loading
close
SON DAKİKALAR

Dağa çıkan çocuksa evlendirilen ne?

Mehveş Evin
Tarih: 23.06.2014

Mehveş Evin; Sekiz yaşında nişanlandırılan, 12’sinde imam nikahıyla ‘evlendirilen’, tecavüz edilen, sonra ailesine yollanan...

Sekiz yaşında nişanlandırılan, 12’sinde imam nikahıyla ‘evlendirilen’, tecavüz edilen, sonra ailesine yollanan...
18 yaşına geldiğinde, evli bir adama kuma olarak “verilen” Siirtli kadının dramı dün Hürriyet’in manşetindeydi.
S.A., beş çocuğunu geri alabilmek için İstanbul’da hukuk mücadelesi başlatmasaydı, hikâyesini belki hiç duymayacaktık.
Kimbilir kaç kız çocuğu benzer şiddet ve işkenceyi yaşadı ve yaşıyor?
Ne devlet, ne de kamuoyu “kandırılıp” dağa çıkan çocuklarla ilgilendiği kadar kadınların mal gibi kullanılması, atılıp satılması, dövülmesi, hatta öldürülmesi meselesine değiniyor!
Siirtli kadının hikâyesine “şoke olan”lar, kadın sorununun Doğu’ya has olmadığını unutmamalı.
Kadına yapılan zulüm, sistematik ve Türkiye’nin her yerinde var.

Barış süreci var mı?

Doğu’ya has olan durumsa, “dağ”ın bir alternatif olması.
“Evlenmemek için dağa kaçacaktım, kardeşlerimi düşündüm. Benim gibi bu nedenden dolayı dağa çıkan arkadaşlarım var” diyen S.A.’yı acaba kaç kişi duyacak?
PKK’ye katılımın nedeni, aile ve koca şiddetinden kaçmakla sınırlı değil... Genç kadınları, genç erkekleri dağa çıkartan şey, devlet sorunu.
Haftasonu Bitlis-Tatvan’daydım...
Bir kez daha gördüm, dinledim: Kürtler, barış sürecine rağmen güvenlikçi politikaların devamından fevkalade rahatsız. Ateşkesin “tek taraflı” sağlandığını ve hükümetin yeterli, hatta hiç çaba göstermediğini düşünüyorlar.
Namlular, Kürtlerin üzerine çevrili beklediği gibi... Dağa çıkışlarda barış sürecine rağmen sürüyor.
Medyada “kaçırıldılar, kandırıldılar” diye feryat eden ailelerin sesini duyuyoruz. Ama “Benim çocuğum kendi iradesiyle gitti” diyen ezici çoğunluğu dinlemiyoruz bile.

Devlet çocuğumu yolladı

Kürtlerin genç yaşta dağa çıkmasını anlamaya çalışmayanlar, belki “kırmızı fularlı kız”ın seçimi üzerine kafa yorabilir.
Ayşe Deniz Karacagil, Gezi esnasında protestolara katılan milyonlarca gençten biriydi. Gözaltında kötü muamele gördü, dört ay PKK üyeliğinden tutuklu kadın tutsaklarla aynı hücrede kaldı.
TMK felaketi sağolsun, “kamu malına zarar vermek”, “kamu görevlisine karşı direnmek”, “toplantı gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet“ suçlamalarıyla, “98 yıl hapis” cezasıyla yargılanıyor.
Bu ülkede çocuk öldürene, işkence ve tecavüz edene, satana bile verilmeyen orantısızlıkta cezalar....
Ayşe Deniz’in annesi Nuray Erçağan’ın tokat gibi sözleriyse manşetlere çekilmedi, çekilemedi:
“Bu yolu Deniz çizmiş gibi görünmekle birlikte, aslında Gezi’de çocuklarımıza saldıranlar o yolu gösterdiler. Deniz’i bu yola devletin, yargının, çalanların uygulamaları itti.”
Ezbere, ayrımcı, önyargılı laflar etmek çok kolay... Dağa çıktı diye bir gencin ailesini veya örgütü suçlamak da.
Bu gençlere ne yaptık, ne verdik ve ne bekliyoruz da bu hale geldiler diye sil baştan düşünmenin zamanı geldi de geçiyor...

KİM KANDIRIYOR?

-Türkiye’de çocukluk kavramı başlı başına bir sorun. Evlenmeye gelince 15-16 yaşındaki çocukları “olgun” gören bir zihniyet varken... Suriye’de savaşa katılanların yaşı konusunda hiçbir yorum yapılmazken... Aynı yaşta dağa çıkan çocuk “kandırılmış” oluyor.
- İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Yrd. Doç. Güven Gürkan Öztan,
TMK mağduru çocukların halen bir yetişkin gibi yargılandığına dikkat çekiyor: “Zira müesses nizamın gözünde çocuk, ‘çocuk olarak bir muhalif eylemin parçası olamaz, oluyorsa zaten çocuk değildir!” (Bianet, Yüce Yöney)
- Bilgi Üniversitesi’nin yayınladığı araştırma, devletin gence verdiği değeri gösteriyor: Nüfusun yüzde 17’sini oluşturan gençlerin güçlendirilmesi için yapılan kamu harcamaları yok denecek kadar az! 2012’de GSYH içindeki payı %0.42.

Mehveş Evin - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları