loading
close
SON DAKİKALAR

Ne fahişe ne köle

Mehveş Evin
Tarih: 13.12.2012

Mehveş Evin yazdı, ''Din ve devlet ayrı olmadığı sürece kadınların iş hayatına atılması ve özgür bir birey olarak yaşaması çok zor...''

Amineh Kakabeveh, minyonluğuna ters orantılı büyüklükte enerji yayan kadınlardan. Sol Parti vekili, demokrasi ve kadın hakları konusunda çalışıyor. İsveç’te başkanı olduğu organizasyonun adı, ‘Ne fahişe ne köle’!
Stockholm’de Cumartesi Anneleri’ne destek etkinliğine katılmadan önce bir kafede konuştuğum Kakabeveh, etnisite, sınıf ve cinsiyetin hep aynı mücadelenin farklı parçaları olduğunu anlattı.

Maaş farkı, iş piyasasındaki ayrımcılık, kadınların iş statüsü, göçmen kadınların durumu ve politik alanda kadınların arka planda tutulması, kadın hakları alanında ilgilendiği konular.

Diyeceksiniz ki bunlar İsveç’te oluyor mu? Oluyor, özellikle maaş ve ayrımcılık konusunda.

Göçmen kadınların durumu daha kritik tabii: İsveç’te 10’dan fazla töre cinayeti işlenmiş. Zorla, küçük yaşta evlendirmeler, namus baskısı, eğitim hakkının kısıtlanması gibi sorunlar da var.

Saygı kılavuzu
“İsveç’te 70 bin genç erkek ve kız, aile baskısı nedeniyle kendi partnerlerini seçememe kaygısı içinde. Başkanlığını yaptığım organizasyon ‘Varken hora eller kuvad/Ne fahişe ne de köle’ bu alanda çalışmalar yapıyor.”

Nedir bu çalışmalar? Gençlerin gittiği mekânlar, okullar, dernekler ve kadın örgütlerinde eğitim veriyorlar. Hem medyaya hem de meclise yönelik çalışmaları da var.

“İnsanlar hakları ve yükümlülüklerinin farkında olmalı. Yasalar, insanların kökenine bakmadan herkese eşit şekilde uygulanmalı. Dernekte kitap halinde bir kılavuz da yayınladık, adı Saygı Kılavuzu (Respektguiden).”

Amineh, parlamentoda da çok aktif. Mecliste, sekiz partiden yedisinin katıldığı bir ağ kurdu. Grubun amacı, namus adına baskıya ve ayrımcılığa karşı mücadele etmek. Konuyu gündemde tutmak için de ayda en az iki seminer düzenliyor.

Yuvadan çok camii yapılıyor

Türkiye’yi sık ziyaret eden İsveçli parlamenterin, kadın hakları konusundaki tespitleri şöyle: “Türkiye, pek çok ülke gibi, erkek egemenliğinin çok güçlü olduğu bir yer. Din, sınıf, etnisite ve cinsiyet çok büyük rol oynuyor. Kadınların siyasette temsilcileri çok az. Yuva ve çocuk bakımından çok, camilere yatırım yapılıyor. Nüfusun yarısı topluma ve üretime eşit şekilde katılma imkanı bulamıyorsa, bu ülkeye demokrat diyemeyiz. Kadınlara karşı şiddet ve halka açık yerlerde cinsel taciz de çok ciddi sorunlar.”

Töre cinayeti ve zorla evliliğin sadece kırsalın değil, tüm ülkenin eşitlik sorunu olduğuna da inanıyor: “Birey sayılmıyor. Hep birine ait: Kız çocuğu, abla, eş... Bu şekilde hayatı boyunca görünmez hale getiriliyor.”

Laiklik yoksa çok zor

Ortadoğulu bir toplumda cinsiyet eşitliği mümkün mü?

Din ve devlet ayrı olmadığı sürece kadınların iş hayatına atılması ve özgür bir birey olarak yaşaması çok zor. Ortadoğu’da kadınların durumu 70 ve 80’lerde nispeten daha iyiydi. Ta ki islami siyaset Türkiye, İran, Filistin, Mısır ve Irak gibi ülkelerde tekrar yükselene kadar. Ki tüm bölgelerde dinlere alternatif olacak bir şey çıkacak, ama bugün din, bir yaşam tarzı ve kullanılan bir model. Bu yüzden de kadınların kendi kaderini tayin etme şansı çok düşük.

Dağdan meclise

* 1972’de İran’ın kuzeyinde, yoksul bir işçi ailenin Kürt kızı olarak doğan Amineh, daha 14 yaşında dağa çıkmış.

* Komela gerillası olarak 6 yılını dağda geçirdikten sonra İsveç’e iltica etmiş. 20’sinden sonra eğitimine devam edip, sosyoloji okumuş, siyasete atılmış.

* 2008’den beri İsveç Parlamentosu’nun vekili olarak yurt dışında da temaslarda bulunuyor.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları