loading
close
SON DAKİKALAR

Duyguları paylaşmak neden bu kadar zor?

Mehveş Evin
Tarih: 11.10.2012

Mehveş Evin yazdı, ''Aslında dinlemeyi, görmeyi, hissetmeyi reddettiğimizden başkalarının duygularına kayıtsız kalıyoruz...''

Ruh hastası! Türkiye’de ciddi bir tanımdan ziyade hakaret, dışlama, bazen de şaka olarak kulllanırız bu terimi... Oysa ruh hastalığının şakası olmaz.

Dün ‘Dünya Ruh Sağlığı Günü’ydü... Dünya Sağlık Örgütü, gezegendeki 450 milyon insanın ruh hastalıklarından muzdarip olduğunu açıkladı. Bunun üçte biri, gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor. Çoğunluk, afet veya savaşlar nedeniyle travma yaşıyor ve kimselere başvuramıyor.

Türkiye’deyse psikiyatriste-psikoloğa gitmek hâlâ bir tabu. Daha doğrusu yardım almak başkalarına tavsiye edildiği sürece ‘normal’ görülüyor, ancak iş kendine gelince insanlar direnç gösteriyor. Psikoloğu geçtim, yüzleşme kültürümüz yok.

Acaba sorun tanımlamada mı? İngilizcesi ‘mental health’ yani akıl (zihin) sağlığı. Bizdeyse ‘ruh hastalığı’ deniyor. İnsanın zihninden ziyade ruhunda bir arıza olduğunu düşünmesi, kabullenmeyi de zorlaştırıyor.

Travma iki yönlü

Üniversitede psikolojik danışmanlık okuduğumdan, bana göre psikolojik yardım almak gayet normal, sağlıklı ve gerekli bir hareket. Yıllarca terapiye gittim, faydasını da gördüm.

Hele derin acılar, travmalar, kayıplar yaşayan; gündelik hayata, ilişkilere uyum sağlamakta güçlük çekenlerin mutlaka psikolojik yardım alması gerektiğini düşünüyorum.

Kaldı ki Türkiye’de yaşayan herhangi bir insanın akıl sağlığını koruyabilmesi hiç de kolay değil! Bu yazıyı yazarken Açık Radyo’da, toplumun yıllardır süregelen savaş ve kayıplar yüzünden nasıl ağır bir travma yaşadığı ve bununla yüzleşemediği konuşuluyordu.

Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’in sözleri de bu anlamda önemli. Söylediklerini, bir cümle üzerinden cımbızlayarak tartışmak yanlış.

O ne bir kahraman, ne de bir hain... Tepkinin nedeni başka: Üst düzey bir devlet memurunun duygu ve deneyimlerini paylaşması, bize çok yabancı, hatta ‘ayıp’ geliyor.

Hafızamız neden zayıf?

Güven, ‘toplumsal travma’nın iki tarafının olduğunu bize hatırlattığı için rahatsız etti: Şehirlerde yaşarken haberimizin olmadığı, ‘yırttığımız‘ için hiç ilgilenmediğimiz fakir, acı çeken, eğitimsiz, çaresiz ve nefret dolu büyüyen çocuklar... Ve onları kazanamayan, ikna edemeyen, sevemeyen bir devlet.

“Hafızamız zayıf” diyoruz... Aslında, dinlemeyi, görmeyi, hissetmeyi reddettiğimizden başkalarının duygularına, acılarına, deneyimlerine kayıtsız kalıyoruz.

Bu öğrenilmiş-öğretilmiş unutkanlık ve kayıtsızlık halini kıracak tek şey var: Daha fazla konuşmak. Arjantin ve Şili’deki gibi bir hakikat komisyonu kurmak, başlangıç olabilir. İnsanlar, başından geçenleri ve duygularını siyasetten ayrı tutarak başkalarıyla paylaşabilir.

Gizli tuttuğunuz, bastırdığınız ölçüde öfke, acı ve nefret büyür. Geri dönülmez yaralar bırakır. Bu kural, birey ve toplum için, hatta devlet için de geçerli...

Rakamlarla zihinsel hastalıklar

* Akıl hastalıkları dünyada her yaş, toplum, ırk ve dine mensup insanı etkiliyor.

* Dünyada 350 milyon insan depresyonda.

* Depresyonda olan insanların yüzde 10’u yardım istiyor.

* Her dört insandan biri, akıl veya nörolojiyle bağlantılı hastalık geçiriyor.

* Savaş ve büyük afetler, bir ülkedeki depresyon miktarını artırıyor.

* Şizofreni, genelde 16-30 yaş arasında ortaya çıkar.

Bu yazının okuma parçaları

* Mehmedin Kitabı/Nadire Mater (SiyahBeyaz Dizisi)

* Depresyon Atlası/Andrew Solomon (Okuyanus)

* Külden Evler/Cemal Taş (Tij Yayıncılık)

* Dağın Ardına Bakmak/Bejan Matur (Timaş Yayınları)

* Şili’de Gizlice/Gabriel Garcia Marquez (Can Yayınları)

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları