Tarih:
17.04.2013
Fazıl’a ceza, Ökkeş’e ödül
Mehveş Evin, ''Her “öteki”yi dışlayan, cezalandıran, hedef gösteren, kısacası yaşama şansı bırakmayan bir ülke tercihini geride bırakalım artık''...
Bu ülkede ister tecavüzcü olun, ister Alevileri veya Kürtleri öldürün... İster Yahudilere hakaret edin, ister Zerdüştlere, Ermenilere...İster bir insanı düşüncelerinden dolayı hedef gösterin, ister bir ırkı, başka bir inancı veya cinsel kimliği aşağılayın... İster çocukları taciz edin, ister dolandırıcılık yapın...
“Dini değerleri aşağılamak”tan daha fena bir suç işlemiş olmazsınız!
Fazıl Say’ın “Hayyam rubailerini terennüm ettiği tweet’lerden” 10 ay hapis cezası aldığı TCK 216/3 şöyle diyor:
“Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Hangi dini, nasıl aşağılamak?
“Kamu barışını bozmaya elverişli olması” ne demekse? Böyle bir suç varsa, her gün Fazıl Say’ın attığı tweet’lere ve kamu barışına bin kez rahmet okutan neler görüyoruz, neler... Asanlar, kesenler, küfredenler...
Mesele ne “bir” dini değeri aşağılamak, ne de kamu barışı... Mesele, Sünni Müslüman(lar)ı rahatsız eden, hakaretamiz sayılan ifadeler.
Bu kadar muğlak ifadelerle belirlenmiş bir ceza maddesi yürürlükteyken ve yargı büyük bir cevvallikle konuyu ele alırken... Yakında Türkiye’de Müslümanlıkla, dindarlıkla ilgili farklı bir yorum yapmaya kalkmak ya da başka bir inancı savunmak da suç haline gelebilir. Fazıl Say’dan daha şanssız ve ünsüz bir örnek: Facebook‘ta Hz. Muhammed’e hakaret ettiği iddia edilen Abdulkerim U., aynı suçtan 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Buna karşılık, Alevilerin kapılarını işaretleyenler “bir türlü” bulunamıyor, bulunsa da salıveriliyor... Acaba kapı işaretlemek, dini değerleri aşağılamaktan daha hafif bir suç mu?
Maraş sanığına tazminat
Bir başka örnek: Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, tazminat cezasına çarptırıldı. Neden, biliyor musunuz? Hükümetin düzenlediği Alevi Çalıştayı’na Maraş katliamı sanıklarından Ökkeş Şendiller’in katılmasını protesto ettiği için!
Kenanoğlu, “Yahudilerle ilgili konferansa Hitler’in çağrılması ne kadar doğruysa Kenger’in de Alevi Çalıştayı’na çağrılması o kadar doğrudur” demişti. İşte bu sözler nedeniyle 3.500 TL ödemeye mahkum oldu!
Türkiye’deki tartışmalı, tarafgir yargı örneklerini vermeye kalksak, gazete sayfalarına sığmaz... Fazıl Say davası, sadece ifade özgürlüğü sorunu değil... “Dini değerler”in sadece Sünni Müslümanlar için geçerli sayıldığını bir kez daha gösterdiği için, “tektip Türkiye projesi”nin tezahürü.
Her “öteki”yi dışlayan, cezalandıran, hedef gösteren, kısacası yaşama şansı bırakmayan bir ülke tercihini geride bırakalım artık. Önce “kamu barışını” asıl bozan suçları, mesela nefret suçlarını belirleyelim.
Ve bunu yaparken çifte standart uygulamaktan vazgeçelim.
DİNİ ALAY KONUSU YAPMAK
- Dinle alay etmek, dünyanın pek çok yerinde ciddi bir sorun. Peki ifade özgürlüğünü dinle ilgili konularda kısıtlarsak, sınır ne olmalı?
- Müslümanlığa hakaret etmek kabul edilemezse, Scientology’yi reddetmek hak mı? Mel Gibson’ın “The Passion of Christ” filmini antisemitizmle itham edenler, Hıristiyanlığı yok saymış olmuyor mu?
- Psychology Today dergisinde “etik” köşesini yazan Arthur Dobrin, “önemli olan, bir dine inananların sayısı mıdır? Yani küçük dini gruplar, büyüklerin karşısında sessiz mi kalmalıdır?” sorusunu soruyor.
- “Dini değerlerle alay etmenin” daha da karmaşıklaştığı durumlar var: Mesela hangi hassasiyetler önemlidir? Bir dinin inandığı şey, bir diğerine hakaretamiz gelebilir.
- “Dine hakaret yasaları, tek bir düşüncenin hakim olduğu yerde işleyebilir. Çok şükür ki böyle bir yer yok” diyen Dobrin, her zaman fikir farklılıklarının olduğuna ve olacağına dikkat çekiyor.
-* Avrupa ve ABD’de “doğru dini düşünce”yi düzenleyen yasaların kaldırılması boşa değil. Yüzyıllarca insanlar, dini bahane göstererek birbirini öldürdü.
- Evrensel İnsan Hakları, hem dini özgürlüğü, hem ifade özgürlüğünü korumaya aldı. Evet, hala bu kavramları tartışıyoruz. Ancak herkesin vicdanı kendine. Birtakım kurumlarla, yasaklarla, cezalarla ifadenin sınırlanması, özgür yaşama engel.
Milliyet/Mehveş Evin
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları