Tarih:
20.11.2013
Keşke kendi suyumuzu düşünsek
Mehveş Evin; Türkiye devletinin yüceliğine dair son tartışma konusu, Oregon’daki Kızılderililere su götürmemiz...
Türkiye devletinin yüceliğine dair son tartışma konusu, Oregon’daki Kızılderililere su götürmemiz... Aslında TC’nin, ABD’de su tesisatı inşa ettiği filan yok. Ama yardım ettiğimiz doğru: Oregon’un Warm Springs nahiyesinde büyük bir su deposu kurulması için TİKA, 200 bin dolar bağışladı.Bu miktar, su deposunun maliyetinin yarısı ediyor.
Hayırdır? Kendi göllerini, nehirlerini kurutan, suyunu ticarileştiren Türkiye, neden ve nasıl Kızılderililere yardım elini uzattı?
Oregonian gazetesinden Jeff Manning de kendi açısından hayretini gizlememiş: “Suriye sınırındaki savaşla ve Batılı demokrasi ile muhafazakar İslam çekişmeleriyle boğuşan Türkiye, beklenmedik ve gizemli bir bağışçı olarak ortaya çıktı.”
Kızılderililer de şaşkın
Manning, yardımın nedenini, Türklerin Kızılderililerle kurduğu etnik bağa yormuş: “Öyle ki Türkler atalarının Kızılderili olduğuna inanıyor. Warm Springs bağışı, başka kabilelere yapılacak yardım paketlerinin başlangıcı” diyor.
Warm Springs ahalisi ise şaşkın. Kabile Konseyi üyesi Orvie Danzuka, “böyle bir yardımdan beş gün önce haberim oldu” yorumunda bulunuyor.
TC’nin Warm Springs’teki Konfedere Kabilelere maddi yardımda bulunması elbette güzel bir jest. Peki küçük bir yardımı “Kızılderililere su götürdük” şeklinde yansıtıp siyasi malzeme yapmak, ne kadar doğru?
Hele su politikaları, savunulacak en son alanlardan biriyken!
İki Marmara kurudu
National Geographic Türkiye’nin ağustos sayısının kapak konusu “Su” idi. Türkiye’deki su kaynaklarının durumunu ayrıntılarıyla inceleyen dosyadan bazı bilgiler:
- Son 20 yılda kuruyan tatlı su kaynakları (göller) Marmara Denizi’nin iki katı büyüklüğünde. (2 milyon m3)
- Son 10 yyakla2 bin HES projesiyle özel sektöre satılmayan dere kalmadı.
- İçme sularının kaynağı olan dağlar, maden şirketlerine satıldı (Onay verilen maden ruhsatı sayısı 40 binin üzerinde).
- Kaldki içme suyu kalitesi sıkıntılı. Ankara ve Kütahya’da çeşmeden siyanürlü su aktı. İstanbul’daki baraj göletlerinin etrafındaki yapılaşma ve kirlileşme had safhada.
Hal böyleyken, “Kızılderililere su götürdük” diye böbürlenmeden önce, ülkenin kendi su politikasının ne olduğunu, yarın ne içeceğimizi konuşsak önce?
BU DA İSKİ UYARISI
- Su demişken, İstanbul’daki barajların doluluk oranlarında alarm zilleri çalıyor. İSKİ verilerine göre bu yıl barajların doluluk oranı, geçen yıla göre yüzde 6.5 düştü.
-Pabuçdere Barajı’nda inen yüzde 1.8’e doluluk oranı, Elmalı’da 3.86, Kazandere’de 7.23 ve Alibeyköy’de 18.67’ye kadar düşmüş. Bu barajların birçok bölgesinde sular çekilmiş.
- Kurak geçen sonbaharın etkisi büyük. Asıl soru şu: İklim değişikliğinin etkisiyle önümüzdeki yıllarda giderek kuraklaşacağı öngörülen Türkiye’nin su ihtiyacı nasıl karşılanacak?
O PARS DA BİZİM
TÜBİTAK, Diyarbakır’da öldürülen leoparın “Anadolu Parsı” olmadığını açıklamış. Bu zaten doğa bilimcilerin bildiği bir ayrıntı. Hayvanın İran veya Ermenistan’dan gelmesi durumu değiştirmiyor.
Ne yani, “Ölen Anadolu parsı değilmiş” diye sevinecek miyiz? Önemli olan leopar türlerinin eskiden bu topraklarda çok daha fazla sayıda, hatta İzmir’e kadar uzanan bir coğrafyada yaşamasıydı. Bugün sayıları kaç, ona bakalım.
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları