loading
close
SON DAKİKALAR

Onlar ve biz

Mehveş Evin
Tarih: 03.07.2013

Mehveş Evin, 'Ali'nin Görüntüleri Nerede?'

Gezi’yle birlikte, daha evvel bir araya gelmeyen kesimler birbirini anlamaya, en azından dinlemeye başladı. Ancak tersi de geçerli.

Gezi, aynı zamanda AKP taraftarlarıyla “geri kalan” yüzde 50 arasındaki ayrıştırmayı derinleştirdi. 
 
Doç. Dr. Nazan Üstündağ, Banu Güven’le Hafta Başı programında kafa açıcı tespitler yaparken, Gezi nedeniyle birlikte mücadele ettiği muhafazakar kesimden pek çok arkadaşıyla konuşamaz hale geldiğini söylüyordu.

Benzer bir serzenişi bazı AKP taraftarları da dile getiriyor.

Her iki tarafta da nefret dilini kullanan, ötekileştirme, hakaret ve hedef gösterme eğiliminde olanları hariç tutalım...
 
Türkiye’de en azından bazı müştereklerde “orta”da buluşan, barış sürecini destekleyen, başörtülülerin hakkını savunan, askeri vesayete karşı ortak duruş sergileyenler bile karpuz gibi ikiye bölündü.

Eleştirdiğimiz şeye dönüşmek

Katıldığım bir forumda, AKP söylemiyle konuşan bir beyefendi çıktı. Olaylar tazeydi, herkes kolay celalleniyordu. 

Forum kurallarını unutup sözünü kesenler, kızanlar oldu. Neyse ki başta kadınlar, çoğunluk ortalığı sakinleştirdi.

Ne yazık ki bu bey, ya gördüğü tepkiden ya da konuşulanları dinlemek istemediğinden ayrıldı. Üzüldüm. O an, nefret diline başvurmadan fikrini söyleyenlere böyle tepki vermenin, tam da eleştirdiğimiz kişilerden, şeylerden farksız olduğunu düşündüm...

1980 sonrasında “gösteri yaptığı için” aile fertleri ağır işkence gören bir okurumun mailinden örnek vereyim. E.G., yaşadığı eyalette sırf Gezi’yi destekleme etkinliklerine katılmadığı için Türk arkadaşlarının kendisini “onlardan” görmeye başladıklarını anlatıyor:

“Aşırı bir polarizasyon var. Herkes Gezi göstericilerinin cesaretinden bahsediyor... Eskiden gözaltında yaşanan işkenceler söz konusu olsaydı, aynı cesareti gösterebilirler mi diye düşündüm. Uludere için niye gösteri yapmadıklarını düşündüm. Erdoğan’ı Hitler’e benzetmişler, keşke Evren’in resmini de Hitler’e benzetecek cesaretleri olsaydı diye düşündüm...”

Katılmak zorunda değilsiniz ama bu soruları herkesin kendine sorması gerekiyor.

Dostluklar sonlandı

Zaman’ın “Yorum” bölümünde, “Biz onları bilirdik, onlar bizi” başlıklı yazısında avukat Gülçin Avşar şöyle diyordu:

“Bugüne dek Kürt meselesi ile ilgili en yakıcı tartışmaları yaptığımız milliyetçi kesimlerden dahi ‘Sus artık, insanları kışkırtıyorsun’ gibi bir ifade duymamışken, Gezi Parkı ile ilgili (eyleme dair dahi olmayan) bir eleştirimde en yakınımdan bu cümleleri duydum. Sosyal medya agorasında, bir daha yüz yüze bakamayacak şekilde konuşup dostluklarını sonlandıranlar dahi oldu.”

Avşar’ın, 31 Mayıs gecesi emniyette; ertesi gün de adliyede gözaltına alınanların ifadelerinde hazır bulunduğunu da not düşelim.

Elbette “bizim gibi” düşünmeyenlerin duygu ve düşüncelerine katılmak zorunda değiliz. Ancak bizden farklı olana saygıyı ve söz hakkını esirgersek, “Gezi ruhu” anlamını yitirir.

Gezi gösterilerini destekleyenleri tek bir kefede toplamak ne kadar yanlışsa, Gezi’ye dair eleştirisi olanları veya desteklemeyen herkesi “eli sopalı, yalancı, yobaz” kefesine koymak da yanlış.

Eğer Gezi’den umduğumuz yeni bir demokrasi diliyse, bunu ancak ortaklıklarımızı arayarak, konuşarak, dinleyerek başlatabiliriz... Siyasilerin, medyanın, yorumcuların ayrımcı, nefret yüklü dilini kullanarak değil.

Bunca şiddet ve haksızlık varken zor, ama mümkün.

ALİ’NİN GÖRÜNTÜLERİ NEREDE?

- Günün en güzel haberi Eskişehir’den: 2 Haziran’da gösterilere katılan Ali İsmail Korkmaz (19) gazdan kaçarken girdiği bir ara sokakta hunharca dövülmüştü. Ali, haftalarca komada kaldıktan sonra dün solunum cihazından çıkarıldı!

- Ancak Ali’yi bu hale kimin, nasıl getirdiğine dair yürütülen soruşturmalarda ciddi ihmal ve karartma şüphesi var. Ali’nin avukat ağabeyi Gürkan Korkmaz’la konuştum. Ali’nin dövüldüğü yerdeki otel kamerası hard diskinin emniyete teslim edildikten sonra “görüntülerin sıfırlandığını” anlattı.

- Benzer şekilde, aynı noktada iki ayrı mekanın kameralarında da söz konusu görüntüler “havaya uçmuş”. Adli makamlardan beklentimiz, delillerin karartılması ihtimaline karşı üzerlerine düşeni yapmaları.

Mehveş Evin - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları