loading
close
SON DAKİKALAR

Hayır işi yetmiyor

Mehveş Evin
Tarih: 03.10.2013

Mehveş Evin; Peki küresel çapta bir şirket, çevreye verdiği zararı sıfırlayabilir mi?

Türkiye’de şirketler, genelde kısa vadeli sosyal sorumluluk projelerinin peşinde. Peki küresel çapta bir şirket, çevreye verdiği zararı sıfırlayabilir mi?

Gezegenin kısıtlı kaynaklarını sonsuza dek kullanamayacağımız bir gerçek. Neyse ki konu yalnızca çevrecilerin değil, tüketicinin ve şirketin de ilgi alanında... Karo halı üreticisi Interface’in inovasyondan sorumlu başkan yardımcısı Miriam Turner ile “sürdürülebilirliği” konuştuk.

“Mission zero aim” (Misyon sıfır hedefi) nedir?

Hem iş yapıp, hem de fayda sağlayabileceğinizi gösterebilmek. 2020’ye kadar çevreye verdiğimiz zararı sıfırlamayı hedefledik. Bunun için farklı birleşenlere bakıyoruz: Atıklar, yeniden dönüştürülen malzemeler ve enerji kullanımı gibi. Sadece zararı sıfırlamak değil, çevreye pozitif ne katabiliriz diye bakıyoruz.

Küresel çapta bir şirketin çevreye verdiği zararı sıfırlaması, iddialı değil mi?

Doğru, ama mümkün! 1994 yılında bunu konuşmaya başladık. Her şeyden önce nereye, nasıl negatif etki ettiğimizi tespit ettik. Hammaddeden başlayıp üretim atığına kadar, her şeyi sorguladık. Kullanılan iplik miktarını azaltıyor, bio bazlı hammaddeler üretiyoruz. Ayrıca okyanusu kirleten balık ağlarını toplatıp kullanmaya başladık...

Atık balıkçı ağlarını halıda kullanma fikri nasıl çıktı?

İplik tedarikçimiz, “yüzde 100 dönüştürülmüş iplik” için İskoçya, Norveç gibi ülkelerin balık çiftliklerinden atık balık ağı satın alıyordu. Orada devreye ben girdim: Acaba balık ağı tedariğini yeniden şekillendirebilir miydik? Yoksul halklardan alıp, onların kalkınmasına yardımcı olabilir miydik? Bu şekilde okyanusa verilen zararı azaltabilir miydik? Fikir başta “deli”ce görünse de adım adım gerisi geldi.



Miriam Turner, dünyanın en fakir kıyı bölgelerinde hızla büyüyen atık balıkçı ağları sorununa el atan “Net Effect...” projesi için İstanbul’daydı.

“Güzel bir ürün yapmak yeterli değil”

“Çevre dahil, herkesin ‘kazanabileceği’ bir durum yaratılabilir” diyorsunuz...

Herhangi bir business için bu mümkün. Yoksullar veya dezavantajlılar için hayır işi yapmıyoruz. Filipinler’de 26 köyle çalışıyoruz. Eskiden denize attıkları malzemeyi artık satıyorlar. Ayda 300 kilo hammade üretiyorlar.

Genelde şirketler, kısa vadeli veya PR amaçlı “sosyal sorumluluk” işleri yapıyor. Siz ne önerirsiniz?

Şirketler, “Nerede en büyük zararı veriyorum?” sorusundan başlamalı. Sektöre göre, zarar bazen çevreye, bazen insana veya kültüre olabiliyor. Buna bir hayır işi değil, business gözlüğüyle bakmalı. Nasıl sistemin içinde bambaşka bir şey üretebiliriz, diye sormak lazım. O zaman gerçekten “cool” iş yapabilirsiniz. Algı değişiyor, pek çok şirket bunu görüyor. Tüketici giderek sofistikeleşiyor. Artık “Güzel bir ürün, iyi bir marka yaptım” demek yetmiyor.

GELECEKTE SUÇ SAYILACAK

Küresel çapta bir şirket gerçekten “iyilik” yapabilir mi?

Evet! Eski CEO’muz Ray Anderson bu vizyonu çizdi. “Biz dahil tüm şirketler ‘al-yap-at’ (take-make-waste) mantığıyla hareket ediyor. Ama bunu yaptığımız için bir gün hapse gireceğiz” diyordu. Bugün ne kadar haklı olduğunu görüyoruz: Doğada kısıtlı olan kaynakları alıyorsun, bir şey üretiyorsun, satıyorsun... Sonra çöpe gidiyor! İyi de onca şey nereye gidiyor? Sürdürülebilirlik, innovasyon ve ekoloji bence aşağı yukarı aynı şey...
Devlet, sivil topluluklar ve özel sektörün iş birliği mühim.
O zaman gerçekten iyilik yapabilirsiniz.

Mehveş Evin - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları