayacağınız şişmanlatıcı besinlerin (fast food, şekeri ve unu bol hazır gıdalar) tercihi kolaylaştırıldığı ve her yerde reklamı özgürce yapıldığı sürece, ‘hadi kaldır kendini çık sokağa’ demek yeterli değil. Prof. Tuzcu, kimsenin önem vermediği pratik ve temel bir sorunu da hatırlatıyor: Şehirlerimiz, hareketsiz yaşam biçimi için inşa edilmiş. Köklü değişim için, merkezi iradenin şehirleşmeye bakışı da değişmeli.

İstanbul gibi bir ‘megakent’te yaya için hayat o kadar zor ki. Kaldırımlar ya hiç yok, ya tek kişilik... İki kişinin geçebileceği kaldırımlar araçların işgali altında. Sağlıklı bir yaşamın olmazsa olmazı yeşil alanlar, üzerine bina inşa edilecek ‘arazi’ muamelesi görüyor. Hadi bunları da geçtim. İstanbullu, toplu taşımayı kullanırken hayati tehlike altında. Tramvay durağına dalan halk otobüsü, daha dün iki can aldı. Geçen hafta trenle peron arasındaki mesafenin çok açık olması nedeniyle raylara düşen genç bir kadın, feci şekilde can verdi. Metrobüs köprüsü çöktü ve yine ölenler var... Bu durumda “Bırakınız obez kalalım, arabaya binelim, mümkünse evden çıkmayalım” demez mi insan?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları