Tarih:
16.12.2013
Çivisi çıkmış ülkenin çocukları
Mehveş Evin; Artık İstanbul’da sokağa çıkmak, ölüm olmasa bile yüzde 100 sinir bozukluğu, kavga, ya da bir kazaya tanıklık demek...
Yusuf’un suçu, bir taksiye kartopu atmaktı.Taksi onu kovaladı. Yusuf kaçmak için E-5’e daldı. 11 yaşındaki çocuk bir arabanın altında kalarak can verdi.Kimse bu korkunç hadiseyi, “münferit bir cinnet” olarak yorumlamasın. Artık İstanbul’da sokağa çıkmak, ölüm olmasa bile yüzde 100 sinir bozukluğu, kavga, ya da bir kazaya tanıklık demek.
Öyle uzaklara bakmaya gerek yok. Anneme artık araba kullanmasın diye yalvarıyorum. Sağlık veya yaşı nedeniyle değil, sokaktaki manyaklar nedeniyle. “İyi de sana nasıl geleceğim?” diye kesip atıyor.
Sarı arabaya bin diyorum ama, sorun hallolmuyor. Taksicilerin nasıl nefret ederek işlerini yaptıklarını ve ne kadar ciddi psikolojik sorunlarının olduğunu biliyorum.
Mesele taksiciyle bitmiyor. Herkes keçileri kaçırmış gibi hareket ediyor.
Milletin vekillerine bakın
Milletin vekillerine bakın
Hamile arkadaşım, gayet sosyal olduğu halde artık kendini eve kapattı. Bir yerden bir yere gitmenin fazlasıyla stresli olduğunu söylüyor. Haklı.
Bırakın trafik canavarlarını, Şişli’nin göbeğinde yürüyecek kaldırım yok. İnsanlar birbirini eziyor. Gün görmemiş küfürler kulaklarınızda çınlıyor. Bırakın sokağı, Meclis’e bakın: Milletimin vekilleri nasıl da kaba, nasıl da terbiyesiz, nasıl da duygusuz...
Hangi insan, böyle bir ortamda bırakın yaşamayı, çocuk yetiştirmeyi ister?
Toplumda hâlâ sevginin, anlayışın, yardımlaşmanın olduğuna dair umudumun canlandığı tek yer, Gezi Parkı olmuştu. Gazla, ölümle, tehditle, palayla, fırın sopalarıyla dağıttılar...
Kendimi, o ruhun kırıntısını sokaklarda, birilerinin yüzünde bulur muyum diye yakalıyorum. Oysa büyük ihtimalle ben de dışarıdan, sert adımlarla yürüyen, her an birine omuz atabilecek herhangi bir öfkeli İstanbulludan farklı değilim.
Herkes mutsuz, çünkü...
Herkes mutsuz, çünkü...
Evet, Türkiye hiç olmadığı kadar öfkeli. Hiç olmadığı kadar saldırgan ve mutsuz. Afaki konuşmuyorum: OECD ülkeleri arasında en mutsuz ülkeyiz.
E hani refah seviyesi yükseldikçe toplum daha mutlu, huzurlu oluyordu? Demek ki alakası yok. Demek ki yaşam kalitemiz çok düşük. Demek ki siyasetteki yüksek tansiyon, ister istemez topluma da yansıyor.
Meclis’teki küfürbazlara bakmanız yeter.
Agos gazetesinde Rober Koptaş, psikolog Dr. Alper Hasanoğlu ile nefis bir söyleşi yapmış.
“Şu anda herkesin en büyük sıkıntısı, yaşadığı coğrafyada kendini çok da fazla anlaşılıyor ve önemseniyor gibi
hissetmiyor olması. Birebir ilişkilerinde de, toplumsal ortamda da bunu yaşıyor insanlar. Her grubu içine alan bir sorun” diyor Dr. Hasanoğlu.
Mutsuzluğun tezahürleri farklı. Bazen kişi kendisine, bazen çevresine zarar verebiliyor.
Tıpkı bir çocuğun üzerine arabasını süren taksici gibi...
HEPİMİZ NARSİSTİZ
Dr. Hasanoğlu’na göre yetersizlik, başarısızlık, değersizlik duygusu bu toplumda inanılmaz yer etmiş. Bununla başa çıkabilmek için çoğunlukla tam tersini yapmaya çalışıyoruz:
HEPİMİZ NARSİSTİZ
Dr. Hasanoğlu’na göre yetersizlik, başarısızlık, değersizlik duygusu bu toplumda inanılmaz yer etmiş. Bununla başa çıkabilmek için çoğunlukla tam tersini yapmaya çalışıyoruz:
“Ben mükemmelim, en iyiyi ben bilirim diyen narsistleriz hepimiz. Bu öfke de bununla ilgili. Temeldeki yetersizlik, başarısızlık, değersizlik duygusu bunun nedeni. Bu duygu, başkalarının acısına da duyarsız kalmayı beraberinde getiriyor.”
Röportajın tamamını mutlaka okuyun: http://www.agos.com.tr/haber.php?seo=babalar-babalik-yapmadigi-icin-toplum-liderlerden-medet-umuyor&haberid=6228
Mehveş Evin - Milliyet
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları