loading
close
SON DAKİKALAR

Bu haberi de atladınız: Son 3 yılda refahta %25 azalma

Mehveş Evin
Tarih: 18.08.2020
Kaynak: Mehveş Evin-Artı Gerçek

Mehveş Evin: Cumhurbaşkanı/ AKP liderinin iddialarının aksine, 2017’den bu yana kişi başına milli gelir 10 bin dolar seviyesinde değil artık. 2020’de bu ortalama 7.924 dolar.

Günlerdir, Joe Biden’ın Türkiye yorumunun yedi aylık gecikmeyle haberleştirilmesi konuşuluyor. İktidar medyasının, Biden’ı “neden şimdi” ve “nasıl” haberleştirdiği konusunda yeterince söz söylendi. Hoş, yaygın medyanın marifetlerini saymaya kalksak bitmez: Yalan habercilik, pembe gazetecilik, çanak turma, hedef gösterme, nefret söylemi üretme, çarpıtma yayınlarıyla her gün seviye atlanıyor.

Ekonomiye dair tespitler içeren önemli bir rapor dahi bu medyanın gündemine girmiyor, giremiyor... 

Dünya Bankası, Türkiye için Ağustos 2020 izleme raporu yayınladı.  Döviz kuru yükselişlerinden önce hazırlanan rapor, detaylı ekonomik göstergelere yer veriyor. 

Ekonomi profesörü Mustafa Durmuş, T24 ve Yeni Yaşam’da yayınlanan yazısında, detaylarıyla rapordaki verileri yorumlamış, okumanızı tavsiye ederim.

Peki “normal şartlarda” her yayında yer alması gereken bu rapor, yaygın medyada nasıl yer aldı? Ya hiç, ya da “en olumlu, en zararsız” taraflarıyla...

Hürriyet, Türkiye’de COVID19 salgınının başka ülkelere göre hızla kontrol alındığı kısmını cımbızlamakla yetinmiş.

Salgının (ekonomi yönetiminin değil!) 3.3 milyon kişiyi yoksullaştırabileceği fakat “sosyal destek” programlarının etkili olabileceğine değinmek, yeterli olmuş.

Rapordan başka bir alıntı yok!

SALGINDAN BAĞIMSIZ KÜÇÜLEN EKONOMİ

Ekonominin 2020’de yüzde 3.8 oranında küçüleceği öngörüsü, bağımsız bazı yayınlarda yer aldı.

Oysa Prof. Mustafa Durmuş, Türkiye ekonomisine dair son yıllarda hazırlanmış en kapsamlı ve ciddi uyarılarda bulunan raporun, salgından bağımsız olarak yurttaşların refah düzeyine dair önemli tespitler bulunduğunu belirtiyor.

Her yurttaşın haberdar olmasının elzem olduğunu düşündüğüm önemli başlıkları özetleyelim:

Cumhurbaşkanı/ AKP liderinin iddialarının aksine, 2017’den bu yana kişi başına milli gelir 10 bin dolar seviyesinde değil artık. 2020’de bu ortalama 7.924 dolar. Yani son üç yılda yüzde 25’lik bir düşüş sözkonusu. (Prof. Durmuş, bu rakamın toplam milli gelire göre ortalama hesaplandığına, herkesin bu gelire sahip olmadığına dikkat çekiyor.)
Raporda başka kurumların büyüme öngörülerine de yer verilmiş: IMF’ye göre yüzde 5, OECD’ye göre yüzde 6’ya kadar ekonominin küçülmesi bekleniyor.
Dünya Bankası’nın yüzde 3.8’lik küçülme varsayımı, yeni bir salgın dalgasının yaşanmayacağı, yeni yasakların yaklaşık bir yıl uygulanacağı bir ortam için öngörülmüş.

Kredi dağıtma politikası, ekonomide talebin artması için yeterli olmayacak. Özel tüketim ve yatırım harcamaları düşmesi bekleniyor, büyümesi beklenen tek kalem, kamunun tüketim harcamaları. Bu da bütçe açığının büyümesi demek.

YOKSUL DEĞİL, AÇ

Ekonomi haberlerinde en çok görmezden gelinen, çarpıtılan kısma gelelim: Salgınla birlikte patlayan işsizlik.

Türkiye’de bir avuç kalan bağımsız kurum ve uzmanların açıkladığı araştırmalarla örtüşüyor rapordaki bulgular:

İstihdam ve işgücüne katılım, toplam 4 milyon azalmış. En büyük kayıp, yüzde 55 ile hizmetler sektöründe. Ayrıca tüm sektörlerde hem çalışılan saatler, hem ücretlerde ciddi oranda düşüş tespit edilmiş.
Yoksulluk oranının yüzde 14.4’e yükselmesi bekleniyor. Prof. Durmuş, bu hesaplama yapılırken uluslararası yoksulluk eşiğinin kullanılmasını (günde 1.90 dolar harcama yapabilme) sorunlu bulduğunu ayrıntısıyla yazmış: Bu kesimi yoksul değil, düpedüz aç olarak değerlendirmek gerekiyor.
Dünya Bankası raporunda finansal istikrarsızlık riski de yer alıyor. Şirketlerin yüksek düzeydeki borçları, bankalar için büyük sorun olabilir. Çünkü bankaların karlılığı düşerken batık kredilerin oranı artıyor. Salgın öncesinde de sanayi kuruluşlarının kârının azaldığına dikkat çekiliyor.
Dünya Bankası’nın ekonomik veriler, araştırmalar ve standartlar üzerine tespitleri önemli. Ancak, ekonominin siyasetle bağlantısına hiç girilmiyor.

Ülkenin içine sokulduğu, giderek derinleşen demokrasi krizinin faturasını rakamlarla anlatmak zor, ya da tercih edilmiyor. Savaş bütçesinin boyutu veya savaş politikalarının zararı da.

Bu bakışa göre, ekonomik verimliliğin garantisi siyasal istikrarda. 18 yıllık “siyasi istikrar”ın ne getirdiği, ne götürdüğünü teraziye koymak size kalmış.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları