Tarih:
31.05.2014
Daha güzel bir ülke istemenin bedeli
Mehveş Evin; Tatsız, buruk, öfkeli bir yıldönümü bu. Oysa Gezi, bir avuç insanın kentine, ağacına sahip çıkmasıyla başlamıştı.
Tatsız, buruk, öfkeli bir yıldönümü bu. Oysa Gezi, bir avuç insanın kentine, ağacına sahip çıkmasıyla başlamıştı.Geçen 1 yılda kayıplar büyük. Gencecik insanlar öldürülmüş, komada kalmış, sakat bırakılmış, failler henüz cezalandırılmamış...
Dün, kahreden bir haber daha geldi: 22 Aralık 2013’te Kadıköy’de yapılan “izinli”(*) kent mitinginde gaza maruz kalıp komaya giren Elif Çermik (64) hayatını kaybetmişti...
Mitingi izlemiştim. Forumların aylar evvel planladığı konserli-halaylı miting alanına, herkes polis kordonundan geçerek girdi. Çoluk çocuk, genç yaşlı binlerce kişi katılmıştı. Bir ara girişlerin yapıldığı yerden çığlıklar yükseldi, gaz fişekleri patladı.
Birkaç dakika evvel “daha güzel bir ülkede yaşamak için” orada bulunduğunu beyan eden Çermik’in fenalaştığını ve hastaneye kaldırıldığını duyduk.
Bitkisel ölüm!
“Daha güzel bir ülke” istemenin bedelini çocuklar, gençler kadar ileri yaşta insanlar da hayatıyla ödedi. İsimlerini bilmediğimiz, biber gazına maruz kalan belki yüzlerce insan da ileride sağlıklarıyla ödeyecek.
Tıp, biber gazının kalp krizini tetiklediğini ve ölüme yol açabildiğini söylese de Sağlık Bakanı’na göre sorun yok, çünkü OC gazı “bitkisel”! Oysa gerçek başka:
- 2006-2013 arasında, anne kucağındaki bebekler dahil olmak üzere, 14 insan biber gazlı müdahaleler yüzünden canından oldu. (Kaynak: Etha)
- 2013 Haziran’ı itibariyle gaz fişeğiyle, ölümüne dayakla, üzerine araba sürülerek beş genç öldürüldü.
- Gezi ile bağlantılı olaylarda “bitkisel” gazdan etkilenerek-hastalıkları tetiklenerek ölenlerin sayısı ise Elif Çermik ile birlikte yediye yükseldi: Selim Önder (88), Serdar Kadakal (35), İrfan Tuna (47), Zeynep Eryaşar (55), Mehmet İstif ve polis memuru Ahmet Küçüktağ (35).
Şiddetsiz direniş!
Bugün, hem öldürülenleri anmak, hem Gezi’nin taleplerini yinelemek için Taksim’e çağrı yapıldı. 1 Mayıs tecrübesine ve sanki düşman işgali varmış gibi 25 bin polislik önlemlere bakılırsa Taksim’e çıkmak çok zor olacak. Lice’den Okmeydanı’na, özellikle belli grupların rahatlıkla mermiyle de hedef alındığını biliyoruz.
Sokağa çıkmak, anayasal hak. Ancak hükümet, fiili olarak olarak bu hakkı tanımıyor. Gösteri yapmak için izin şartı öne sürülüyor (*). Oysa “izinli”sinde de gaz, TOMA ve ölüm eksik değil!
Gezi kendiliğinden başladı, gelişti, büyüdü, ilham verdi... Bundan sonra neye evrileceğini şiddet belirlememeli. Sokaktaki ses ve hareket engellendiğine göre iki seçenek var:
Birincisi şiddete şiddetle cevap vermek. Ki bunu kimse istemiyor. İkincisi, daha etkili, beklenmedik, alternatif sivil direniş yolları ve yerlerini bulmak. Kısacası, şaşırtmak.
Gezi gücünü tam da bu özelliğinden aldı: Klasik devlet taktiklerine karşı gösterdiği sivil zekâ ve zıtların dayanışmasıyla... En çok korktukları, engellemeye çalıştıkları da bu.
KAZANIMLAR NE OLDU?
Gezi’de kayıp çok, ama kazanımları da unutmamalı:
1- Gezi Parkı yıkılamadı, kışla projesi yattı.
2- Meclis’te şıp diye oylanacak “Tabiatı ve Biyoçeşitliliği Koruma Yasası” geri çekildi.
3- Hükümetin ne kadar “demokratik” olduğunu herkes gördü.
4- Birbirini tanımayan, karşıt görüşten insanlar, Gezi’de ortaklaştı, birbirini dinlemeye başladı.
5- Yeryüzü sofraları, duran insan, forumlar; dünyada eşine az rastlanır türden bir dayanışma ve sivil direniş ruhunu ortaya çıkardı.
Mehveş Evin - Millyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları