loading
close
SON DAKİKALAR

Fışkıyeli bostan

Mehveş Evin
Tarih: 20.07.2013

Mehveş Evin, 'Nerede su akıyorsa... Hepsi, betona boğma planlarına kurban ediliyor'.

Nerede bir avuç toprak kalmışsa... Nerede ağaçlar yeşermiş, boy atmışsa... Nerede su akıyorsa... Hepsi, betona boğma planlarına kurban ediliyor.

Bu anlayış, Gezi Parkı’yla başlamadı, bitecek gibi de değil.

Türkiye’nin dört bir yanı, kamuya ait arazilerin birer birer imara açılmasıyla, suyun ticarileştirilmesiyle, kentsel dönüşümle, büyüme hevesiyle sayısız ‘proje’ye boğuldu.

Son örneği, İstanbul Suriçi’nde Yedikule bostanları. Üç günde onaylanan ve 2011’de İBB’nin hazırladığı Tarihi Yarımada Alan Yönetim Planı’nı ihlal eden projenin adı pek sevimli:

“Yedikule Kapı ile Belgrad Kapı Arasında Kara Surları İç Koruma Rekreasyon Projesi”.

Şaka gibi... Yüzlerce yıllık geçmişi olan tarihi bostanlar, Fatih Belediyesi’nce iki haftada molozla örtüldü.

Oysa Yedikule’deki 200 dönümlük araziden yaklaşık 50 aile geçimini sağlıyordu.

Şimdi buraya güzel bir ‘süs havuzu’ kondurulacak! Gotik mi olur, fışkıyeli mi, Tanrı bilir.

Osmanlı’dan miras

Yerel yöneticilerin tahayyülünde bostan, ‘köylü’ bir şey olsa gerek... Şehrin ortasında ekip biçmek ne ki? Bu anlayışa göre modern şehir, yüksek gökdelenler, estetikten yoksun camiler, süs havuzları, kısacası bol bol betondan ibaret...

Oysa şehir içi tarım alanları, günümüzde fevkalade kıymete binen bir kavram. CHP vekili Melda Onur, “Böyle bir kentsel ekoloji Paris, Roma gibi dünyanın en önde gelen şehirlerinde bile yok” diyor.

Üstelik Yedikule’de yüzyıllardır tarım yapılıyor!

Yedikule Bostanlarını Koruma Girişimi, bostanların önemini şöyle anlatıyor:

- Tarihi Yedikule bostanları, şehir ile tabiatın iç içe yaşayabildiği çok nadide ve başarılı modellerden biri. Maalesef İstanbul’daki son örneklerinden.

- Yedikule bostanları olarak anılan kent içi tarım alanının tarihi, surdibindeki diğer bostanlar gibi Bizans dönemine uzanıyor.

- İstanbul yüzlerce sene şehircilikle tarımı birleştirmiş ve hâlâ, kendine has bir biyoçeşitlilik barındıran bir şehir. Sur etrafındaki bostanlar İstanbul’un organik bütünlüğünün önemli bir parçası.

- Yedikule’nin kuzeyindeki bostanın tarihiyse 18. yüzyıla uzanıyor. Ahşap bostan evi, ahırı, kuyusu, su havuzu ve bostana uzanan su kanalları ile burası, Osmanlı İstanbul’unun kentsel tarihinin, özellikle de kent içi tarım alanı mirasının günümüze ulaşabilmiş tek örneği!

Fırsatın üzerine moloz

“İsmail Paşa ismi ve sınırları ile bahçeyi gösteren en eski harita, 1786 tarihli. Bu tarihi alanı muhafaza etmek, muazzam bir fırsat” diyor, Girişim.

Şimdi bu tarihi miras ve fırsat, molozla kaplandı. Suriçi’nde ekilebilir bostan arazisinin yarısı artık yok (Radikal).
Yedikule Bostanlarını Koruma Girişimi, hem tarihi mirası korumak, hem de tarihi bostanı yaşatmak için pratik öneriler de sundu:

İsmail Paşa bostanı, MEB’in başlatacağı çevre derslerinin uygulanacağı bir alan olarak kullanılabilir...

Hala molozu kaldırıp, bostanın bir kısmını kurtarmanın imkanı var mı bilmiyorum... Doç. Dr. Çiğdem Kafesçioğlu’nun bu taleple gittiği Fatih Belediye Başkanı’nın sarf ettiği cümle aslında her şeyi açıklıyor:

“Toprak kültürel bir değer değildir”.

YARIN SİVRİADA’DA

- İstanbul’un Prens takımadalarına bağlı Sivriada ve Yassıada’nın 1 yılda orantısız imara açılmasının hikayesini geçen hafta Cadde’de yazdım.

- Adalar halkı, tarihi, doğal ve manevi değerlere sahip çıkmak üzere herkesi yarın Sivriada’ya çağırıyor. Pazar saat 13.00’te Kabataş’tan, 13.30’da Kadıköy’den hareket edilecek.

- Prens Adaları, sadece İstanbul’un değil, dünyanın kültürel mirası. Yassıada ve Sivriada’nın “müze yapacağız ” bahanesiyle yüzde 40 ila 65 imara açılması, hem usulsüz, hem de Adalar’ın bütününe yönelik büyük bir tehdit.

Mehveş Evin - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları