Tarih:
03.07.2012
Sanatçı 'sorumlu' olmalı mı?
Sanatçılar, toplumun ve dünyanın sorunlarına dair tavır almalı, iki kelam etmeli mi? Yoksa kendini, sadece sanatıyla mı ifade etmeli?
Başlığın cevabını vererek başlayayım: Olsa, iyi olur! Oysa Türkiye’de sanatla uğraşanlar, ne zaman alanının dışında bir meseleye el atsa, tartışma konusu oluyor. Bir yandan, ‘topluma mal olmuş‘ sanatçıların görüşü merak ediliyor, bir tavrı ve duruşu olması bekleniyor... Diğer yandan da hoşa gitmeyen, iktidar odaklarını rahatsız eden söz ve eylemler sarf edilirse “Efendim sanatıyla uğraşsın, başka işlere burnunu sokmasın” deniyor.Sanatçı, toplumu ilgilendiren herhangi bir meselede, kendini özgürce ifade edebilmeli. İfade etmekle kalmamalı, aktif olarak tavır alabilmeli. Sanatçının ‘sosyal sorumluluk’ kutusunu doldurmak adına, hayır konseri vermesi veya okul yaptırması, bugünün dünyasında artık fevkalade yetersiz kalan PR çalışmaları... Mesele sadece siyasi rengini belli etmekten ibaret değil. Kültür-sanat politikalarından insan haklarına, çevre sorunlarından kadın cinayetlerine, bin bir türlü sorunumuz var.
Tarkan’ın çevre desteği
Ancak sözü ve eylemi ‘hoşa’ gitmediğinde, sanatçılara yönelik hakaretleri ve başlarına örülen çorapları iyi biliyoruz. En son Fazıl Say ve Şevval Şam örneğinde yaşadık: Sanatçının ne söylediği, genel kalıpların dışına çıktığı anda müthiş bir karalama kampanyası başlayabiliyor. Hatta iş, mahkemeye kadar gidebiliyor...
Sanatçının tavrı yüzünden otoritenin hedefi haline geldiği vaka, maalesef çok. Hatırlarsanız Tarkan, HES’lere karşı duruşu yüzünden Çevre Bakanı’nın hışmına uğramıştı. Tarkan, doğrudan bir çatışmaya girmedi ancak çevre sorunlarıyla ilgilenmekten de vazgeçmedi. Bugün hala yanlış çevre politikalarına karşı sesini yükseltiyor. Haftasonu, Burdur Gölü’ne destek vermek için bölgeye gitti, dolaştı, insanlarla sohbet etti. “Bu göl kurursa, Burdur mahvolur”u Tarkan’ın dile getirmesinin etkisi başka tabii. Zira İstanbul medyasında Burdur, ancak mermer ocağı gibi korkunç yıkıcı sonuçları olan ‘kalkınma’ hamleleriyle gündeme geliyor. Tarkan gibi Türkiye’nin en popüler isimlerinden birinin, kararlılıkla çevre sorunlarına dikkat çekmesi, ‘sorumlu’ sanatçıya güzel bir örnek.
Gizli zeka!
Bir de ‘zekasını kendine saklayan‘ starlarımız var. Ajda Pekkan, Hürriyet Pazar’daki röportajında böyle demiş: “Ben de hep sakladığım gizli zekamla var oldum. Onu hiçbir zaman göstermedim. O benim silahımdı.” Gerçi süperstar, gizli zekasından bahsederken insan ilişkilerini kast ediyor. Dünyaya dair bir tasavvuru var mı, daha barışçıl bir toplum arzular mı, hayvanları çok sevdiğini biliriz fakat doğayla ve hayvan haklarıyla ilgili ne yapar? Bu soruları da, tıpkı zekası gibi kendine sakladı ve saklıyor Pekkan. Elbette kendi tercihidir, saygı duymak lazım. Ancak “Sanatımla ve sahne enerjimle var olurum”un miyadı bir yere kadar. Yıllardır şarkıları ve fiziğiyle konuşulan bir ‘star’ artık daha fazlasını verebilmeli, korkmamalı... Sanat, kişinin yeteneği kadar zekasını da topluma aktarabilmesi değil midir?
Bir de sultan ve periden vazgeçsek!
* A Milli Kadın Basketbol takımımız, 2012 FIBA Kadınlar Olimpiyat Elemeleri’nde Arjantin’i 72-58 yenerek tarihinde ilk defa Olimpiyatlar’a katılmaya hak kazandı. İşte sporda başarı ve gurur budur!
* Takımın bugüne gelmesinde teknik ekiple oyuncuların kişisel çabaları kadar federasyonun ve sponsorların katkısı büyük. Neymiş, demek ki kadına yatırım yapan kazanıyormuş!
* A Milli Kadın Voleybol takımının da başarısını yürekten kutluyoruz. Tarihinde ilk kez bir final grubuna katılmaları, büyük başarı. Dünya Grand Prix finallerinde üçüncü oldular!
* Yeri gelmişken, kadın sporcuların başarısını sadece spor medyasında değil, birinci sayfalardan daha sık, detaylı ve büyük verildiği günleri de göreceğiz umarım.
* Ah bir de şu ‘sultanlar’, ‘periler‘ gibi tanımlardan vazgeçseler! Basının ‘hoşuna gitsin’ diye uydurulan bu tabirleri, hem karıştırıyorum, hem de kadınsılığı, sporculuğun önüne geçiren tabirleri lüzümsuz buluyorum. Sporcu onlar, mili takım oyuncusu!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları