loading
close
SON DAKİKALAR

Gönül işi, huzur işi değil ki belediyecilik

Mehveş Evin
Tarih: 07.02.2019
Kaynak: Mehveş Evin-Artı Gerçek

Mehveş Evin: İyi de gönül işiyle belediyeciliğin alakası ne? Yerel yönetici seçmiyor muyuz? Karşılığında makam, imkânlar ayağının altına serilmiyor mu? Görev tanımı belli, öyleyse neye gönül indiriliyor?

Bu yazıyı okurken İstanbul’da sekiz katlı bir binanın çökmesine ilişkin getirilen yayın yasağının ne demek olduğunu lütfen düşünün...

AKP (Cumhurbaşkanı Erdoğan) yerel seçim manifestosunuaçıkladı. Akıllı şehirler, çevreye duyarlı belediyecilik, tasarruf ve şeffaflık, değer üreten şehirler gibi kulağa hoş gelen maddeler sıralandı.

Tabii mesele, altının nasıl doldurulacağı. Bu süslü tanımlarla neyin kast edildiği. Mesela ‘akıllı şehir’, geleceğe dair havalı bir şehir tasavvuru mu yoksa 7/24 izlendiğimiz bir kabus ortamı mı?

Kaldı ki başta İstanbul ve Ankara, 25 yıldır yerel yöneticilik deneyimi bulunan AKP’nin şimdi tasarruf, şeffaflıktan dem vurması, altyapı sorunlarını çözeceğiz demesi yahut çevreden bahsetmesi, ne kadar inandırıcı?

Dikey yapılaşmanın bizatihi mimarı olanlar, şimdi yatay yapılaşma diyor ve kalan son yeşil alanları da bu şekilde doldurmayı planlıyorsa, işte o kadar...

Tüm bunları ‘gönül belediyeciliği’ ile formüle ediyor Erdoğan. ‘Hizmet’ kelimesi Gülen cemaatinin sloganıydı, hareketin adıydı, bu nedenle böyle bir formül düşünülmüş olmalı.

İyi de gönül işiyle belediyeciliğin alakası ne? Yerel yönetici seçmiyor muyuz? Karşılığında makam, imkânlar ayağının altına serilmiyor mu? Görev tanımı belli, öyleyse neye gönül indiriliyor?

Ama ah, evet, bizler için neleri feda ediyorlar (!) değil mi?

MİNİ BAŞKANLIK OYLAMASI

MHP’nin yerel seçim için ‘beka’dan başka öne çıkan bir söylemi yok. Zaten Cumhur ittifakı var, uğraşmaya değmez diye düşünüyor olmalılar. Bol miktarda milliyetçi slogan savur, Bahçeli’nin arkasında önün ilikli bekle, bitti gitti.

Benzer şekilde İYİ Parti de CHP ittifakına yaslanıyor. ‘Alınacak’ veya ‘alınması gereken’ yerlerin hesabı dışında, belediyecilik adına İYİ’den henüz bir şey duymadık.

HDP’nin stratejisi belli: BDP’nin 2014’te aldığı yerleri “kayyımdan geri almak”, büyükşehirlerde ya açıktan CHP+İYİP adayını desteklemek ya da geri plana çekilmek. Zaten binlerce üyesi tutuklu HDP’den, yerel yönetim adına bir şey söylemesini beklenemez.

CHP, 10 Şubat’ta seçim bildirgesini açıklayacak. AKP’nin 11 maddesine karşılık 12 maddelik manifestoyla. Nergis Demirkaya’nın gazeteduvar’daki haberine göre CHP, “Huzur belediyeciliği” diyecek: Ülkede huzur, yerelde huzur, evimizde huzur belediyeciliği...

Muhalefetin ne yapmak, nereye varmak istediğini anlıyoruz: “İktidar ortamı geriyor, biz kavga etmemeyi vaat ediyoruz.”

Peki huzur diyerek nasıl bir belediyecilik kast ediliyor? Ayrıca CB sisteminin/AKMHP yönetiminin altında hangi yerel yönetim, nasıl bir huzuru garantileyebilir?

AKMHP zoruyla bir genel seçim havası yaşanıyor. Hatta bir nevi mini Başkanlık sistemi oylamasınadönüştü belediye seçimi.

Fakat sonuçta seçilecek olanlar, büyükşehirlerden küçük ilçelere, yerel yöneticiler... Bunu muhalefetin de unutuyor görünmesi, duruşunu Saray’a göre belirlemesi, kazandıracak bir siyaset değil.

ÇÖP, ÇAMUR, ÇUKUR MU?

Seçmen, doğrudan ilişkisinin olacağı yerel yöneticilerden, ödediği vergilerin, anayasal haklarının karşılığınıbekliyor. Huzur vaadi veya gönül işi yapmasını değil!

Şehirlere dair temel sorunları çözeceğiz demek yetmez, harekete geçmek lazım.

Mesela CHP belediyeciliğine çöp, çukur, çamur mu diyorlar? Çekin İstanbul’un çukur, çamur görüntülerini. Şehir dışında istiflenen çöp dağlarını. Engellinin hiç çıkamadığı, çocukluların, yaşlıların yürüyemediği sokakları. Sabah ayrı, öğlen ayrı, akşam ayrı tıkanan trafiğini... Metrobüs içindeki sardalye halleri. Cep telefonuyla bile yakalanılabilen kirli havayı, kel kerkenez parkları...

Sosyal medyada kampanya yapıp, çek gönder deseniz milyonlarca gönüllüsü çıkar. Herkesin elinde zaten cep telefonu. Çekip bir hashtag’le yollasınlar, şehrin sorunları neymiş herkes görsün.

Ötesinde, semtini/ilçesini/şehrini Avrupa standartlarına taşıyacak, yaşamımızı kolaylaştırırken başkalarına, çevreye zarar vermeyecek bir vizyon beklemek, artık çok mu lüks?

‘Proje’ diye diye ekonomik ve sosyal şartları zorlamayan, kasayı boşaltmayan, halkın ve çevrenin gerçek ihtiyaçlarına göre önerilerde bulunmak...

Çok mu zor?

Dikeydi yataydı değil, depreme dayanıklı, ısı izolasyonu olan yapılardan bahsetmek... Doğayı süs bahçesi olarak değil, kendi haliyle muhafaza etmek... Kendi şehir bahçelerinde, kendi üretimini planlamak... Özel arabaları değil, toplu taşımacılığı yaygınlaştırmak...

Çok mu hayal?

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları