loading
close
SON DAKİKALAR

Gezgin ruh, seks turizmi ve Türkler

Mehveş Evin
Tarih: 22.02.2014

Mehveş Evin; Çinlilerin çoğu yüzme bilmiyor ve can yelekleriyle sığ sulara kendini atıyor.

Her seyahatim, farklı milletlerin davranış biçimlerini incelemek için harika bir fırsat oluyor... Tayland bu anlamda eğlenceli bir deney merkezi gibi: Dünyanın bir numaralı turizm destinasyonuna, Şilililerden Ruslara, Amerikalılardan Avustralyalılara, her milletle ama en çok Avrupalılarla karşılaşıyorsunuz.

Misal, Ruslar galiba sırf facebook pozu çekmek ve “oradaydım” demek için seyahat ediyor. Palmiyelere yaslanıp Hindistan cevizi içerek poz vermekten bir hal oluyorlar. 
 
Çinlilerin çoğu yüzme bilmiyor ve can yelekleriyle sığ sulara kendini atıyor. Yanmaktan hoşlanmıyorlar ve şemsiyeleri, şapkaları eksik değil.

Almanların birası, tabii ki günün her saatinde ve her ortamda mevcut. Avrupalı ve Avustralyalı gençlerse koca sırt çantalarını yüklenerek her yeri pire gibi tavaf ediyor.

Turistten ziyade “gezgin” onlar... Sadece gençler değil, Danimarkalısından Çek’ine, bebekleriyle, küçük çocuklarıyla binlerce kilometre kat ederek gezip dolaşan aile çok.

Tatilde de muhafazakâr

Peki ya Türklerin seyahat alışkanlıkları nasıl? Gençlerde yavaş yavaş değişiyor. Fakat bazı haller fiks... Mesela Türkler, kendi “konfor alanı”nın dışına çıkmaktan hiç hoşlanmıyor.

Bebeğini kapıp Hindistan veya Tayland’da seyahat edene hiç rastlamadım. Yeni tatlara da pek açık değiliz: Altı gün 
boyunca Bangkok’ta sokak yemeği yiyen tek bir Türk’e rastlamadım.

Galiba tatilde de muhafazakârız. Bu nedenle “bilmedik” yerlere ancak turla, rehberle seyahat ediliyor. Rehber, emniyet sübabı: Her sorunu hallediyor, her isteği yerine getiriyor.

Tecrübeyle sabit; turla yabancı bir ülkeyi dolaşmak, belli başlı “resort” veya otellerde kalmak, aslında herhangi bir ülkede paket program yapmaktan farksız. Ne o kültürü kavrayabiliyor, ne de gezmenin hakkını verebiliyorsunuz... Ama zaten bunlar kimin, ne kadar umurunda?

Tayland, her şeyden çok seks endüstrisiyle Türklerin kafalarında yer etmiş... İstanbul’a dönüş uçağındaki en kalabalık Türk grubunun, kelli felli, göbekli “sap”lardan oluşması bu nedenle tesadüf değil.

İki haftanın sonunda ilk kez baştan aşağıya süzüldüğümü hissediyorum. Kadınlara nesne gözüyle bakan Türk erkeklerinin varlığını ne çabuk unutmuşum!

Paralı seks tatili

Ağzı kulaklarında, bol küfürlü konuşup “macera”larını paylaşan bu erkekler topluluğunu ben de önce tiksinti, sonra acımayla karışık duygularla inceliyorum:

Paralı seks için tatile çıkmak nasıl bir kafa? İş seyahatine çıkılsa dahi “temel aktivite” olarak seksi görmek, nasıl bir dünya?

Ancak seks için Tayland’a, özellikle Pattaya’ya giden tek millet Türkler değil. Tayland’da üç yıldır yaşayan Maria’nın deyimiyle, “Buralarda her şeyin parasal bir bedeli var, aşkın bile. Seks mi? O çok basit, çok ucuz...”
Genç Tay sevgilileriyle sokaklarda özgürce dolaşan yaşlı yabancı erkekler, hallerinden çok memnun görünüyor. Kimse yadırgamıyor, anlamlı bakışlar atmıyor. Zaten genel olarak burada her şey kim kime, dum duma!
Özellikle baskı altında büyüyen, katı toplumsal kurallarla bırakın aşkı; cinselliği yaşayamayan bu yalnız adamlar, asla sahip olamayacağı bir özgürlük alanına girince frenlerinden boşalıveriyor.
Ve asıl güzellikleri fena halde ıskalıyorlar...

DÖNDÜM VE...

* Her şeyin hızla daha da berbat hale geldiğini, yüzsüzlüğün, baskının, ahlaksızlığın ayyuka çıktığını...

* Eski tartışmaların tekrar tekrar ısıtıldığını, Kabataş yalanının kamera görüntüleriyle ortaya çıkmasına rağmen zeytinyağı gibi üste çıkıldığını,

* Siyaset-medya ilişkilerin çirkinliğini, medyayı ve sosyal medyayı manipüle etme aşkının doruk noktasına vardığını,

* Sokaklarda seçim propagandası yapan partilerin çığırtkanlığını ve gülünç sloganlarını,

* Cumhurbaşkanı’nın internet sansürü yasasını onaylamasının nedense hayretle karşılandığını,

* 12 Eylül’ü geride bırakan “YÖK” disiplin yönetmeliğinin akademiyi son noktaya getirdiğini,

* MİT’e verilen olağanüstü yetkilerle artık tam anlamıyla bir 1984 cumhuriyetine dönüştüğümüzü gördüm. Böyle bir ortamı özlemek için mazoşist olmak lazım.

Mehveş Evin - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları