Tarih:
02.11.2012
Elimiz kolumuz bağlı
Mehveş Evin yazıyor, ''Açlık grevindeki ailelerin yakınları konuştu: Elimiz kolumuz bağlı...''
Diyarbakır, bir yıl öncesine kıyasla sanki daha kalabalık, daha canlı... Çarşamba günü kepenklerini indiren tüm dükkanlar, gündelik hayata dönmüş. Ancak sokaklardaki bu canlılık perdesini bir nebze araladığınızda karşınıza hüzün ve zorlu bir bekleyiş çıkıyor. Şehrin farklı noktalarında, “Açlık Grevi 51.Gününde” afişleri asılı.Geçen her gün, Türkiye’nin pek çok yerindeki cezaevinde süren açlık grevinde kritik zamanın geldiğine işaret ediyor.
Radyolarda istek parçaları çalınırken, arada anons veriliyor: “Açlık grevi 51.gününde. Duyan, duymayana haber etsin.”
Gündelik sohbetin dışında, konu açlık grevlerinden açılınca herkesin yüzünde endişeli bir ifade beliriyor. “Ölümler başlarsa ne olacak?” diye sorduğumuzda neredeyse herkesten duyduğumuz cevap aynı: “Çok kötü olacak...”
“Ölmeye hazırız” diyorlar
Gündelik sohbetin dışında, konu açlık grevlerinden açılınca herkesin yüzünde endişeli bir ifade beliriyor. “Ölümler başlarsa ne olacak?” diye sorduğumuzda neredeyse herkesten duyduğumuz cevap aynı: “Çok kötü olacak...”
“Ölmeye hazırız” diyorlar
Adalet Bakanlığı’nın son açıklamasına göre Türkiye’deki 66 cezaevinde, toplam 683 tutuklu açlık grevinde. Buna karşın Başbakan’ın Almanya’daki “Bir kişi açlık grevi yapıyor. Şov yapıyorlar” şeklindeki demeci büyük tepki çekmiş. Bir başka tepki de medyadaki dezenformasyon haberlerine. BDP’liler için “Onlar kebap yiyorlar” şeklinde verilen fotoğraflar, bundan üç ay öncesine ait.
Tutuklu ve hükümlülerin iki talebi var: Öcalan’a tecrit kalksın. Anadilde eğitim ve savunma hakkı için adım atılsın.
Diyarbakır’daki sivil toplum kuruluşları, gerek hükümetle, gerek tutuklularla görüşerek olası ölümleri önlemek için kolları sıvamış durumda. Diyarbakır Barosu Başkanı Emin Aktar, “Açlık grevinde olanlarla görüştük, kararlılığı gördük. Genç kuşak ‘Elimiz kolumuz bağlı, meseleyi çözmek için adım atın yoksa ölmeye hazırız’ diyor.”
Diyarbakır’daki sivil toplum kuruluşları, gerek hükümetle, gerek tutuklularla görüşerek olası ölümleri önlemek için kolları sıvamış durumda. Diyarbakır Barosu Başkanı Emin Aktar, “Açlık grevinde olanlarla görüştük, kararlılığı gördük. Genç kuşak ‘Elimiz kolumuz bağlı, meseleyi çözmek için adım atın yoksa ölmeye hazırız’ diyor.”
Siyasi değil, insani sebeplerle meseleye baktıklarını vurgulayan Aktar, birkaç kez Adalet Bakanı ile görüştü. Ancak arabuluculuk etmemeye kararlılar: “Hükümet bir şey demeden tutuklulara ne diyebiliriz?”
‘Yapacağımız saygı duymak’
‘Yapacağımız saygı duymak’
Diyarbakır’a gelmeden, Adalet Bakanlığı’na cezaevine girip tutuklularla görüşme talebimiz reddedildi. Biz de açlık grevindeki bazı hükümlülerin aileleriyle görüştük. Hepsinin hikayesi birbirinden acı yüklü. Bazıları telefonla yakınlarıyla görüşüyor, bazıları görüşme imkanı bulmuş. Ancak ailelere “çocuklarınız grevi bıraksın” yönünde telkinler de gelmeye başlamış. Bazı tutuklular, sırf aileleri onları bu halde görmesin diye görüşe çıkmayı bırakmış.
Remziye Hanım, Adana Cezaevi’nde 18 gündür açlık grevinde olan Yılmaz Kahraman’ın (44) ablası. Üç yıl önce KCK davasından tutuklanmış. Neyle suçlandığını sorunca “Hiçbir şeyi yok. Anadilde eğitim ve savunma hakkından başka hiçbir şeyi yok. Eylem falan yok” diyor. Cezası: 13 yıl 2 ay.
Salı günü kardeşini ziyaret eden Remziye Hanım konuşurken gözleri doluyor: “Ayakta duramıyordu, titriyordu, dili takılıyordu. Senden bir parça. Onu öyle görünce vicdanen rahatsız oluyorum. Onlar orada, ben yiyemem diyorum.”
“Bir şekilde vazgeçirmeye çalışıyor musunuz?” diye sorunca, “Hayır... İradesine saygı gösteriyorum. Çünkü o kadar bedel ödenmiş, bu saatten sonra olmaz. Bizim yapacağımız ona saygı duymak, yanında olmak.”
“Bir şekilde vazgeçirmeye çalışıyor musunuz?” diye sorunca, “Hayır... İradesine saygı gösteriyorum. Çünkü o kadar bedel ödenmiş, bu saatten sonra olmaz. Bizim yapacağımız ona saygı duymak, yanında olmak.”
Remziye Hanım “Hiçbir şeye inanmıyorum, hele Tayyip Erdoğan’ın son konuşmasından sonra hiç umut kalmadı... Sizi de eleştiriyorum, Türk basını bizim burada neler yaşadığımzı, neler gördüğümüzü yazmıyor” diye bitiriyor sözlerini.
Mazlum Tekdal'ın annesi Aysel Tekdal:
Mazlum Tekdal'ın annesi Aysel Tekdal:
Artık zor duyuyor
Oğlunuz ne zaman ve neden tutuklandı?
- Üç yıl önce tutuklandı. 84’lü. BDP MYK üyesiydi. Örgüt üyeliği suçlamasıyla tutuklandı. Çok gençken çalışmaya başladı. Lisedeyken ilk kez tutuklandı ve 6 ay cezaevinde kaldı. Kendisi belli etmedi ama en ağır işkenceleri gördü. Anadan doğma kapıya bağlamışlar. Bırakıldıktan sonra tekrar gençlik çalışmasında yer aldı. Folklor hocasıydı.
Çalışıyor musunuz?
- Bir dönem partide yöneticilik yaptım, bıraktım.
Ya eşiniz?
- Eşim yok, şehit düşmüştür.
Nerede?
- İşyerinin önünde...
Faili meçhul mu?
- İsmi Mehmet Tekdal. HEP’te çalışıyordu. Öldürülmeden üç gün önce tehdit ettiler. Sonra işlettiğimiz pastanenin önünde vurdular. Polis kulübesi işyerine yakındı. Vuranı yakalamaya çalıştılar. Dava açtık, peşini bırakmadık. Sonuç alamadık.
Mazlum 9 yaşındaydı o zaman?
- Babası şehit düştükten sonra kendini çalışmalara verdi. Engel olmadım. Pastaneyi kapattık. Maddi açıdan zorda kaldığımızda sokakta dondurma sattı. Mazlum’un amcası da kaçırıldı ve bir daha haber alınamadı.
Mazlum’la ne zaman görüştünüz?
- Bugün. Zor ses duyuyor. Duyuları iyi değil. Dedi ki; ‘Anne sen her zaman ayakta dur. Asla taviz vermeyeceğiz.’
Sizin için çok zor, annesiniz...
- (Gülümsüyor) Hem annelik, hem babalık yaptım 4 çocuğuma... Beni üzen şey şu. Çocuklarımız açlık grevinde. Başbakan 1 kişi var diyor. Bu Müslümanlık mı? Çocuklarımızın durumu kötü!
Kaçıncı gününde Mazlum?
- 51. gününde. B1 vitamini her gün alamıyor. Konuştuğumda beni pek duyamıyordu. Avukatlar artık sıvı alamıyor, aldıklarını çıkarıyorlar dedi. Bazıları tekerli sandalyeyle görüşe geliyor.
‘Kimse ölüm çıksın istemez’
‘Kimse ölüm çıksın istemez’
Haydar Kılıçoğlu, 90’lı yıllarda Eğitim Sen Şube Başkanı’ydı. O yıllarda sürgün edildi, 15 kez gözaltına alındı. 43 arkadaşı, 90’lı yıllarda faili meçhule kurban gitti. Bugün 25 yaşındaki kızı Gulan, Siirt Cezaevi’nde açlık grevinin 51’inci gününde. Haydar Bey, kızının neden tutuklandığını anlattı.
- Gulan 1 Nisan 2010’da evden alınıp Emniyet’e götürüldü. Bir itirafçının ifadesine dayanarak. İki yıl avukatların taleplerine rağmen itirafçıyla yüzleştirme sağlanamıyor.
- Erbil’deki Selahaddin Üniversitesi’nde araştırma yapmak için gitti. Savcı şöyle diyor: Ankara Üniversitesi dururken Seladdin Üniversietsi gibi bir üniversiteye gitmek, hayatın olağan akışına aykırıdır.
- Örgüt üyeliğinden 6 yıl üç ay ceza verdiler. Gerekçeli kararda “bu kız cezaevinden çıkarsa mevcut olan düşüncesinin devam edeceği” gibi bir ifade var.
- Cezaevinde Erdoğan’ın Ahmet Kaya’yı ayakta dinleyip alkışladığı bir videoyu izledim. Düşünüyorum bir insan nasıl bu kadar değişebilir? Bugün anaların gözyaşıyla alay ediyor.
- Aileler olarak Ankara’ya gittik: Cezaevlerindeki açlık grevlerini sonlandırmak için İmralı ile görüşme yapın. Fakat herkes beni aşar dedi. Adalet Bakanı ve Başbakan bize randevu vermiyor.
- En son 1 Ekim’de gördüm kızımı. Artık aile görüşüne çıkmıyorlar. Telefonda haftada bir görüşüyoruz. Dün konuştum. Morallerinin yüksek olduğunu söylediler. Gülmeye çalıştı. “Kızım gülme, kendini yorma. Sizin durumunuzu tahmin edebiliyorum” dedim.
- Hiçbir anne, baba cezaevinden bir ölümün çıkmasını istemez. Çağrımız şu: Çok geç kalmadan bu sorunun önündeki engeller kaldırılsın.
- Bizim psikolojimiz de bozuk. Akrabalar eş dost evde. Yas var. Kendimi zor tutuyorum. Ölüm çıkmasa bile sakatlıklar olacak, beyin hasarı olacak. Böyle bir devlet nasıl varım diyor, şaşıyorum.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları