Tarih:
01.04.2013
Kadınsız barış neden olmaz?
Mehveş Evin, Kısacası, tecrübe gösteriyor ki barışı topluma yaymak kolay değil... Kadını, farklı kesimleri dahil etmeden hem kırılgan hem de eksik kalıyor.
Akil Adamlar tartışması, Başbakan Erdoğan’ın önceki gün “Akil İnsanlar” deyimine sahip çıkmasıyla kadınları dışlamayan bir şekle girdi nihayet. Birtakım isimler telaffuz ediliyor ama komisyonda kadın-erkek eşitliğinin sağlanacağına dair bir emare yok...Barış sürecinde kadınların söz sahibi olmasının ne kadar önemli olduğunu anlatabilmek için, Barış İçin Kadın Girişimi’nin toplantısında sunulan “dünya örnekleri”ne bakmakta fayda var. Bu yazıyı, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünden Doç.Dr. Nazan Üstündağ’ın hazırladığı titiz araştırmadan seçtiğim veriler ışığında yazıyorum.
Üstündağ, dünyada 1990-2012 yılları arasında yürüyen 102 barış sürecini kadınların katılımı açısından incelemiş. Buna göre, barış süreçlerine aktif olarak katılanların sadece yüzde 8’i kadın...
BM kararı: Kadınsız olmaz
Üstündağ, kadınların bu dışlanmaya karşı yürüttükleri mücadele sonucunda, BM Güvenlik Konseyi’nin 2000’de verdiği kararı hatırlatıyor:
Bu karara göre barış pazarlıkları ve görüşmeleri dahil, barışın tesisine yönelik tüm süreçlerde kadın yer almalı... Tüm barış anlaşmaları, kadınların ve kız çocuklarının güvenliğini sağlayacak maddeler barındırmalı.
Zira sadece erkeklerin oturduğu masalarda ne yazık ki bunlar olmuyor.
Buna rağmen kadınların barış görüşmelerinde temsilinde artış pek sağlanamıyor. Kuzey İrlanda’daki barış görüşmelerinde kadınların temsili, yüzde 10. Güney Afrika’daki Hakikat Komisyonları’nda ise kadın oranı yüzde 50.
Öte yandan, dünyanın her yerinde yapılan araştırmalar, kadınların ve sivil toplumun barış sürecine dahil olmaması halinde “sorunlu” olacağını gösteriyor.
Bu sorunlar, aslında barışın kadınsız sağlıklı bir şekilde tesis edilemeyeceğinin kanıtı. Çünkü toplumda anlamsızlık (bunca insan niye öldü?), ihanete uğramışlık (biz ne uğruna savaştık?) ve baskılanma hissi yaşanıyor.
Savaşın tarafı olarak kadınlar
Korkutucu bir veri daha: Cinsiyet eşitliğinin yasal zeminde sağlanmadığı durumlarda, kadına yönelik şiddet de artıyor.
Ayrıca kadınların dışlandığı barış süreçlerinde savaşın yarattığı toplumsal kayıpların telafisine de zemin bırakılmıyor.
“Kadınlar, hangi topraklarda, hangi araçlarla egemenlik kuracaklarından çok, savaşın açtığı yaraların tamiratı ve gündelik yaşamın yaşamın nasıl ezilenlere yer açacak şekilde kolaylaştırılacağıyla ilgileniyorlar” diyor Üstündağ.
Anlayacağınız, kadınlar salt kadın haklarını konuşmak veya savaşın mağduru oldukları için de değil, savaşın tarafı oldukları için barış sürecine dahil olmayı talep ediyor.
Kısacası, tecrübe gösteriyor ki barışı topluma yaymak kolay değil... Kadını, farklı kesimleri dahil etmeden hem kırılgan hem de eksik kalıyor.
Bu süreci destekleyen herkese çağrım, kadınların gözyaşlarıyla kalmayıp ne dediklerini dinlemeleri. Hepimizin, en çok da gelecek nesillerin sağlığı için.
Kadınlar kendi barışını yaptı
*Latin Amerika ve Afrika’da kadınlar, hem siyasette hem barış görüşmelerinde daha fazla rol almak için mücadele ediyor. “Bu bir formalite mücadelesi değil” diyor Üstündağ: “Tersine, kadınların barışın tesisinde yer alması, anlaşmaların niteliğini değiştiriyor.”
* Kenya’dan bir örnek: Kadın temsiliyeti, hem arabulucu hem katılımcılar arasında yüzde 25. Bu da BM ve UNIFEM’in şart koşmasıyla sağlanmış.
* Sudan’da kadınlar hem resmi heyetlerde yer alarak, hem kendi barış görüşmeleri ve konferanslarını yapmak suretiyle sürece dahil olmuş.
* Burundi’de süreçten dışlanan kadınlar, kendi barış görüşmelerini yapmış. Farklı taraflardan kadınlar, bir taslakta anlaşmış. Burundi’de savaş tekrar patlak verdiğinde kadınlar görüşmelere devam etmiş. Resmi barış görüşmesi tekrar başladığında kadınların hazırladığı bu taslak temel alınmış!
Milliyet/Mehveş Evin
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları