Tarih:
30.01.2017
Sözü sınırlamak, adaletsizliği yaratanların elindedir (*)
Mehveş Evin: Her ne kadar bizleri korkutmaya çalışsalar da, onların yaşadığı korkunun yanında bizim korkularımız çok hafif kalır. Bizimkisi özgürlüğümüz için, daha fazla yazıp çizebilmek için.
Sevgili Murat, sevgili Kadri...
Bu mektubu ne zamandır yazmak istiyordum. Fakat tutuklanmanıza giden tüm absürtlükler kadar, halen cezaevinde olduğunuz gerçeğini kabullenmek zor geldi. “Bir de bana sor!” dediğinizi duyar gibiyim...
Neler olup bittiğini, elinize geçen sınırlı gazeteden takip edebiliyorsunuzdur. Yeniden çalışmak, yazmak, içine çekilen bataklığa işaret etmek için sabırsızlandığınıza eminim. Biz de o günü sabırsızlıkla bekliyoruz, merak etmeyin alacağız sizi oradan!
Ulaşabildiğiniz hiçbir haber, ülkenin içine gömüldüğü bataklığı yeterince anlatamaz... Düşünsenize, artık güven duygusunu tatmak için kar yağışından medet umar hale geldik.
Üst üste patlayan bombalar, üçüncü kez ilan edilen OHAL, linç çağrıları ve nefret söyleminin yükselişi, tek adamlığın “oylanacağı” anayasa değişikliği tartışmaları, yetmezmiş gibi her dakika daha da fakirleşmek, bizi daha kırılgan, daha endişeli ve karamsar olmaya sürükledi.
Dış basında çıkan yazılarda, Wall Street Journal’dan Telegraph’a, çıkan her yazı cenaze ilanı tadında; modern Türkiye’nin sonunun geldiğinden bahsediliyor. Basın özgürlüğünün geldiği nokta, başta sizlerin haksız tutukluğu, insan hakları örgütlerinden meslek örgütlerine herkesin bir numaralı gündem maddesi.
İfade özgürlüğünü tekrar düşünmek
Bilin ki başta Cumhuriyet çalışanları olmak üzere, size inanan, seven meslektaşlarınız ellerinden geldiğince bu haksız muameleleri gündeme getiriyor, kampanyalar düzenliyor, haber yapıyor, serbest bırakılmanız için gün sayıyor...
Eskiden yan yana gelmeyi önemsemeyen, hatta reddeden gazeteciler, sizler sayesinde bir arada durmaya çalışıyor. Elbette korkanlar, pozisyonunu korumak için geri çekilenler, fırsattan istifade edenler de var, ama boşverin onları...
Her daim böyleleri olmuştur, ama tarih onları hatırlamaz.
J. Berger’in 2009’da PEN ödülünü alırken ifade özgürlüğüyle ilgili söylediklerini aktarmak isterim:
“İfade özgürlüğü çok ve hafifletilerek kullanılan bir terim olduğundan, belki gerçekten ne anlama geldiğini tekrar düşünmemiz gerekir. Çünkü ifade özgürlüğünün savunması, neredeyse her zaman bir tür adaletsizliğe karşı savunma esnasında ortaya çıkar. Neyin denebileceğini sınırlamak, bu adaletsizliği yaratanların gücündedir. Yani ifade özgürlüğü düşünülenin ötesinde, çok daha direngendir.” (*)
Adaletsizliği yaratanlar sözünüzü nasıl sınırlandıracağını bilemediği, beceremediği için rehin tutuluyorsunuz. Bir yandan da “gösteri” özelliğini taşıyor tutuklanmanız. İfade ve basın özgürlüğünü savunan herkese büyük bir gözdağı:
Onların sözünü savunma, bak sen de alınıverirsin. Onlara benzer sözleri de söyleme, canına okuruz...
Onların korkusu öyle büyük ki...
Her ne kadar bizleri korkutmaya çalışsalar da, onların yaşadığı korkunun yanında bizim korkularımız çok hafif kalır. Bizimkisi özgürlüğümüz için, daha fazla yazıp çizebilmek için. Onlarınkiyse suç işlemenin ve bu suçların üzerini kapamak için üst üste suç işlemek zorunda olmanın verdiği ağır, varoluşsal bir yük.
İşte bu yüzden, görünenin aksine biz daha güçlüyüz. Siz içeride, biz dışarıda, haksızlıklara, adaletsizliklere, yalanlara karşı daha da direngeniz. Söz veriyoruz, sizi alacağız oradan. Söz veriyoruz, bir gün daha umutlu bir geleceği konuşuyor olacağız.
Kadri, Murat, tüm tutuklu meslektaşlarım... Hepinizi sevgi ve hasretle kucaklıyorum. En kısa zamanda görüşeceğiz.
Mehveş Evin - Cumhuriyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları