O masaya hiç yattın mı?

Tarih: 06.06.2012

Kürtajı “haram” bulmanın nedeni, aslında evlilik dışı cinsel ilişkiyi çağrıştırması değil mi?...

Bakıyorum da herkes kürtaj uzmanı olmuş, tartışmalar sürüp gidiyor... Hayatında kadını ve dünyaya getireceği canlıyı 

insan yerine koymamış, hakları üzerine bir gram kafa yormamış, bir çocuğun bakımını tamamen kadınlara ait bir görev 

olarak görmüş ve çoğunlukla “erkek”lerden oluşan bu güruhun, kürtaja gelince bu kadar rahat konuşması ne büyük bir 

ironi!

Ancak onları asıl rahatsız eden şey, birdenbire uzmanı kesildikleri “ceninin hayat hakları” falan değil. Kadınların 

sokaklara dökülüp “bedenim benim, karar benim, karışma!” diye haykırması...

Ne münasebet efendim? O nasıl söz? O beden senin falan değil, bal gibi benimdir! İstediğim gibi kullanır, o bedeni ben 

kontrol ederim. Üzerinden siyaset yapar, nasıl giyineceğine, sokakta, evde veya yatakta nasıl hareket etmesi 

gerektiğine ben karar veririm!

Kararı ben veririm, ama gerisine de karışmam ha!..

İşte zihniyet ki sadece muhafazakâr dindarlardan bahsetmiyoruz- budur.

Bu sorulara cevap verin

Bugün, kürtaj tartışmasında söz alan her erkeğin şu sorulara cevap vermesini, bir kadın olarak talep ediyorum:

1. Hayatında hiç kürtaj oldun mu arkadaş? Bacaklarını açıp o masaya yattın mı?

2. Tabii ki olmadın. Peki hayatında hiç kürtaj kararını veren bir kadınla konuştun mu? Neler yaşadığını anlamaya 

çalıştın mı?

3. Birlikte olduğun bir kadının, sebebi ne olursa olsun, kürtajında yanında durdun mu? Nasıl ağladıklarına hiç şahit 

oldun mu?

4. Kadınların, kürtajı bir doğum kontrol yöntemi olarak mı kullandığını sanıyorsun? Bu kararı vermenin, bir kadın için 

eğlenceli veya keyfi olduğunu mu sanıyorsun?

5. Peki senin doğum kontrol yönteminden anladığın ne? Hayatında hangi doğum kontrol yöntemlerini sen kullandın? 

Hep bu “işi” kadına bırakmadın mı?

6. Kürtajı “haram” bulmanın nedeni, aslında evlilik dışı cinsel ilişkiyi çağrıştırması değil mi? Asıl derdin, o bedenin 

üzerindeki tahakkümünü artırmak değil mi?

7. Bırak cenini, çocukların yaşam hakkına gerçekten değer veriyorsan... Neden senin cinsin çocukları büyütürken 

sorumluluktan kaçar? Neden çocuk fuhuşuna, çocuk işçilere, çocuk istismarına göz yumar? Madem bu kadar 

hassassın, bu konuda ne yaptın?

8. Dünyaya gelmeye “hakkı” olduğunu savunduğun canlılardan kız olanını neden insandan saymaz, onun için daha 

adil, daha eşitlikçi ve daha özgür bir yaşam sağlamazsın?

9. Hangi hakla tecavüz sonrasında dahi kürtajı kınamaya kalkarsın? Tecavüz edenleri cezalandırmadığın, sessiz 

kaldığın bu dünyada, hangi cüretle bu rahatlıkla konuşursun? Fetvanı önce kendi cinsine vermen gerekmez mi?

10. İktidarını keyifle sürdürdüğün bu dünyada hâlâ neden korkuyorsun? Bak, çoğu nasıl da sessiz... Nasıl da 

eşitsizliğe boyun eğmiş. Aşağılanıyor, dövülüyor, bıçaklanıyor, başları kesiliyor. Daha ne istiyorsun? Sen zaten 

kazandın.

Düzeltme: Dünkü yazımda, bir “ipad kazası” sonucunda Ahmet Mümtaz Taylan’ın ismini yanlış yazmışım. Düzeltir, 

özür dilerim.

THY grevini konuşalım

- Kürtaj konusunda uzman kesilenler anayasal bir hakkın gaspına, yani THY çalışanları için grev yasağına gelince nasıl da suskun!

- Adı ne olursa olsun bir şirketin, çalışanlarının anayasal hakkını ortadan kaldırması suçtur. Böylesine bir kararın 

Meclis’ten çıkması, insan haklarına aykırıdır.

- Bu kararın, aylardır süren görüşmeleri yok sayarak tepeden inerek verilmesi, ancak otokratik bir yönetim tarzında 

mümkün olabilir.

- THY yönetimi, grev yasağını protesto eden yüzlerce çalışanını kapı önüne koyarak sadece gayrı insani bir davranış 

sergilemekle kalmadı. Müşterisine verilen hizmet kalitesini, daha önemlisi güvenliğini tehlikeye attı.

- Acaba hangi kabin amirleri, hangi uçuş teknisyenleri gitti? Yerlerine kimleri koyacaklar? Uçuş güvenliğimiz ne 

olacak? Bu soruları soran yok!

- Bu şartlarda çalıştırılan, deneyimli elemanları kapı önüne şak diye koyan bir şirkete müşterinin güveni kalmaz. Hele 

“dünya çapında bir şirketim” PR’larını kimse yutmaz.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları