Tarih:
08.01.2016
Diyanet, Alevilerle uğraşacağına şeffaf olsun
Mehveş Evin; Diyanet İşleri Başkanı, cemevlerinin statüsünü, Aleviliğin İslam içinde mi dışında olduğunu değerlendirmeden önce kendi kurumunun hesap verilebilirliğini sağlamalı. Ahlak bunu gerektirir. Sanırım dinen caiz olan da budur.
Hatırlarsanız Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı’na tahsis edilen Mercedes ve uçağa yönelik eleştirileri ‘Vatikan‘ örneğiyle savunmuştu…Mehmet Görmez’in ‘İslam coğrafyasının saygın bir dini lideri’ olduğunu ve Vatikan liderinden farksız olduğunu beyan eden Erdoğan, Vatikan’ın bir din devleti olduğunu unutmuşa benziyordu.
Yoksa tam da bunu mu kast ediyordu? Tıpkı ‘Hitler Almanyası‘ gibi, talihsiz bir teşbih mi yapmıştı? Bilgisi mi eksikti, yoksa hitap ettiği kesimin bilgisiz olduğunu mu varsayıyordu?
Her neyse, belli ki Diyanet kendine “Katoliklerin Papa’sı varsa Müslümanların Görmez’i var” diye rol biçmiş durumda.
‘Nişanlı fetvası‘ndan tutun Alevilerle evliliğin caiz olmadığı yönündeki dini nasihatlere, “Cemevi kırmızı çizgimiz” şeklindeki siyasi jargon da eklendi.
İnanç özgürlüğüne saygı bu mu?
Diyanet İşleri, ‘devlet eliyle dini düzenleyen‘ bir kurumdur. Aslında gerçek anlamda ‘seküler‘ bir ülke olsaydık, böyle bir kuruma da ihtiyaç duyulmaz, insanlar devlet eliyle değil, kendi iradeleriyle dini bilgiye ulaşırdı.
Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti devletinin ‘resmi‘ bir dini yok; ancak Ahmet İnsel’in belirttiği gibi ‘gayrı resmi‘ dini, Sünni İslam. Diyanet İşleri Başkanı da onun temsilcisi.
Birincisi, Diyanet’in tutumu, inanç özgürlüğüne saygılı değil. Çünkü cemevinin ibadethane mi değil mi olduğuna karar veremez. Ama veriyor, açıldıkça açılıyor. Bunu yaparken Aleviliğin, Sünni İslam’a ‘alternatif‘ olmasından duyduğu endişeyi açık ediyor.
İkincisi, Alevilerin evlerinin hala işaretlendiği, Ortadoğu’da mezhep çatışmalarının yaşandığı bir ortamda, “Alevilerle evlenmek caiz değil” şeklindeki söylem son derecede tehlikeli. İnanç özgürlüğü konusunda devletin dini temsilcisinin daha hassas davranmasını beklerdik.
Gerçi evladı öldürülmüş bir annenin acısıyla meydanlarda alay eden bir siyasi liderin himayesi altındayken bu beklenti saçma tabii.
Cemevi hukuken ibadet yeri
Üçüncüsü, Diyanet Başkanı’nın bu sözleri, hukuku tanımadığını gösteriyor. Bir din adamına yakışır mı?
Cemevleri, AİHM’e taşınan bir dava neticesinde hukuken ibadethane statüsünü aldı. Boğaziçi Elektrik’in Cem Vakfı’na ‘Elektrik faturasını ödemedi’ diye açılan davasında Yargıtay, özetle şu kararı verdi:
“Cemevi, Alevi-İslam inanışına sahip yurttaşlarımızın öteden beri cem ibadetini yaptıkları mekânın adıdır. Cem kelimesi, Arapça’da ‘toplanma’ anlamına gelmekte ve dini, törensel ve ritüel uygulamalarının tümünü kapsamaktadır. Öncelikle, bir mekânın ibadet yeri sayılıp sayılmamasının münhasıran o inanca tabi insanların takdirinde bulunmalıdır.” (Ağustos 2015)
Ancak mahkemeler, kararları uygulamadığı ya da farklı uyguladığı sürece, cemevlerinin statüsü sorun olmaya devam ediyor.
Belli ki Diyanet’in de kendi algısıyla, işleviyle ilgili sorunları var… 2014’te KONDA ile Helsinki Yurttaşlar Derneği, Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında derinlemesine bir araştırma yapmıştı. Diyanet’in hizmetinden kesinlikle memnun olanlar yüzde 10, memnun olduğunu söyleyenler yüzde 56 çıktı.
Vakfın bütçesinin açıklanmaması cazip midir?
Araştırmanın yürütücülerinden biri olan ve inanç özgürlüğü, din ve devlet ilişkileri ve insan hakları üzerine çalışan Prof. İştar Gözaydın’a sonuçları değerlendirmesini istediğimde, “Diyanet’ten memnuniyet var, ancak varolduğu şekilde devam etmesi açısından değil. Siyasetle ilgili olduğunda rahatsızlık başgösteriyor” demişti.
O günlerde Diyanet’in personel bütçesi tartışma konusuydu. Ancak Gözaydın, asıl konuşulması gerekenin Diyanet Vakfı’nın bütçesi olduğunu belirtti. Vakfın bütçesinin şeffaf olmadığından, ayrıntıları istedikleri halde verilmediğinden bahsederek şöyle devam etmişti: “Şeffaflığın olduğu bir sistemde ayrıntıların verilememesi söz konusu değil! Ama bu defa özel hukuk vakfı olduğu bahanesine saklanabiliniyor. Yurtdışındaki faaliyetleri var… DİDİB gibi Avrupa’daki örgütler var. Kafkaslar, Balkanlar’da aile merkezleri gibi bir takım faaliyetler de mevcut.”
Diyanet İşleri Başkanı, cemevlerinin statüsünü, Aleviliğin İslam içinde mi dışında olduğunu değerlendirmeden önce kendi kurumunun hesap verilebilirliğini sağlamalı. Ahlak bunu gerektirir. Sanırım dinen caiz olan da budur.
Mehveş Evin - Diken
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları