loading
close
SON DAKİKALAR

Brüksel havaları

Mehveş Evin
Tarih: 22.05.2013

Mehveş Evin, 'Türkiye’den Avrupa’ya gelenler, trafik ışığı yeşil yansa bile karşıdan karşıya geçmekte tereddüt eder.'

Gündelik hayatta Avrupalı olmakla Türkiyeli olmanın farkını, bence en iyi anlatan durum şu: Türkiye’den Avrupa’ya gelenler, trafik ışığı yeşil yansa bile karşıdan karşıya geçmekte tereddüt eder.

Yaya geçitlerinde arabalar zınk diye dursa bile “geçiş hakkı”nın bizde olduğunu kavramamız zaman alır. Çünkü ülkemizde yola adım atmak, kazayla randevulaşmak anlamına gelir.

Bu basit örnek, aslında Avrupa Birliği’yle olan gel-gitli ilişkimize dair bir şeyler anlatıyor. Hem AB’nin blokajları ve iki taraflı politikaları, hem Türkiye’nin isteksizliği ve duygusallık yüklü diplomasisi, ilişkileri iyice soğuttu. Yayayla arabanın karşılaştığı an gibi, kim önce ve nasıl hareket edecek, beklemedeyiz...

Brüksel lobileri

AB’nin başkenti Brüksel’e, Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğü sorunlarını konuşmaya gittik... Friedrich Ebert Vakfı’nın düzenlediği bu programda, AB ve AP bürokratlarıyla görüşürken doğal olarak gündemdeki meseleleri bolca tartışma fırsatını bulduk.

Uzmanlık alanı Türkiye olan bazı siyasetçilerde şunu fark ettim: Neredeyse bizden fazla Türkiye “gerçeği”ni bildiklerine inanıyorlar. Zira farklı kesimlerle alışveriş halindeler, basını takip ediyorlar ve sık sık Türkiye’yi ziyaret ediyorlar. Ancak bu temaslar, belirli yüzler ve çevrelerle kısıtlı kalabiliyor.

Brüksel’de yoğun bir lobi faaliyeti söz konusu. Eğer oyunun nasıl oynandığını biliyorsanız, derdinizi anlatabilirsiniz. 

Ama Kılıçdaroğlu-Swoboda gerginliğinde olduğu gibi, Avrupa diplomasisi değil Türkiye siyasetine yönelik hareket ederseniz, kimse sizi dinlemiyor.

Diplomasiye yakışmıyor

AB-Türkiye ilişkileri konusunda en samimi yorumu, Avrupa Parlamentosu’nun Sosyal Demokrat vekili İsmail Ertuğ yaptı. “Türkiye AB üyeliği için olursa olur olmazsa olmaz tavrı takındı. Oysa elinde geri kabul anlaşması, Ankara protokolü, Gümrük Birliği gibi kozlar var” diyen Ertuğ, Türkiye’nin o kadar aciz olmadığını ve “Paşa paşa gelecekler” tavrının diplomasiye hiç yakışmadığını söylüyor.

Diğer Avrupalı siyasetçilerden de duyduğumuz gibi, her şey Kıbrıs sorununda kilitleniyor: “Bu konuda hiçbir lobi görmedik. Türkiye istekli olsaydı son üç yılda atılabilecek çok adım vardı. AB ihmal edildi. Bazı arkadaşlar çok katı konuşuyor, AB kapılarını kapattı diye. Bu da yanlış.”

Ertuğ’a, Türk insanının AB konusunda duygusal olduğunu hatırlatınca cevabı net: “O zaman AB’ye hazır değilsiniz.”

Basın ve ifade özgürlüğü konusunda konuştuklarımız, bir başka yazıya...

BARIŞ SÜRECİNE BRÜKSEL BAKIŞI

AB’nin önemli aktörleri, Türkiye’deki tartışma konuları hakkında ne söylüyor? Ortak söylem, sürecin başlamasından duyulan memnuniyet...

1- BARIŞ SÜRECİ:

Avrupa Komisyonu Türkiye masası şefi Jean Christophe Filori: “Başbakan’ın ciddi çabasını, kararlılığını takdir ediyoruz. 

Ancak neler konusunda anlaşıldığını sormak bize düşmez”.

* Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre: “Umarım barış süreci Türkiye için daha fazla demokrasi ve özgürlük getirir. AKP son derecede içten ve kararlı bir şekilde süreci yürütüyor.”

* Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Üyesi, AP’de liberallerin sözcüsü Andrew Duff: “Korkarım BDP bu süreçte Öcalan ve Erdoğan arasında bir pazarlığa kurban gitti. Sürecin bir parçası olarak Erdoğan’a referandumda destek verecekler. Bunun sonucu, son derecede güçlü bir başkanlıkla daha da merkezi bir sistemin kurulması.”

2- BAŞKANLIK SİSTEMİ:

* Filori: “Biz tek bir modeli empoze edemeyiz. İster federal devlet olur, ister monarşi. Önemli olan kuvvetler ayrılığının olması, AB standartlarının uygulanması.”

* Flautre: “Bir Fransız olarak eleştiririm, Avrupa siyasetçisi olarak eleştiremem. Şahsen başkanlık sisteminden yana değilim. Yeni Anayasa çalışmalarından vazgeçilemez.”

3- YARGI:

* Türkiye raportörü, AP Hıristiyan Demokratlar üyesi Ria Oomen Rutjen: “HSYK gayet iyi işliyor. Beni endişelendiren, yeni bir reformla tekrar değiştirilmeye kalkılması. Adalet bakanlığı iyi çalışıyor. Ama hakimler bazen siyasi kararlar alabiliyor.”

* Flautre: “Yargıyla ilgili ciddi sorunlar var. Tüm sorumluluk hükümette değil. Pınar Selek davası mesela, yıllardır sürüyor...”

Mehveş Evin - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları