Tarih:
24.03.2014
Nasıl bir ülke olduk?
Mehveş Evin; Milyonlar sokağa çıkıyor, isyan ediyor. Gazla, dayakla, gözaltıyla ''destan'' yazılıyor.
Milyonlar sokağa çıkıyor, isyan ediyor... Gazla, dayakla, gözaltıyla “destan” yazılıyor.Çocuk ekmek almaya giderken vuruluyor. Terörist diye damgalanıyor, bir annenin, bir toplumun acısı kitlelere yuhalatılıyor.
Kadınlar her gün çatır çatır katlediliyor. Ama korunmuyor, sığınma evleri hâlâ, ısrarla açılmıyor.
Cinsiyet eşitsizliğinde dünyanın en geri kalmış ülkeleri arasındayız.
Yargı “sıfır”lanmış, mahkeme kararları hiçe sayılıyor. Kurumların içi boşaltılmış, her şey göstermelik:
HSYK’dan Danıştay Başkanı’na, hepsini merkezi yönetim belirliyor.
Bu arada ayakkabı kutularıyla paralar taşınıyor, zanlılar serbest bırakılıyor. Yolsuzluk iddialarını araştırmak bir yana, Meclis’te fezleke bile okutulmuyor .
Üniversitelere, bilime, düşman gözüyle bakılıyor. Başbakanca seçilen rektörlerin yönettiği üniversitelerde akademik özgürlük ayaklar altında.
İfade özgürlüğü kavramına gururla “diz çökertiliyor”:
Twitter kapatmalar, DNS engellemelerle 21. yüzyılın iletişim araçları tıkanmaya çalışılıyor.
Sanki temel insan hakkı olan iletişim özgürlüğüne, bu gülünç önlemlerle set çekilebilecek!
Rüşvet mi, o da ne?
Rüşvet mi, o da ne?
Memleketin her köşesi, “kentsel dönüşüm” ve “enerji ” uğruna ayrıcalıklı sermayeye peşkeş çekiliyor. Rüşvet, sıradan bir iş yapma biçimi.
Milli Parklar, SİT alanları, kent ormanları, parkları, tarlalar, yüzyıllık bahçeler ve bostanlar; kanunu, bilimi, vicdanı, çevreyi ve insanı hiçe sayarak paraya tahvil ediliyor.
Akan derelerimizin hepsi satıldı. Son 20 yılda sulak alanlarımızın yarısı kurudu. Üstelik ciddi bir kuraklık tehlikesi kapıda. Kimin umurunda?
Barış sürecine girildi. Ama Kürtleri bombalamaktan şimdilik- vazgeçmek dışında, ortada somut bir adım, kararlılık yok. Roboskili ailelerin yarasını sarmak bir yana, alay edercesine mahkemelerde süründürülüyor, evleri kurşunlanıyor.
Beş yıldan fazla tutuklu kalanlar serbest kalıyor. KCK ve diğer “sol” davalardan yıllardır yatanlara yine gün ışığı yok!
Ülkenin en önemli “markası” olan havayolu şirketi, savaş suçu sayılabilecek akıl almaz işlere alet ediliyor.
Nefret söyleminin, ayrımcılığın bini bin para. İnsanlar birbirine karşı kışkırtılıyor, düşmanlaştırılıyor.
Savaşa koşmaca
Nefret söyleminin, ayrımcılığın bini bin para. İnsanlar birbirine karşı kışkırtılıyor, düşmanlaştırılıyor.
Savaşa koşmaca
Suriyeli “muhalif”lere para ve silah yağdırılırken başta komşu ülkeler, herkesle düşman olma başarısına imza atılıyor.
Savaş mağdurlarına kapılar açılıyor ama... 21. yüzyılın en büyük insani krizi için sosyal politika üretmek akla gelmiyor. Yüz binlerce sığınmacı aç bilaç sokakta.
Suriye sınırında güvenlik delik deşik. Kim giriyor, kim çıkıyor belli değil- kendi gözlerimle gördüm. El Kaide bağlantılı örgütlere yardım sağlandığı, herkesçe biliyor.
Ne tuhaf bir zamanlamadır ki, Suriye savaş uçağı düşürülüyor. Ülke, girerse yıllarca çıkamayacağı bir felakete doğru koşar adım sürükleniyor.
İşte bu ortamda “yerel”den başka her şeye benzeyen bir seçime hazırlanıyoruz. Sanki seçim sistemimiz çok demokratikmiş , herkesin adil temsil hakkı varmış gibi, sandıkta yamuk “demokrasi”mizi aramaya gideceğiz.
Sonuç ne olursa olsun, batarken içine çekildiğimiz bu koca pisliği temizlemek hiç kolay olmayacak.
Ama mecburuz, belki de son şansımız. Oy verin.
Mehveş Evin - Milliyet
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları