Tarih:
26.04.2014
Bir nükleer santralin yanında yaşar mısınız?
Mehveş Evin; Çernobil nükleer santralinin dört numaralı reaktöründe patlama olduğunda, tarih 26 Nisan 1986’yı gösteriyordu...
Çernobil nükleer santralinin dört numaralı reaktöründe patlama olduğunda, tarih 26 Nisan 1986’yı gösteriyordu...Yangının kontrol altına alınması haftalar sürdü. Bu sürede sızan radyasyonun miktarı, “Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan bombaların yaydığı radyasyonun 100 misli”ydi.
Bugün bile patlamanın yaşandığı Pripyat’taki reaktör, zehir salmaya devam ediyor. 50 bin insanın terk ettiği Pripyat, bir hayalet şehir görünümünde.
National Geographic adına bölgeye ilk kez 1993’te giren ve 20 yıldır fotoğraflayan Gerd Ludwig, kendini nükleerin tehlikelerine dikkat çekmeyi görev edinmiş:
“Göremiyorsunuz. Hissedemiyorsunuz. Koklayamıyorsunuz. Tadamıyorsunuz. Ama zararlı radyasyon, her yerde. Pek çok insan, bu nedenle tehlikeye umarsız kalıyor.”
Çernobil’den sonra biliyoruz ki böylesine korkunç bir kaza, her an, her yerde olabilir. Fukuşima’nın acısı çok taze... Almanya, İsviçre gibi sanayileşmiş ülkeler, nükleer yatırımlarını sonlandırıyor, “enerji verimliliği” kavramına ağırlık veriyor.
Nükleer atık ne olacak?
Ancak nükleer lobisi, “en zararsız ve verimli enerji türü nükleerdir” gibi yorumlarla, bizim gibi az gelişmiş ülkelerde sorgusuz sualsiz, yatırım yapabiliyor.
Prensipte nükleer enerji santralinin çalışma mantığı “zararsız” gözükebilir, ama gerçeklik başka:
1- Max Planck Enstitüsü’ne göre Çernobil veya Fukuşima gibi bir kazanın, her 10 ila 20 yılda tekrarlama olasılığı var. (2012) Sadece Avrupa’daki 150 reaktör üzerinden yapılan bir hesaba göre kaza olasılığı yüzde 16. (Kaynak: IPPNW)
2- Nükleer atığın nasıl ve nerede saklanacağı, nükleer endüstrinin hala çare bulamadığı devasa bir sorun. Bazı radyoaktif maddeler, 1 milyon yıl boyunca tehlikeli seviyelerde kalabiliyor. Nükleer atığın havaya, suya, toprağa karışması, Rusya’nın Çelyabinsk şehrinde yaşandığı gibi, korkunç sonuçlara yol açıyor.
Dahası, Çernobil kazasının yol açtığı sağlık, çevre sorunlarının üstü halen örtülüyor... New York Academy of Sciences’ın yayınladığı “Çernobil: Felaketin İnsan ve Çevre üzerindeki Etkileri” kitabı, beş bin farklı raporu araştıran bilim insanlarının analizlerinden oluşuyor.
1 milyona yakın insan
İddiası çok vahim: Şimdiye kadar toplanan verilere göre Çernobil kazası yüzünden, çoğu kanserden olmak üzere, Avrupa’da toplam 985 bin insan öldü. Daha da fazlası gelecek. Buna karşılık Uluslararası Atom Ajansı (IAEA), kaza yüzünden ölenlerin sayısını 4 bin olarak açıklıyor! (BM ölüm rakamlarını son olarak 8 binden 9 bine çıkardı).
Bağımsız bilim insanlarının radyasyon ölçümlerine göre, Çernobil zehrinin yüzde 10’u Asya’ya düştü: Türkiye’nin doğusu ve Çin de etkilendi. Düşünsenize, Nil nehrinde bile Çernobil kalıntısı olan Sezyum-137 ile Plutonyum-239 ve 240 bulundu!
Şakası yok: Çernobil’in etkilerini bile gereğince araştırmayan bir ülkede nükleer santral kurmaya kalkmak, çocuklarımızın, doğamızın geleceğini büyük riske atmak demek. Çernobil’in 28’inci yıldönümünde, nükleeri savunanlardan her şeyden önce şu soruyu cevaplamasını isteyelim:
Madem nükleer santral o kadar masum, neden ailenle bir santralin yanında yaşamıyorsun?
YEDİ KUŞAK SÜRECEK
- Belarus’ta 1900-2000 arasında kanserden ölüm oranı yüzde 40 arttı. Artışın en çok yüksek olduğu yer, radyasyondan en çok etkilenen Gomel bölgesiydi.
- Kazadan önce Belarus ve Rusya’da çocukların yüzde 80’i “sağlıklı” iken, bu oran şimdi yüzde 20’ye düştü. Bilim insanları, “Radyasyona maruz kalan anne babanın çocukları, genetik etkileri yedi kuşak taşıyacak” diyor.
- Kazadan sonra yayılan radyoaktif maddelerin bazılarının yarı ömrü, 20 ila 200 bin yıl sürüyor. Yani cin şişeden çıktıktan sonra yok etmek imkansız...
- Oceologia’da yayınlanan yeni bir araştırmaya göre, çürümeyi sağlayan mikrop, mantar ve bazı böcekler bile Çernobil’deki radyasyondan olumsuz etkilendi. Bu canlılar, ekosistem için kritik önemde.
Mehveş Evin - Millyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları