Tarih:
20.06.2012
Silahları varmış...
Siyasetçiler birbirlerine laf yetiştirip, iktidar savaşı oynarken... Bu çocuklar birbirini öldürüyor. Öldürmeye de devam edecek...
Barış sözleri ortalıkta dolaşmayadursun... Akabinde silahlar patlar. Bir değil, iki değil, onlarca şehit haberi gelir... Acıhaber, kamera eşliğinde yayılır. Annelere, oğullarının şehit düştüğü haberinin verilme anı “flaş haber”dir artık.
Ardından siyasetçiler en sert çıkışları yapar... Ordu, dağı, taşı bombalar. Bazen dağdaki gençlerin bedenleri morga
getirilir. Bu defa anneleri takip eden kamera yoktur. Cenazeleri, siyasetin malzemesi olmuştur artık.
Yıllardır aynı kâbus senaryosunun içinde debelenip duruyoruz. Ne zaman Kürt sorunu için çözüm önerileri gündeme
gelse, konunun aktörleri farklı bir çıkış yapsa, hep aynı felaket tekrarlanıyor.
İşte şimdi de Dağlıca... Yine Dağlıca! Bu kaçıncı Dağlıca? Sekiz asker şehit. “Sayıca fazlaydılar ve silahları vardı” dedi
Bülent Arınç. 10 PKK’lı ölü.
Artık “teknoloji”nin her türlü nimetinden faydalanılan, insansız hava araçlarının, uyduların turladığı bir devirde “sayıların”
ne önemi var, bilemiyorum...
Ama silah olduğu sürece, bu toprakların çocukları birbirlerini öldürüyor. Siyasetçiler birbirlerine laf yetiştirip, iktidar
savaşı oynarken... Herkes kendi “hassasiyeti”ne göre tavır alırken...
Bu çocuklar birbirini öldürüyor. Öldürmeye de devam edecek. Siyasetçiler, kâh seçim, kâh “tabanın tepkisi” hesabı
yaptığı sürece, silahlar hep ölüm kusacak.
Kaç defa daha “yeter?”
Kısa yazarlık ömrümde kaç defa “yeter” diye yazdım, hatırlamıyorum. Ama tanıklık edip hiç unutmadığım birkaç sahne var:
2009’da ziyaret ettiğim Diyarbakırlı ailenin sessiz taziye evi. Yıllar evvel dağa çıkan oğullarının cenazesini morgda
teşhis etmekte zorlanan babanın acısı...
2010’da, Hakkâri’de şehit düşen 11 gencecik insanın, Van’a getirilip uçaktan ağır ağır indirilen tabutları... Devlet töreninde paylaştığımız derin üzüntü. (Başbakan, o törende İlker Başbuğ ile omuz omuzaydı... İki yıl geçti. Başbuğ “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla hapiste. Ne değişti?)
Aynı yıl, referandum öncesi... PKK mayınıyla hayatını yitiren, Batman barosu eski başkanı, barış meleği lakaplı Sedat Özevin’in acılı eşinin sözleri: “İnsanlar eceliyle ölsün, mayınla değil.”
2011’de, Silvan’da katledilen 13 askerden birinin taziye evi... Urfa’nın en fakir mahallesinde yaşayan abisinin gözünde gördüğüm o derin çaresizlik.
Birbirinden apayrı hayatlar ve görüşler sanırsınız, değil mi? Oysa hepsininki aynı çığlıktı: “Bitsin bu savaş! Bitsin bu acı!”
Ne yazık ki silahlar hüküm sürdüğü müddetçe ne bu acı bitecek, ne de barış gelecek.
Derin PKK çık ortaya
Derin PKK çık ortaya
- BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, PKK’ya “silahlı faaliyeti bırak” dedi. Bu çağrı, çok önemli. Murat Karayılan’ın, Avni Özgürel’e “BDP bize ateşkes konusunda bir şey söyleyemez” dediğini de hatırlatalım.
- Karayılan, aynı röportajda “Silvan saldırısının örgütün ve kendisinin kararıyla yapılmadığını” iddia ediyor. “Yerel unsurlar yaptı, kontrol edemedim” diyor.
- Anlaşılan “kontrol edemediği” unsurlar o kadar fazla ki şimdi de Dağlıca hadisesi yaşandı. Bir yandan da “ne yapalım asker sahada, karşı karşıya geliyoruz” diyor... “Biz masumuz, dolaştığımız yerlerde asker çıkınca çatışıyoruz” demek hiç inandırıcı değil. Nerede dolaşacaktı asker? Karakolda mı beklesin?
- Avni Bey, Neşe Düzel’e verdiği röportajda çok emin: “Karayılan’ın otoritesi tartışılmaz. Şahinler güçlü değil.” Madem öyle, neden bu baskınlar, çatışmalar yaşanıyor?
- Hep “derin devlet”ten bahsedildi. Peki “derin PKK”dan neden kimse bahsetmiyor? Belli ki barış istemiyorlar. Bu grup ne zaman ve nasıl tasfiye edilecek?
- Dağlıca, “PKK’nın şehir yapılanması” denen KCK’ya yönelik yapılan, çoğu gayrı ciddi suçlamalardan oluşan operasyonların hiçbir şeyi değiştirmediğini de gösteriyor.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları