Tarih:
01.07.2013
Sakin
Mehveş Evin, 'Ertesi gün Taksim’deki Gezi eyleminde Lice ile dayanışma ön plandaydı. Oradaydım.'
Barış süreci Gezi gösterilerinden nasıl etkilenecek? Hükümete yönelen protestolar barış sürecini tehlikeye atar mı?Gezi direnişinde barış sürecini tıkamaya yönelik bir komplo aranabilir mi?
Bu sorulara en iyi cevabı, yine sokak verdi...
Cuma günü Diyarbakır-Lice’deki kalekol protestosu, Medeni Yıldırım’ın (18) ölümü ve dokuz kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı. İstanbul ve Ankara’daki Gezi direnişçileri, aynı gece Lice için yürüdü.
Ertesi gün Taksim’deki Gezi eyleminde Lice ile dayanışma ön plandaydı. Oradaydım. Daha evvel “halkların kardeşliği” için slogan atmamış insanlar, binleri buldu...
Şimdiye kadar Kürt meselesiyle ilgilenmeyen, bilmeyenler memleketin doğusuyla batısı arasında ayrım yapmıyordu.
Gezi protestolarının ana akım medyada nasıl verildiğine ve hükümetin polis şiddetini meşru göstermesine şahit olduklarından, Kürtlerin ötekileştirilmesine mahal vermediler.
“Olaylar uyuşturucu ticareti yüzünden çıktı” veya “Kürtler karakola neden karşı çıkıyor?” gibi itirazlara, bahanelere karşılık...
Hiç kimsenin, hiçbir gerekçeyle bir gösteride kurşunlanamayacağına inanan sesler ilk kez bu kadar kuvvetli yükseldi.
Barış süreci ve Gezi
Barış süreci ve Gezi
Ethem’in, Abdullah’ın, Mehmet’in öldürülmesine, binlerce insanın yaralanmasına neden olanlara “Hesap verin” diyenler, Medeni’nin öldürülmesine ses çıkarmasaydı...
Gezi hareketi samimiyetini kaybederdi. Bazılarının iddia ettiği gibi “üst-orta sınıf Kemalist elitlerin ayaklanması”na kutulanabilirdi. Yine hesap tutmadı!
Tıpkı Kabataş’ta saldırıya uğrayan başörtülü kadına sahip çıkıldığı ve samimiyetle kınandığı gibi...
Tıpkı Adana’da göstericilerin peşinden giderken düşüp hayatını kaybeden komiserin saygıyla anıldığı gibi...
Tıpkı ateistlerin namaz kılanlara şemsiye tutması gibi...
Tıpkı BDP bayraklı çocukla, Atatürk bayrağını tutan kızın el ele gazdan kaçtığı gibi...
Kolay kolay bozulmayacak, zamanla güçlenen bir birlik beraberlik ruhu oluştu.
Gezi’nin barış sürecine karşı bir duruşu olmadı. Aksine, insanlar “özgürlük, demokratik haklar ve barış” istedikleri için sokakta. Bu talepler hep Doğu’dan yükselirken şimdi Batı’dan da yükseliyor.
En başından beri Gezi’yle ilgili hiçbir eylemde “barış sürecine karşı” slogan atıldığına veya yazıldığına şahit olmadım.
Hâlâ anlamak istemeyenler, forumlarda konuşulanlara kulak vermeli. (http://parklarbizim.blogspot.com).
Başka bir dünya özlemi
Başka bir dünya özlemi
Gezi gösterilerine katılanlar arasında, barış sürecine sırf AKP alerjisi veya PKK nefreti nedeniyle karşı olanlar yok mu? Elbette var. Ama azınlıkta olduklarını kendileri de biliyor.
Buna karşılık, Lice’deki olayları vakit geçirmeden Gezi ile ilişkilendiren, hükümete karşı bir “kalkışma” olduğunu iddia edenler anında türedi.
Lice’de protestoculara ateş açılmasını meşru gösterme gayretine girenler bile var...
Iskaladıkları şu: Gezi direnişinin merkezinde, her türlü ayrımcılığa karşı bir duruş, başka bir dünya görüşü ve özlemi var.
Kilit kelime, “sakin”... Gezi gösterilerinde müdahaleyle karşılaşanlar, birbirlerine “sakin, sakin” diyerek destek oldu.
“Saldır” diye değil!
Güç, para ve iktidar sahipleri ise bir türlü “sakin” olmayı beceremiyor. Çünkü kaybedecek çok şeylerinin olduğunu düşünüyorlar.
Hep saldır, hep saldır... Bir yere kadar.
DEMOKRASİ KERVANI
* Gündüz Vassaf’ın dünkü yazısında pek güzel anlattığı gibi, “Bu bir gençlik hareketi değil. Gençlerin başını çektiği, dünyamızda uğranmadık yer bırakmayacak demokrasi kervanı. Brezilya’da, burası Türkiye dendiği, Türkiye’de Brezilya bayraklarının dalgalandığı dünya vatandaşlığının yolu.”
* Bu yüzden Gezi, alışılagelmiş gençlik hareketlerine benzemiyor. Sisteme başkaldırıda, devletler kadar küresel kapitalizm ve medya da nasibini alıyor.
* Eski devlet refleksleriyle, yani şiddet, hakaret ve tehditle bu başkaldırıyı bastırmaya çalışmak hareketi daha da büyütüyor.
Mehveş Evin - Milliyet
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları