Tarih:
03.06.2013
Gezi Parkı direnişi TC tarihinde bir ilk
Mehveş Evin, 'Üç buçuk darbe, sayısız badire atlatan Türkiye’de, özellikle gençliğin konformist, apolitize olduğu sanılırdı'...
Hep bu milletin koyun olduğu, pek çok baskıya, haksızlığa rağmen sessiz kaldığı, kolay kolay sokağa çıkmadığı düşünülürdü. Üç buçuk darbe, sayısız badire atlatan Türkiye’de, özellikle gençliğin konformist, apolitize olduğu sanılırdı... Yıllarca askerden, polisten ve başını belaya sokmaktan çekinen çoğunluğun, kolay kolay bir araya gelemeyeceği iddia edilirdi. Milyonların sokağa dökülmesi ancak “organize işler”le açıklanabilirdi.Gezi Parkı direnişi bambaşka bir Türkiye’yi gösterdi bize... En doğal vatandaşlık hakkını kullanmak isteyenlere karşı devletin kullandığı orantısız şiddet büyüdükçe, belki dünyada eşi benzeri görülmeyen bir kenetlenmeye şahit olduk.
İktidar, durumun karşısında şaşkın, bildiği nakaratları tekrarlıyor: “Çevreci değil, ideolojik... Muhalefet kışkırtıyor... Türkiye’nin ileri gitmesini istemiyorlar...”
İşte Gezi'nin "organize provokatörleri".
Sirkeli sularla bekleyiş
Anlamadıkları şey şu: Halk, son üç yılda otoriterlik dozunu iyice yükselten hükümete tepkisini kustu. Zira halk, sadece AKP seçmeninden ibaret değil. Sokaklara dökülenler, “Artık bu kadarı fazla” diyenler, homojen bir topluluk değil.
Polis dün Taksim’den çekildikten sonra her yer bayram havasındaydı. Her kesimden, her yaştan, her sosyal sınıftan insan bir araya gelmişti. Günlerdir Gezi Parkı’nda direnenler, çimlere serilmiş, yatıyordu. Hatta Taksim Meydanı’nda yere yatıp kestirenler bile vardı.
Gezi Parkı’ndan çekilirken bile sivillere gaz bombası atan polise karşı önlem olsun diye, herkes tülbentlerini, eşarplarını, toz maskelerini ve sirkeli sularını yanında taşıyordu.
Evet, bayraklarını sallayarak “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarını atanlar da vardı. Ama onlara “Kimsenin askeri değiliz!” ve “Vicdani retçiyiz” diye cevap verenler de...
En kararlı sivil direniş
Bir MHP’linin yere düşen BDP’liye yardım ettiğini... Birbirini hiç tanımayan insanların, mekânların, otellerin olağanüstü bir yardımlaşma sergilediğini... Sivil polisin insanların arasına karışarak tuzağa düşürmeye çalıştığını... LBGT gruplarıyla homofobiklerin yan yana direndiğini... Öğrencilerle akademisyenlerin, sanatçılarla taraftarın meydanda buluştuğunu... Provokatörlerin kovalandığını ben kendi gözlerimle gördüm.
Elbette muhalefet ve diğer siyasi partiler Gezi Parkı’ndaki bu müthiş enerjiye kayıtsız kalmadı. Cumartesi günü meydan, anarşistlerin siyah bayraklarıyla İşçi Partililerin bayraklarının birbirine karıştığı, sendikacıların ulusalcılarla, zenginlerin fakirlerle buluştuğu yerdi.
Böyle bir manzara ve 1 milyonu aşan kalabalık, ancak 2 yıl önceki 1 Mayıs gösterisiyle kıyaslanabilir. Aradaki fark şu: Biri, yıllar sonra yapılan ilk “özgür” 1 Mayıs kutlamasıydı... Polis tehdidi yoktu.
1 Haziran 2013, devlet şiddetine karşı tek vücut olan, “daha fazla gaz” diye dalgasını geçebilen bir halkın sokağa dökülmesiydi.
Tartışmasız Türkiye tarihinin en kararlı, en büyük sivil direnişi bu. Eğer hükümet bunu doğru okumamakta ve kibrinde ısrar ederse, korkarım işler bambaşka yerlere sürüklenir.
İKİNCİ HEDEF MEDYA
* Polis Taksim’den çekildikten sonra, Beşiktaş ve Dolmabahçe’de çok yoğun çatışmalar oldu. Sivilleri tedavi etmek için kapılarını açan Bahçeşehir kampusundaki binaya girilip gaz sıkıldı. Cumartesi gecesi Ankara ve İzmir’de de polisle halk çatıştı.
* Biber gazından hızını alamayan polisin, kullanımı kesinlikle insan haklarına aykırı olan “portakal gazı” denen bombaları kullandığı haberleri geldi. Bu bombaların görüntüleri sosyal medyada paylaşıldı.
* Beşiktaş’tan yükselen gaz bulutu, Taksim’e, Teşvikiye’ye kadar çıktıkça, polisin tekrar saldırma ihtimaline karşın Taksim’e çıkan bütün yollara kızlı erkekli gruplar barikatlar kurdu.
* Kitlenin bir numaralı tepkisi hükümeteydi, ama ikinci sırada medya geliyordu. Olayları taraflı, eksik veya korka korka veren medyaya karşı sloganlar atıldı, Fox ve NTV’nin canlı yayın araçları parçalandı.
* İstiklal’de her duvar, her kepenk yazılarla kaplı. Polise, hükümete ve bazı sermaye gruplarına karşı bol miktarda küfür göze çarpıyor. Topbaş’ın sahibi olduğu Saray Muhallebicisi’nden başka, camı çerçevesi tamamen indirilmiş bir yer yok.
* Gecenin ilerleyen saatlerinde bu ortamdan istifade edip gördüğü her yere saldıran, ellerindeki şişeleri duvarlara patlatanlar da vardı. Taksim Meydanı’nda terk edilmiş araçlar, otobüsler paramparça edildi ve sprey boyalarla süslendi.
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları