Hâlâ anlamıyorsunuz

Tarih: 16.11.2013

Mehveş Evin; Yerel seçimler yaklaşırken, sadece muhalefet değil iktidar da Gezi üzerinden strateji belirlemeye çalışıyor...

Yerel seçimler yaklaşırken, sadece muhalefet değil iktidar da Gezi üzerinden strateji belirlemeye çalışıyor... Nereden mi çıkardım?

İstanbul’da “Brand Week” kapsamında düzenlenen Siyasi İletişim Zirvesi’nde, AKP’nin seçim kampanyalarını yürüten ajansın başkanı Erol Olçok açık açık söylemiş:

“Yerel seçimlerde merkeze Gezi’nin alınması gerekiyor.” (Milliyet, 15 Kasım)

Gezi’yi bir “zenginleşme ve değişim sancısı” olarak tanımlayan Olçok, AKP’nin değerlendirme toplantıları yaptığını... Gezi’deki “aşırılıkları” bir kenara koyup oradaki “doğru sesi” karşılamayı düşünen stratejinin başarılı olacağını belirtmiş.
Aşırılıklara örnek olarak “LGBT bireylerin kendini ifade etme dozu”nu göstermiş.

Gezi’nin siyasete etkisini görmek umut verici. Fakat sorun baki: Hâlâ Gezi’yi anlamıyorlar.

Birincisi, doğru analiz etmeden iletişim stratejisine malzeme yapılamaz... Marketing jargonuyla süsleyerek Gezi’yi ehlileştirmeye kalkmak, Gezi’den hiç mi hiç ders çıkarmamak demek.

Yaşam alanını korumak

Gezi değişim sancısı filan değil, düpedüz bir isyandı. İsyanın neden çıktığını hâlâ anlayamayan, dolayısıyla komplo teorilerine sarılanlara kısaca hatırlatalım:

Hiçbir şey bir günde olmadı. Gezi, yıllar içinde giderek baskısını artıran politikaların bir sonucu. Yöneticiler, Anadolu’nun dört bir yanındaki çevre protestolarının neden çıktığını, insanların dertlerinin ne olduğunu bile bilmiyor. Bilen de bilmezden geliyor.

Mesela Anadolu’da deresini, gölünü, gelirini, evini kaybeden insanların, 2011 genel seçimlerinin öncesinde düzenlediği “Büyük Anadolu Yürüyüşü”nü kimse hatırlamıyor.

Ülkenin en doğusundan batısına, insanlar yollara düşüp haftalarca Ankara’ya yürüdü. Bu insanların derdi, ne zenginleşmek, ne de değişimdi. Yaşam alanlarını korumaktı!

Başta İstanbul, büyük şehirlerde kentsel dönüşüm hamlelerine karşı yapılan protestolar... Hrant Dink için, adalet için her yıl on binlerce insanın yürümesi... Ve yaşam tarzı dayatmalarına karşı yapılan eylemler de görmezden gelindi.

Bunlar, Gezi’nin öncesinde yaşananlar... Gezi dahil hepsindeki ortak nokta, insanların en temel hakları için sokağa çıkmasıydı. Kimse dinlemedi, aksine yönetimin bastırma “dozu” daha da arttı.

Aşırılıklar da neymiş?

İkincisi, Gezi’yi “aşırılıklar”dan ayırma kaygısı tuhaf. Çünkü Gezi’de hepsi iç içe geçti! “Sen ve ben” tüm ayrılıklara rağmen bırakıldı, “biz” öne çıktı. Gezi, en başında Başbakan’ın bizzat işaret ettiği gibi “çapulcular, marjinaller”in toplandığı yerdi. LGBT’si de, Atatürkçüsü de, Kürdü de, feministi de çevrecisi de “artık yeter” dedi. Herkes kendini gururla “çapulcu” ilan etti.

Şimdi kimi “aşırı” olarak ayırabilir, neyin dozunun “fazla” olduğuna karar verebilirsiniz?

Başta iktidar olmak üzere, siyasi partiler ve danışmanları kendilerine Gezi’den seçim malzemesi çıkarmadan önce Gezi’yi iyice bir anlasın... Tabii böylesine bir sansür ve dezenformasyon ortamında, onu yapmak da zor!

Siyasetçilere tavsiyeler

1 Gezi’den ders çıkarmaya çalışmanız güzel. Ancak meşrebinize göre Gezi’yi var eden dinamikleri ayrıştırmaya ve kendinize mal etmeye kalkmanız, hiç akıllıca değil.

2 Kızlı-erkekli öğrenci yurtlarından üçüncü köprü inşaatına, ODTÜ yolundan “Geziciler”in kriminalize edilmesine; baskıcı, neoliberal politikaları ısrarla sürdürürken... Hangi kampanyanızda “Gezi” merkezde olabilir?

3 Gezi, halkın yönetimde söz sahibi olmak istemesidir. Üç ağaca sahip çıkmakla başlayan, en temel hakları korumak için verilen bir mücadele. Sloganların devşirilip, ucuz seçim veya kurumsal iletişim kampanyası haline getirilmesi size bir şey kazandırmaz.

4 Ya dile getirilen sorunlara samimi çözüm önerin ya da o toplara hiç girmeyin.

Mehveş Evin - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları