loading
close
SON DAKİKALAR

Sızdırma gazeteciliğin incelikleri

Mehveş Evin
Tarih: 16.04.2014

Mehveş Evin; Gazeteciliğin en prestijli ödülü Pulitzer, bu yıl sızdırma gazeteciliğe verildi...

Gazeteciliğin en prestijli ödülü Pulitzer, bu yıl sızdırma gazeteciliğe verildi... Washington Post ve Guardian gazetelerinin, Edward Snowden’in sızdırdığı belgelere dayanarak yaptıkları haberlere ödül verilmesi, pek çok açıdan heyecanlı bir gelişme.
Amerikan NSA (Ulusal Güvenlik Ajansı) çalışanı Snowden, Amerika’nın hem kendi vatandaşları, hem yurtdışında yaptığı gizli dinlemeleri belgeleyerek faş etmişti. Ticari ve uluslararası ortaklıklar da NSA sızıntısından payını aldı. Amerika’nın, Almanya Başbakanı Merkel’i dahi dinlediği ortaya çıktı.
Obama yönetimi, “vatan hainliği”yle suçladığı Snowden hakkında üç ayrı suçlamayla dava açtı. Buna karşılık “halkın bilgi sahibi olma hakkı”nı savunan Snowden, geçici sığınma talebiyle Rusya’da yaşıyor.
Tüm bu gelişmeler, “gizli bilgi nedir, ne değildir?”, “ulusal sırrın sınırı var mıdır”, toplu gözetleme ve bilginin mahremiyeti ve elbet gazeteciliğe dair yeni tartışmaların açılmasına neden oldu.

Ödülün verilme nedeni

Türkiye, farklı boyutlarda da olsa “sızdırmalara” hiç yabancı değil: “17 Aralık” operasyonu olarak bilinen, iktidar ve işadamlarına ait özel telefon dinlemelerinin yayınlanması... Son olarak, Suriye’yle ilgili askeri kararları da ihtiva eden en üst düzeydeki gizli toplantının ifşa edilmesiyle benzer sorunlar gündeme geldi.
Kimi basın organları bu dinlemelerin hiçbirine yer vermezken, kimi kısmen, kimi de tamamını yayınladı.
Ancak bu olayları NSA sızdırmacılığıyla karşılaştırmadan önce, Pulitzer’in bu iki gazeteye verilme gerekçesini anlayalım.
Washington Post’a verilme nedeni, “NSA’in gizli dinlemelerini güvenilir ve dengeli habercilikle açığa çıkararak, sızdırmaların daha geniş çerçevedeki ulusal güvenlik konusuyla bağlantısını halkın anlamasını sağlamak”... Guardian’a verilen ödülün de açıklaması şu: “NSA’in gizli dinlemelerini açığa çıkarıp yaptığı haberlerle devletle kamunun arasındaki ilişkide, güvenlik ve özel hayat konularını tartışmaya açmak.”

ABD’de yargılanan son gazeteci

Türkiye’de bu anlamda bir gazetecilik tartışması yok ve olamaz da. Yaşananlar, bir çıkar grubunun diğerini zor duruma düşürmek için interneti kullanması. Bir diğer deyişle, Türkiye’de “sızdırma” var, ama gazetecilik yok. Nasıl olsun? ABD’de bir gazetecinin yaptığı haber nedeniyle yargılandığı son tarih, 1917. Basın özgürlüğüyle ilgili kanunlarla korunuyor gazeteci. Türkiye ise hapisteki gazeteci sayısıyla dünya rekorlarını kırmaya devam ediyor!
NSA olayında suçlanan, kaynak. Yani Snowden. Türkiye’deyse “kaynak” daha belirsiz. Hedefte Cemaat var ancak yargıya yansıyan somut kanıt -şimdilik- yok. Kaldı ki ses kayıtları ham halde internete servis edildi; gazetecilik adına yapılmış-başarılmış bir iş yoktu. Türkiye’de basının durumu “izleyici” en fazla “aktarıcı” konumunda olmaktan ibaretti.
Dünya, Pulitzer ile taçlandırılan “Snowden öncesi ve sonrası” gazeteciliği tartışadursun... Türkiye basını, özgürlüğünü sağlama alamadığı sürece dijital çağda değişen gazeteciliğe ancak “seyirci” olarak kalmaya devam eder.

OFFSHORE SIZDIRMA

- Data journalism (veri gazeteciliği) Wikileaks’te veya NSA’de olduğu gibi, çok büyük veri tabanlarındaki bilgileri, gazetecilik ilkelerine uygun olarak süzüp haberleştirmeye verilen ad. ‘Bilgisayar destekli gazetecilik’ de deniyor.

- Veri gazeteciliğinin sınırı yok: Geçen yıl uluslararası offshore hesaplarla ilgili büyük bir haber patladı. Finansal verilerle ilgili en büyük “sızdırma”sı sayılan belgeler, Washington merkezli ICIJ’e (Uluslararası Araştırmacı gazeteciler Konsorsiyumu) ulaştı.

-10 farklı offshore cennetinden, 30 yıllık veri girişleri, mailler gibi dünyanın en zengin 100 bin vatandaşına dair özel kayıtlar, 37 yayın grubu tarafından yedi ay boyunca incelendi.

-Verinin toplam büyüklüğü 260 GB idi, yani Wikileaks’in 2010’da yayınladığı ABD Dışişleri belgelerinin 162 katı büyük! (Kaynak: CBS)

Mehveş Evin - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları