Tarih:
05.07.2016
Liseli isyanları volüm 2: Anne babalara tavsiyeler
Mehveş Evin; Ortaöğretim kurumları, ifade özgürlüğünü oldum olası kısıtlar, öğrenciye siyasi derneklere üye olmasını yasaklar. Aynı sistem, çocuklarını 18 yaşın altında evlendirmeye olanak tanır, çocuk istismarını cezasız bırakır.
Laik Cumhuriyet ve çağdaş eğitimle ilgili sorunlara her gün bir yenisi ekleniyor… Ortaöğretim kurumları, ifade özgürlüğünü oldum olası kısıtlar, öğrenciye siyasi derneklere üye olmasını yasaklar. Aynı sistem, çocuklarını 18 yaşın altında evlendirmeye olanak tanır, çocuk istismarını cezasız bırakır.Son zamanlardaysa liselerde Atatürkçülük ‘suç’ haline getiriliyor.
Geçen hafta Bursa Hasan Ali Yücel lisesi öğrencisi Begüm Ö. ve iki arkadaşı ‘Gençliğe Hitabe’yi okurken müdür Mustafa Yiğit’in engellemesiyle karşılaştı.
Velilerin görüntülediği anlarda Yiğit, “Çık dışarı” diye tehdit ettiği ortaya çıktı. Öğrenciler, daha sonra disipline sevk edildi ve yazılı savunmaları istendi.
mehves evin
Peki gençliğe hitabeyi okumak, ne zaman ve hangi gerekçeyle suç oldu?
MEB ortaöğretim kurumları yönetmeliğinin disiplinle ilgili bölümünde Atatürkçülüğü suç sayan bir madde yok.
Aksine…
MEB yönetmeliğine göre müdür ‘suç’ işledi
Madde 157-1’de öğrencilerden beklenen davranışların başında “Atatürk inkılâp ve ilkeleriyle, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin millî, ahlâkî, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve yücelten, insan haklarına saygılı, Cumhuriyetin demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti olması ilkelerine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline getirmesi” geliyor.
Hatta öğrencilerin ‘Atatürk inkılâp ve ilkelerine bağlı kalmaları ve bunları korumaları’ ayrıca belirtiliyor.
Bu durumda Bursa Hasan Ali Yücel Lisesi ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıklama yapması gerek.
Ama ‘sistemin fiilen değiştiği’ önkabuluyle hareket eden bürokratlar belli ki ne hak tanıyor, ne de kural.
Gezi eylemlerine destek veren, bildiriler yayınlayan Türkiye Liseliler Birliği (TLB) iktidarın hedef tahtasında. Bursa’da olduğu gibi başka şehirlerde, başka liselerde de öğrenciler, TLB ile ilişkilendirilerek ‘siyasi eylem’ yapmakla suçlanıyor.
Ancak aynı tavrı, AKP bağlantılı dini dernek ve kurumlara üye olan, destek veren, fikir yayan öğrenciler için gösterildiğini duymadık. Bu çelişkili yaklaşım, giderek daha tehlikeli bir hal alıyor.
Bursa nutkunu asan öğrenci ‘anarşist’ ilan edildi
Anadolu liselerine atanan müdürlerin, henüz kimseye açıklanmayan bir ajanda doğrultusunda öğrencilere, öğretmenlere, hatta velilere baskı uyguladığını duyuyoruz.
Son bir ayda Türkiye’nin dört bir yanından yüzlerce liseden gelen bildiri ve çağrılar, bunun kanıtı. Konuya dair yazdığım yazıya gelen veli mailleri, Bursa’daki vakanın ne ilk, ne de son olduğunu gösteriyor.
Ülkenin en saygın anadolu liselerinden birinde okuyan bir öğrencinin başına gelenler, dehşet verici. Adı bende saklı annenin maili şöyle:
“Oğlum X Lisesinde okurken, TLB’ye (Türkiye Liseliler Birliği) üye oldu. Okulda TLB teşkilatı kurmaya çalışıp sınıf panosuna Atatürk’ ün Bursa Nutku’nu astığı için yeni atanan okul müdürü bizi okula çağırdı. Müdür, bize ‘Çocuğunuzu bu okuldan alın yoksa disipline vereceğim’ dedi. Araya bir-iki öğretmen girince oğlumun ‘suçu’ müdür tarafından ‘affedildi’.
Ama okulda siyasi içerikli ne olursa, ilk şüphelinin oğlum olacağı bize söylendi. Oğlumun ne DHKP-C’li olmadığı kaldı, ne de zeki çocuk olduğu için ileride bu örgütlere bomba yapımı ve kroki vs. çizimlerinde kullanılacağı kaldı!
Diyarbakır’dan geldiğini söyleyen okul müdürü, ‘Orada dağa çıkanlarla uğraştım, burada bunlarla uğraşamam. Tek farkları onlar silahlı, bunlar silahsız’ dedi.”
Herkes birbirine düşman, herkes yalnız
Bu anne, TLB ve okulun ‘çağdaş’ vakıf yönetimi dahil, kendilerine kimsenin arka çıkmadığını, ‘anarşist’ diye damgalandığını da aktarmış. Sonuçta aile, çocuğu başka bir liseye nakletmek zorunda kalmış.
Siyasi bir derneğe üye olmak, eylemlerine katılmak, disiplin yönetmeliğine göre ‘birkaç gün okuldan uzaklaştırma’ ile cezalandırılabiliyor.
Ancak, burada aktardığım vaka, öğrencinin okuldan atılma tehdidi, ötekileştirme, kriminalize edilmeyle karşı karşıya kaldığını gösteriyor.
Müdürün Diyarbakır’la ilgili söylediği ayrımcı sözler, ayrıca kulağınıza küpe olsun. Öğrencilerini potansiyel değil, alenen terörist gören bu kafa yapısı, her Kürt çocuğunu PKK’lı, her Atatürkçü çocuğunu da ‘anarşist’ ilan ediyor… Bu anlayışa göre arada pek bir fark yok.
Kutuplaştırma politikalarına, ‘böl ve yönet’ taktiğine pabuç bırakıldıkça gelinecek yer belli:
Herkes birbirine düşman, yalnız ve çaresiz…
Endişeli anne babalar elinizi taşın altına koyun
Annenin çaresizliği, tahminimce pek çok velinin hissine tercüman: “Şimdi, siz söyleyin, sesini biraz çıkarmaya, düzene başkaldırmaya çalışan çocukları susturmayıp ne yapalım? Çocukların Başbakana, Cumhurbaşkanına hakaret suçu işlediler diye okuldan polis zoru ile alınıp, mahkemeye götürüldüğü, hapis cezası aldığı bir ülkede çocuklarımızın geleceğini mahvetmemek için sizce ne yapalım?”
Haksız değil. Ama hala yapılabilecek çok şey var.
Liseli bildirilerinin karşılıksız kalmayacağını, bir sonraki eğitim döneminde işlerin daha da sarpa saracağını herkes tahmin ediyor.
Çocuklarının haklarını savunmak, daha iyi bir gelecek bırakmak isteyenlere, naçizane önerilerim olacak…
*Velilerin birbiriyle iletişime geçip, ortak kararlar alması ve çocuklarını yalnız bırakmaması önemli.
*Çoğu okul vakfı, kurumsallıktan ve “Başımıza birşey gelecek” endişesi yüzünden hantal mekanizmalar. Madem çocuklarınız için endişeleniyorsunuz, kendi platformlarınızı kendiniz kurun.
*Aranızdan illa ki bir avukat çıkar, olmadı tanıdık avukat bulun. Gerekirse tüketiminizi sınırlayın ve ortaklaşa bir avukat tutun. Yasal olmadığı halde yasal kılıfına sokulan her hareketi belgelemek ve duyurmak, hakkınız.
En büyük korkuları dayanışmanın büyümesi
Biliyorum, çocuğunuzu zar zor soktuğunuz okullarda başları belaya girsin istemiyorsunuz.
Ama hayat bu, Türkiye bu, bela her yerde!
Gündemi farklı kaynaklardan takip etmek çok önemli. Türkiye’de okuyan kesim zaten az, tek haber kaynağıyla yetinmek veya ‘siniriniz bozulduğu’ için haber takip etmemek, en başta kendinize zarar.
Unutmayın ki şu an çocuklarınızın yaşadığının yüz katını gazeteciler, akademisyenler, öğretmenler deneyimliyor. Bu sivil mücadeleler, ifade ve basın özgürlüğü, yurttaşlık ve kent hakları için yapılıyor.
Ayrıca çocuk/eğitim haklarıyla ilgili veya mahalli, pek çok yerel dayanışma var. Bunlara kayıtsız kalmak, gelişmelerden haberdar olmamak sizin sorumluluğunuz.
Herkesin bir dayanışmaya katılması, yaşadıklarını paylaşmak, fikir alışverişi yapmak, hak savunuculuğunu geliştirmek ve moral açısından gerekli.
İdeoloji, ırk, din, sınıf veya cins ayrımcılığı yapmadan, ortak derdinize ancak birlikte çare bulabileceğinizi, en azından sıkıntılarınızı hafifletebileceğinizi aklınızdan çıkarmayın.
Umutsuzluğa kapılmanın sırası değil. Dayanışmayı büyütmenin ve insan hakları temelinde buluşmanın zamanı.
Mehveş Evin - Diken
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları