Tarih:
04.06.2014
Kadını istihdama katıyoruz oyunları
Mehveş Evin; Kâğıt üzerinde baktığınızda, kentli kadın istihdamı artıyor...
Kâğıt üzerinde baktığınızda, kentli kadın istihdamı artıyor... Hükümet, kadının hem çalışıp hem çocuğuna bakabileceği bir “model” üzerinde çalışıyor. İşverene kreş ve emzirme odası açma yükümlülüğü getiriliyor...Ancak her konuda olduğu gibi kadın istihdamındaki gerçekler çok farklı!
Her şeyden evvel kadın istihdamındaki artış, neredeyse tamamen hizmet sektöründe, özellikle “insan sağlığı ve sosyal hizmetler” alanında.
Artışın yüksek olmasının sebebi, Aile Bakanlığı’nın “evde bakım hizmeti” programı kapsamında engelli ve hasta bireylerin yakınlarına maaş bağlaması.
Tabii evde olan kim? Kadın. Peki, sosyal güvencesi var mı? Yok. Çalışma saatleri ne? 7/24. Anlayacağınız devlet, sosyal yardımı “kadın istihdamı” olarak pazarlıyor.
Kadın istihdamının arttığı ikinci alan, “idari ve destek hizmet faaliyetleri”. Burada da TÜİK’in kendi hesabına çalışan gündelik işçiler, artışın kaynağı! Üstelik onların da sosyal güvencesi yok, hatta yüzde 63.8’i kayıt dışı. (Kaynak: Gülay Toksöz-bianet)
Kreş hâlâ bir “lüks”
Gelelim çok ihmal edilen kreş konusuna... KEİG (Kadının Emeği ve İstihdamı Geliştirme Platformu) çocuk bakımının kadınlar ve erkekler arasında eşit paylaşılmasının ve kamusal bir hizmet olmasının hayati önem taşıdığını vurguluyor.
Hükümetin üzerinde “çalıştığı” modelse kadınları esnek zamanlı, kayıt dışı işlere mahkum ediyor. Zira kamu ve özelde kreş, hâlâ bir “lüks” olarak görülüp savsaklanıyor. Devlet yeterli sayıda ve kalitede kreş açmadığı gibi, sadece “150’nin üzerinde kadın çalışan”ı olan işyerlerine kreş açma zorunluluğu getiriyor.
İyi de bu rakam neye göre belirlenmiş? Türkiye’de çok sayıda küçük ve orta ölçekli işletmeler var, otomatik olarak kreş açmaktan kurtuluyor. Büyük ölçekli işletmelerde ise bazen bilerek kadın çalışan sayısı düşük tutulduğu için kreş filan açılmıyor. Kaldı ki denetim falan yok!
Hükümetin üzerinde “çalıştığı” modelse kadınları esnek zamanlı, kayıt dışı işlere mahkum ediyor. Zira kamu ve özelde kreş, hâlâ bir “lüks” olarak görülüp savsaklanıyor. Devlet yeterli sayıda ve kalitede kreş açmadığı gibi, sadece “150’nin üzerinde kadın çalışan”ı olan işyerlerine kreş açma zorunluluğu getiriyor.
İyi de bu rakam neye göre belirlenmiş? Türkiye’de çok sayıda küçük ve orta ölçekli işletmeler var, otomatik olarak kreş açmaktan kurtuluyor. Büyük ölçekli işletmelerde ise bazen bilerek kadın çalışan sayısı düşük tutulduğu için kreş filan açılmıyor. Kaldı ki denetim falan yok!
Bilgi edinememe yasası!
KEİG, 13 ildeki işyerlerinin kreş ve emzirme odası açıp açmadıklarını öğrenmek için bilgi edinme başvuruları yapmış. Ancak sadece 150 ve üstü kadın çalıştıran işyerleri hakkında bilgi almak bile aylarca sürmüş!
SGK il müdürlüklerinden İŞKUR’a, sorumlu kurumlar topu birbirine attığı ve en basit soruya bile yanıt vermediği-veremediği için, ancak dört ile (Adana, Ankara, Çanakkale, Denizli) dair veriler elde edilmiş.
Sonuç: 100’ün üzerinde kadın çalışanı olan işyeri sayısı çok az. Dahası, emzirme odası ve kreş açma zorunluluğu olan işletmelerin yasaya uyup uymadığı da yanıtlanmayan sorular arasında...
Rakamlarla oynamak ve siyasi amaçlara göre yorumlamak en kolayı. Ama bu yolla sadece kendi kendinizi kandırmakla kalır, gülünç duruma düşer ve hiçbir sorunu çözemezsiniz.
Türkiye’de hemen her alanda yapılan da budur.
KİMSEYE RAHAT UYKU YOK!
- Geçen yıl haziran başında, farklı şehirlerde kaç canımız gitti... İstanbul’da Mehmet Ayvalıtaş, üzerine sürülen meşum bir arabanın altında can verdi... Sanık hâlâ mahkemeye teşrif etmedi.
SGK il müdürlüklerinden İŞKUR’a, sorumlu kurumlar topu birbirine attığı ve en basit soruya bile yanıt vermediği-veremediği için, ancak dört ile (Adana, Ankara, Çanakkale, Denizli) dair veriler elde edilmiş.
Sonuç: 100’ün üzerinde kadın çalışanı olan işyeri sayısı çok az. Dahası, emzirme odası ve kreş açma zorunluluğu olan işletmelerin yasaya uyup uymadığı da yanıtlanmayan sorular arasında...
Rakamlarla oynamak ve siyasi amaçlara göre yorumlamak en kolayı. Ama bu yolla sadece kendi kendinizi kandırmakla kalır, gülünç duruma düşer ve hiçbir sorunu çözemezsiniz.
Türkiye’de hemen her alanda yapılan da budur.
KİMSEYE RAHAT UYKU YOK!
- Geçen yıl haziran başında, farklı şehirlerde kaç canımız gitti... İstanbul’da Mehmet Ayvalıtaş, üzerine sürülen meşum bir arabanın altında can verdi... Sanık hâlâ mahkemeye teşrif etmedi.
- Hatay’da Abdullah Cömert, polisin attığı gaz fişeğiyle vuruldu. Görüntüler ortaya çıkmasına rağmen orada, o gün bulunan görevlilerin ifadesi bile alınmadı.
- Ve ah, Eskişehir’in karanlık sokakları... Ali İsmail Korkmaz, polis-esnaf işbirliğiyle öldüresiye dövüldü. Başvurduğu hastaneden geri yollandı. Oysa beyin kanaması geçiriyordu. 38 gün komada kaldıktan sonra onu da kaybettik.
- Gezi direnişinde öldürülenler listesi ne yazık ki uzayıp gidiyor... Failleri bulunup cezalandırılana kadar kimseye rahat uyku yok bu ülkede.
Mehveş Evin - Milliyet
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları