loading
close
SON DAKİKALAR

Kadınların eşitlik talebi Erdoğan’ı neden geriyor?

Mehveş Evin
Tarih: 09.03.2016

Mehveş Evin; Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi dünyasını herkese zorla kabul ettirmeden rahat edemiyor. Kadınlıksa, onun da en doğrusunu Reyiz bilir, söyler!

Bari Kadınlar Günü’nde bizi rahat bıraksa diyeceğim ama artık fark etmiyor. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi dünyasını herkese zorla kabul ettirmeden rahat edemiyor. Kadınlıksa, onun da en doğrusunu Reyiz bilir, söyler!

Erdoğan’ın, giderek büyüyen eşitsizlik sorununa, kadına yönelik şiddet ve cinayetlere, ortaeğitimden giderek daha fazla ayrılan kız öğrencilerin durumuna dikkat çekecek hali yok ya! Ne de olsa kadına dair sorunlar, kendi rejimiyle birlikte daha can yakıcı hale geldi.

Dolayısıyla en iyi bildiği şeyi yapacak, yani demagoji. Erdoğan’ın gözünde kadın değersiz değil, ama değer verdiği tek bir kadın prototipi var: Edilgen, kırılgan, emre amade ve örtülü.

Kadın, sosyal ve ekonomik değeri olan değerli bir mal. Yoksa kim doğuracak? Kim evi toplayacak? Kim çocuklara bakacak? Kim bir evin makarnasından donuna, her ayrıntıyı temin ve organize etme görevini üstelenecek? Kim, hastaya, yaşlıya bakacak? Üstelik hizmet bedava!

Kim, erkek öfkesinin hedefi olup stres topu gibi duvarlardan duvarlara çarpılacak? Kim, kocasının ağzından çıkan her saçmalığı hayran hayran dinleyecek? Kim, saçıyla, başıyla, dekoltesiyle, örtüsüyle erkekliğin ve devlet otoritesinin en sevdiği müdahale alanı olacak?

Eşitsizlikten beslenen, kazançlı çıkan kim?

Erdoğan, her seferinde çıtayı yükseltmeyi özellikle seçiyor. En son “Kadın-erkek eşit değildir”den “Eşitlik adı altında kadın her türlü sömürü ve istismara açık hale getirildi” eşiğine geçmiş.

Dikkat ederseniz taş yine Batı ve Batılı değerlere gidiyor. Diyor ki; Batı, kadını eşitsin diye kandırdı. Bedenini, emeğini sömürdü. İslamcıların pek sevdiği deyimle ‘meta’laştırdı.

Bu bakış açısı bana Hatay’da tanıştığım çok eşli bir muhafazakarı hatırlattı. Adam, ikinci eşini Suriye’den getirip karısının üst katına yerleştirmişti. “Eşiniz bu duruma ne diyor?” diye sorduğumda hemen salvosunu yaptı ve Batı’nın ahlaksızlığından, erkeklerin karılarını zaten aldatarak cinsel hastalık bulaştırdığından dem vurarak kendini savundu.

Kişilerin özel yaşamı bizi ilgilendirmez, isyanımız erkek egemen kafanın kendi doğrularını her fırsatta empoze etmesine… Temel bir insan hakkı olan kadın-erkek eşitliğini reddederek farklı tanımlar getirmeye çalışmalarıın nedenin, eşitsizlikten beslendikleri, kazançlı çıktıkları için.

Kadın imtiyaz değil, eşitlik istiyor

Erdoğan, kadın olmanın ‘imtiyazlı olmak’ anlamına geldiğini, kadın doğurduğunda cezalandırılmadığını, aksine mükafatlandırıldığını söylemiş.

1- Eşit olmayan hiçbir varlık imtiyazlı olamaz, aksine dezavantajlı konumdadır.

2- Kadınlar imtiyaz değil, eşitlik istiyor. Fazlasını değil, aynı hakları! Aynı ücreti! Aynı özgürlüğü!

3- Doğurmanın ceza olduğunu kim söylemiş? Ceza olan, eşit olmayan koşullarda, doğurmayı kadınların mecburiyeti, en önemli işlevi olarak görmek.

Kadıköy Belediyesi ve Lambda İstanbul’un hazırladığı afişleri ima eden Cumhurbaşkanı, kadınları özgürleştirmek adına ‘kadını kadın yapan imtiyaz’ların ortadan kaldırmaya çalışıldığını, kadınlara hakaret eden zihniyetin en büyük kadın düşmanı olduğunu da belirtmeden geçmemiş.

Yani erkeklerin kadınlara şiddet uygulaması, baskılaması, kontrol altında tutması ve öldürmesi değil de cinsiyet özgürlüğü, en büyük sorun!

Eşitsizliği reddetmek başlı başına istismar

Yani yine başa dönüyoruz: Kadın ve erkekler farklı cinsel tercihler yapar ve bu tercihler kabul görürse, doğuracak, çalıştırılacak, sömürülecek nüfus azalacak. Korku, bundan kaynaklanıyor: “Bunların kadını özgürleştirmekten anladıkları kadını kendi ideolojilerinde kurdukları dünyaya köle yapmaktır. Ailesinden, mahallesinden, değerlerinden kopararak istismar ettikleri kadınları hedef alanlar nesillerimizi hedef alıyorlar.”

Kim kimi istismar ediyor acaba? Eğer aile, mahalle, değerler toplamı, bir kadını toplu tecavüze, derin depresyona hatta ölüme götürüyorsa, kopar gitsin!

Aileye, mahalleye, değerlere bu kadar önem veriyorsan önce sağlıklı, adil, sürdürülebilir kentler yarat. Kentsel dönüşüm diye mahalle mahalle yıkıp, insanları mezarlık gibi evlerde yaşamaya mahkum etme. Köylerin, kentlerin suyunu, toprağını, söz hakkını elinden alıp büyük şehirlere göç etmeye mecbur bırakma. Çocukların iyi ve sürekli bir eğitim almasını sağla. Anne babaların cahil kalmasını değil, eğitilmesini teşvik et. Gelir adaletsizliğini hallet, geçim sorununu çöz.

Ondan sonra mahalleden, aileden, değerlerden bahset.

Sevgili kadınlar, hiçbir erkek bize kadınlığı öğretemez. Yürüyecek yolumuz uzun ve meşakkatli. Hepimizin günü kutlu olsun...

Mehveş Evin - Diken

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları