Tarih:
27.10.2014
Bugün Soma yarın Yırca
Mehveş Evin; Adamlar diyor ki, çalışmayacak mısın, çalışma! Var zaten bir sürü iş arayan. E n’apsın o da zeytine mi gitsin?
Adamlar diyor ki, çalışmayacak mısın, çalışma! Var zaten bir sürü iş arayan. E n’apsın o da zeytine mi gitsin? Tütüne mi gitsin? Yok ki tütün. Nereye gidecek bu insanlar? Mecbur yeraltına giriyorlar. Mecbur ölümüne gidiyorlar. Her gün ölümüne gidiyorlar...Bu sözler, 13 Mayıs’ta Soma-Eynez faciasında hayatını kaybeden 301 madenciden biri olan Mehmet’in karısına ait...
Taşeronlaşmadan iş cinayetlerine, çiftçilerin yoksullaştırılmasından bugün Yırca’da zeytinliklerin kanunsuzca sökülmesine; Soma’yı faciaya götüren herşey, aynı pervasızlık, hoyratlık, adaletsizlik ve vahşetle hüküm sürürüyor.
Boğaziçi Soma Dayanışması’nın“Soma’yı Hatırlamak: Hakikat, Adalet Mücadele” adıyla düzenlediği iki günlük sempozyum, Soma özelinde hayati sorunların tartışılmasına vesile oldu.
Doğal afet algısı oluşturuldu
Oysa Soma faciasının ardından, devlet, sendika ve şirket arasında kurulan ve işçileri ölüme sürükleyen “bermuda üçgeni”ni biraz olsun tartışmaya, öğrenmeye başlamıştık. Peki , şimdi durum ne?
Soma deyince sadece facianın olduğu Eynez’den bahsetmiyoruz; Savaştepe’den Kırkağaç’a uzanan, şu an beş ocağın faaliyet gösterdiği, 13 bin madencinin çalıştığı devasa bir havza.
Kolin şirketinin zeytinlikleri söktüğü Yırca, yarının Soma’sı olmaya aday. Sendikacı Ethem Akdoğan’a göre, ağaç kesimi engellenemezse Yırcalılar da yarının madencisi olacak.
Akademisyen Ayşe Buğra ise yardımseverliğin, sorumluların ortaya çıkarılması ve adaletin sağlanmasını engelleyen bir hale büründüğüne dikkat çekiyor: “Yardım furyasının gölgesi altında, sanki Soma’da sistemli bir facia değil de deprem gibi bir doğal afet yaşanmış algısı bilerek oluşturuldu.”
Madenciler birbirine düşürülüyor
Bu sözleri Somalılar doğruluyor; yurtiçi ve yurtdışından gelen yardımın AFAD’a aktarıldığı, buradan bazı ailelere 155 bin TL verildiği söyleniyor.
Tabii bu durum, halkın birbirine düşmesine de sebep oluyor; parasını alan ve alamayanlar, farkında olmadan “böl-parçala-yönet” mantığının kurbanı oluyor.
Geride kalanlar, örgütlenmeye çalışıyor. Ancak, anladığım kadarıyla, dayanışma eksikliği yaşanıyor.
Hataların, ihmallerin ve rant çarkının dönmesi için ideal bir ortam!
Mafyayı aratmayan dayıbaşı sistemi, taşeronlaşma modeli, tarımı bitirme politikaları, sermaye baskısı, sendika bürokrasisi derken, bir de sosyal hayatın eksikliği...
Hepsi bir arada ve birbirine geçmiş, içselleşmiş sorunlara bakınca maalesef Soma’da iş cinayetleri bitmeyecek.
Öte yandan Yırcalılar’ın zeytin nöbeti sürüyor. Kolin şirketi, “acele kamulaştırma”yla zeytinlikleri talan etmekle kalmadı, köylüleri dövüp kelepçeledi, üzerine bir de suç duyurusunda bulundu...
YENİ BİR SENDİKA MODELİ
* İktisatçı Erhan Bilgin, “aşağıdan yükselen, bürokratsız sendikalaşma zamanı geldi de geçiyor” diyor. Ayrıcalıkların kalktığı, makam aracının olmadığı bir sendika modeli...
* Sempozyunda tarımda da alternatif üretim modelleri tartışıldı. Bağımsız araştırmacı Bengi Akbulut, neoliberal düzene karşı gönüllü olarak toplumsal üretim ve tüketimi azaltmayı önerdi.
* “Soma’da kadın” başlı başına bir konu. Ölen madencilerden birinin eşi: “Kardeşimle bile gezerken laf oluyor” derken, çalışan kadınlar için kreş ihtiyacı büyük.
* TODAP (Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği) kadınların sosyalleşebilmesi için kooperatif oluşturmaya çalışıyor. Bir psikolog, kadınların yardıma değil paylaşıma ihtiyacı olduğunu vurguladı.
* Sempozyumun ses kayıtlarına twitter’dan #somasempozyumu ve @bogazicisomaya hesaplarından ulaşabilirsiniz.
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları