Tarih:
18.10.2014
Otosansür döneminde gazetecilik
Mehveş Evin; Ancak Türkiye medyasında özdenetimin(*) yerini otosansür aldığı için, konuşma yapmakta zorlandım...
Üsküp’te düzenlenen “Güneydoğu Avrupa Medya Forumu”ndayım. Medya etiği, kamuya açık bilgiye ulaşma, veri gazeteciliği ve basın özgürlüğü konularının tartışıldığı forumda, “medyada özdenetim” paneline katıldım.Ancak Türkiye medyasında özdenetimin(*) yerini otosansür aldığı için, konuşma yapmakta zorlandım...
Medyanın kendini denetlemesi hep sorunluydu. Siyasi ve hukuki baskılar ile medya sahipliğinin yapısı, gazeteciyi son yıllarda iyice köşeye sıkıştırdı.
Basın Konseyi’nin yanı sıra yerel ve ulusal düzeydeki gazeteci cemiyetleri de medyadaki kutuplaşmadan payını aldı.
İyi niyetli tekil çabalar var, evet. Ancak farklı kamplara bölünen gazeteciler kendi hakları için ortak mücadele edemiyor.
Kısacası, tek sorun yukarıdan gelen baskılar değil, gazetecilerin kendi derdine düşmesi.
Yayın ilkeleri uygulanıyor mu?
Gazeteciliğin ve haberin ahlakını korumak için yayın ilkeleri ve ombudsmanlık gibi evrensel uygulamalar var.
Ancak Türkiye’de çoğu medya grubunun kendi yayın ilkeleri bile yok. Olanlar da ayrı sorun! Mesela Anadolu Ajansı’nın yayın ilkeleri var ama ne kadarına uyuyor?
Şu anda Milliyet dahil, sadece dört gazetenin “ombudsman”ı var. Daha ziyade okur temsilcisi gibi görev yaptıklarını söyleyebiliriz.
Ancak malum baskılar yüzünden bazen “okur temsilciliği” görevini dahi sınırlı yapabiliyorlar.
Türkiye’de medyanın kendini denetlemesi ve kurallarını korumasının önündeki en büyük engel, medya patronlarının başka sektörlerde faaliyet göstermesi. Enerjiden inşaata, iktidarla yakın ve iyi ilişkiler gerektiren alanlarda aktif olan merkez medya gruplarında gazetecilik yapmak, bu nedenle gittikçe zorlaşıyor.
Dezenformasyon normalleşti
Genel anlamda, Türkiye’de basın etiği kavramı neredeyse unutturuldu. Hızlı gündemin içinde gazeteciler bazen bilerek, bazen farkında olmadan evrensel habercilik ilkelerini çiğniyor.
Yalan habercilik, dezenformasyon, nefret söylemi o kadar yaygınlaştı ki ne yazık ki “norm” halini almaya başladı...
Gazeteci, işten atılma, bazen iktidar, bazen meslektaşları tarafından hedef gösterilme ve yargılanma tehdidi altında çalışıyor. Üstelik gazetecilerin sokak ortasında yargısız infaza uğradığı, yeni kanun düzenlemeleri sayesinde gözaltına alındığı günler de geri geldi:
Azadiya Welat’ın dağıtımcısı Kadri Bağdu Adana’da öldürüldü. “Yeni yargı” paketi daha kanunlaşmadan gazeteci Aytekin Gezici “makul şüphe”den gözaltına alındı.
Dayanışma şart
Peki, bu ortamda gazetecilerin yapabileceği hiçbir şey yok mu? Bence her şeye rağmen var:
1- Gazeteciler, egolarını ve kişisel sorunlarını bırakıp bir araya gelmeli. Hangi kurumda çalışırsa çalışsın, daha fazla dayanışmaya ihtiyaç var.
2- Türkiye’de gazetecilik, yaparken öğrenilen bir meslek. İletişim, gazetecilik eğitimi alan yeni mezunların iş bulması giderek zorlaşıyor. Uluslararası kurumların işbirliğiyle düzenlenen, özellikle dijital gazeteciliğin çerçevesini belirleyecek “meslek içi eğitim”ler ve work shop’lara ihtiyaç var.
3- Sendikayı ve bağımsız, alternatif medya kuruluşlarını gazeteciler sahiplenmeli. İnterneti kısıtlayacak yeni düzenlemeler yolda. Gazeteciler, bilgi teknolojilerine de hakim olmalı.
GAZETECİ KENDİNİ NASIL DENETLER?
(*) Özdenetim, gazetecinin bağımsız ve tarafsız olabilmesi için gereklidir. Hem haklarının korunması, hem mesleki hataların iktidardakiler tarafından değil, kendi içinde denetlemesi anlamına gelir. Haberde doğruluk, mesleki etik, mahremiyetin korunması, editoryal bağımsızlık ve ifade özgürlüğü konularında, gazetecinin kendi standartlarını belirlemesi demektir.
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları