loading
close
SON DAKİKALAR

Ne satın aldığını bilmelisin

Mehveş Evin
Tarih: 06.12.2012

Mehveş Evin, Barilla'nın ortağı ile söyleşi yaptı...

Paolo Barilla, aile şirketi olan gıda markası Barilla’nın üç ortağından biri. Bir zamanlar F1 pilotluğu da yapan işadamıyla Milano’da düzenlenen Barilla Gıda ve Beslenme Forumu’nda sohbet ettik.

Barilla neden uluslararası bir gıda forumu düzenleme ihtiyacı duydu?

Aslında 20 yıl öncesine gidiyor... Gıda endüstrisinde herkes iyi, kaliteli bir ürün ürettiğini söyler. Ancak kalite, sisteme tüm modern bilgilerin aktarılmasını gerektirir. 60’lardaki kaliteyle 90’lar aynı değil. Biz de bunu sorduk kendimize. Sadece bir besinin tadı ve güvenliğiyle iş bitmiyor. Doğru birleşimler önemli. Kullandığımız hammaddeye daha çok dikkat ettik; yağlara özellikle. 2000’lerin başında tekrar kendimizi yenilememiz gerektiğine, endüstrinin büyük bir sorumluluğu olduğuna karar verdik. Ne ürettiğimiz kadar, sürecin kendisi de önemliydi. Sağlıkla ilgili daha evvel bilmediğimiz konular gündeme geldi. Bilim insanlarıyla çalışmaya başladık... Bununla birlikte çevre meselesi de devreye girdi. Bence şirketler kendi ‘en iyi uygulamasını’ bulmalı. BCFN (Barilla Center for Food and Nutrition), böyle kuruldu: Çevre ve insan yaşamına odaklanarak. Çünkü bugünkü sorunlar için tek bir çözüm yok.

Karnımıza bir yumruk

Sizin gibi büyük şirketler, alanında panel, forum vs. düzenleyince genelde taraflı olduğu, sadece hoşa giden şeylerin konuşulacağı düşünülür...

Şöyle söyleyeyim... Dünyanın en rahatsız edici insanını, Slow Food’un kurucusu Carlo Petrini’yi geçen yıl foruma davet ettik, geldi. Tamamen yereli desteklemekten yana, endüstriyel modelden hiç hoşlanmıyor. Ancak harika bir konuşma yapıp, endüstrinin karnına bir yumruk attı. İşte bu şekilde ilerleyebilir, kafamızı çalıştırabiliriz! Evet, hatalar yapıyoruz... Ama her zaman düzeltmeye açığız. Ürünümüz neyse onu söylüyoruz. Sürdürülebilir bir şirket olmalıyız, aksi takdirde er ya da geç çökeriz.

Şirketiniz borsada yer almıyor...

Şu anda bu bir avantaj. Dışarıdan gelecek hiçbir yorumdan şirketin değerini düşürecek bir şey olmasından korkmuyoruz. Mesela Coca Cola, “Ürünümüzün yüzde 20’si şeker yerine meyveden oluşacak” diyemez. Çünkü borsa analistleri bunun birkaç yılda kârı azaltacağını söyler. Bu anlamda özgürüz. Hiçbir şey saklamıyoruz. Çok basit görünüyor ama bir şirketi idare etmenin en iyi, en gerilimsiz yolu bu.

Bir yandan obezite, bir yandan açlık... Küresel gıda endüstrisine bu sorunlarla baş etmek için ne yapmalı?

Sorunun başına birini, bir kurumu getirerek sorunu çözemeyiz. Herkesin dayanışmasına ihtiyaç var. Kurumlar, endüstriler, kamuoyu... Herkesin bir rolü var. Şirket olarak reklamdan ürünün üzerindeki etikete, sorumluluğumuz var. İnsanların ne satın aldıklarını bilme hakkı var.

Tombik dünya

* ABD’de her yıl 227 milyar dolar, obezite kaynaklı hastalıklara harcanıyor. Avrupa’da bu rakam 236 milyar euro.

* Dünyada okul çağındaki obez çocukların sayısı, 155 milyon. Türkiye’de okul çağındaki çocukların yaklaşık yüzde 15’i obez.

* Türkiye’de fazla kilolu ve obez erişkinler, toplumun üçte ikisini oluşturuyor.

GDO kullanmayız

GDO’lar konusundaki duruşunuz nedir?


Kullanmıyoruz ve kullanacağımızı da sanmıyorum. Her şeyden evvel İtalyanız, doğal yemek severiz. Bu kültürün önemli bir parçası. İşin bilimsel tarafına gelince: GDO’ları hammaddede kullanıp fiyatların düşeceği iddiası mantıksız. İnsan hayatını iyileştirecek, spesifik bir şey olmalı. Şirketin kârlılığını artırmak için değil. Soru şu; Çiftçi sana bağımlı olsun diye mi yapıyorsun bunu? Yoksa aç insanlara yardım için mi? İyi, sadece şirket için ‘iyi’ olmamalı. Aksini gördük, 100 yıllık endüstrileşmenin yan etkilerini bugün yaşıyoruz.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları