Tarih:
25.12.2013
Psikolojik harp günlerine dönüş
Mehveş Evin; Basının üzerinde giderek artan mühendislik hamlelerine bakınca, emin adımlarla Kuzey Kore’nin içler acısı durumuna yaklaşıyoruz.
Öyle bir ülke düşünün ki... Binlerce vatandaşı, yabancı bir radyo kanalını dinlediği veya ülkenin yegane siyasi partisini eleştirmeye kalktığı için gözaltına alınsın...Öyle bir izolasyon düşünün ki... Yurtdışını telefonla aradığı tespit edilen “hain”ler idam edilsin.
Öyle bir yabancı düşmanlığı düşünün ki... Ülkeye sadece kültürel ve spor haberi yapmak üzere zar zor basın vizesi alabilen yabancı gazeteciler, “birileriyle görüşmesinler” diye adım adım izlensin.
Öyle bir basın düşünün ki... Nisan 2009’da fırlatılan uyduyu alkışlayan coşkulu kalabalığın görüntüleri verilsin. Fakat söz konusu uydunun yörüngeye oturmadığı hiçbir yerde yazılmasın!
Ve öyle bir otorite hayal edin ki... Ülkenin medyasını doğrudan devlet başkanı kontrol etsin. Devlet doktrini pompalanırken yapılan en küçük bir yazım hatası bile gazetecilerin kampa yollanmasına sebep olsun...
Kuzey Kore örneği
Kuzey Kore örneği
Bu örnekler, Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) hazırladığı Kuzey Kore basın özgürlüğü raporundan... Aynı örgütün “2013 Dünya basın özgürlüğü” sıralamasında Kuzey Kore, Eritre’den sonra en kötü ikinci ülke seçilerek 178’inci oldu.
Türkiye’nin aynı sıralamadaki yeriyse 154: Son sekiz yılda 56 basamak birden gerileyen ülke olarak muhteşem(!) bir karnemiz var.
Türkiye’nin aynı sıralamadaki yeriyse 154: Son sekiz yılda 56 basamak birden gerileyen ülke olarak muhteşem(!) bir karnemiz var.
Bu gidişle dünyanın en çok sayıda tutuklu gazetecisi olan ülkesi seçilmekle kalmayacağız. Basının üzerinde giderek artan mühendislik hamlelerine bakınca, emin adımlarla Kuzey Kore’nin içler acısı durumuna yaklaşıyoruz.
Sadece şu son bir haftada hükümetin aldığı “önlem”ler durumun vahametini ortaya koyuyor. “Daha fazla yolsuzluk sızıntısı olmasın” diye emniyete gazetecilerin girişinin yasaklanması bile başlı başına bir basın özgürlüğü skandalı.
Kovalarla suyu boşaltmak
Sadece şu son bir haftada hükümetin aldığı “önlem”ler durumun vahametini ortaya koyuyor. “Daha fazla yolsuzluk sızıntısı olmasın” diye emniyete gazetecilerin girişinin yasaklanması bile başlı başına bir basın özgürlüğü skandalı.
Kovalarla suyu boşaltmak
Taraf gazetesinin haberine göre AKP, 28 Şubat’ı hatırlatan “psikolojik harp” tekniklerini uygulayacak. Hüseyin Özay imzalı haberde, Kültür Bakanı Ömer Çelik’in başında olduğu bir ekibin, hükümete yakın gazetelere servis edilmek üzere haber yazacağı yer aldı.
Aslında zahmet etmelerine hiç gerek yok, çünkü söz konusu gazeteler zaten kraldan çok kralcılıklarıyla tanınıyor.
Ancak bu defa hedefte ABD var... Daha Başbakan Karadeniz’de konuşmadan, ABD elçisine “Çek git bu ülkeden” veya “Elçiden operasyon itirafı” manşetlerinin atılması yeni bir mühendislik şahikası.
İyi de yolsuzlukla, hırsızlıkla mücadele etmenin yolu bu mudur? Madem hükümet kendinden o kadar emin, o zaman üzerini kapayacağına şeffaflık için mücadele etmeli.
Türkiye, her yerinden su alan bir gemiye benziyor... Kovalarla suyu boşaltmaya çalışmak, nereye kadar?
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları