Tarih:
02.06.2013
Taksim’de neler oluyor?
Mehveş Evin, 'Ancak bu masum direnişe hükümet, orantısız güçle karşılık verince işin rengi değişti.'
Dün sabahın ilk saatlerine kadar Taksim’deydim. İstanbullular, üzerlerine sıkılan biber gazının karşısına geçmiş “Daha, daha!” diye bağırıyordu. Peki bu noktaya nasıl gelindi?İstanbul’dan Türkiye’ye yayılan Gezi Parkı direnişini dışarıdan izleyenler şunu soruyor: Bütün bunlar iki ağaç yüzünden mı çıktı? Gezi Parkı sürecini başından beri takip ediyorum ve cevabım, kesinlikle evet. Salı sabahı o parkta sadece 40 kişi vardı. Kepçeyle ağaçları sökerken de ilk gaz bombaları atılırken de oradaydım.... Sivil, barışçıl, kentini seven ve en önemlisi, tepeden dayatılan, gayrı kanuni ağaç yıkımına “Dur” demek isteyen insanlardı hepsi.
Ancak bu masum direnişe hükümet, orantısız güçle karşılık verince işin rengi değişti. Hiçbir şey organize değildi. Giderek büyüyen polis şiddetini, sesi kıstırılmış medyaya rağmen duyan geldi. Böyle böyle çoğaldı o kalabalık. Yüzde 100 sivil, yüzde 100 siyasi içerikten uzak olarak.
31 Mayıs Cuma günü, olaylar Gezi Parkı’ndan, Taksim’den, hatta İstanbul’dan çıktı... Ağaca sahip çıkmak, kadın erkek, çoluk çocuk, yaşlı hasta demeden biber gazıyla sokakları terörize eden polise ve dolayısıyla hükümete karşı büyük bir öfkeye dönüştü.
Bu öfke anlık değildi: Uzun zamandır biriktirilen tepkinin dışa vurumuydu...
Halk aynı safta
Cuma akşamı, Tophane’den Sıraselviler’e çıkan yol, bulabilenin deniz gözlüğü ve toz maskeleri, bulamayanın yüzlerini korumak için bağladıkları eşarplarla çıkan insanlarla doluydu.
Cihangir’den Sıraselviler’e çıktık. Meydanın tüm girişlerini polis kapatmış, mütemadiyen biber gazı sıkıyordu. Grup dağılıp, tekrar biraraya gelerek polise slogan atıyordu.
Gördüğüm manzarayı hayatım boyunca unutmayacağım:
t Rakip futbol takımlarının taraftarları, Çarşı, FB, GS bir olmuştu. Ulusalcılarla solcular, ‘anti kapitalist’ ve ‘devrimci’ Müslümanlarla laikler, aynı safta toplanmıştı. Herkes ‘faşizme karşı’ slogan atıyordu.
t Kadınlı erkekli, çoğunlukla depolitize bir toplululuk, hiçbir şeye aldırmadan orantısız şiddete meydan okuyordu.
t Polise “Utanmıyor musunuz?” diye haykıranlarla küfredenler birbirine karışmıştı. Sokağa çıkamayanlar tencere tava çalarak destek veriyordu.
t Jammer’larla iletişim hakkı da ortadan kaldırıldı, ama ne gam? Civardaki herkes wireless şifrelerini açtı.
t Taksim İlkyardım’ın önü, fenalaşan, yaralanan insanlarla hınca hınçtı. Nöbetçi eczaneler, astım krizi geçiren, gözlerinden ve deri gözeneklerinden zehir boşananlarla doluydu.
t Gecenin ilerleyen saatlerinde barikatlar kuruldu, sokakta ateşler yakıldı.
Gazdan etkilenenler soluklanıp, tekrar ön saflara çıkıyordu. Herkes şarkı söyleyip alkış tutuyor, topluca yuh çekiyordu.
Helikopterden biber gazı
* Polis biberi sıktıkça, arada TOMA’larla daldıkça, hatta hastanelere bile helikopterden biber bombası attıkça “Tayyip istifa” sesleri yükseldi. Bu kadar çok küfrü birarada duymamıştım.
* Gece boyunca Ankara, İzmir, Eskişehir ve diğer şehirlerden destek haberleri yağmaya devam etti... Dünya İstanbul’da olup bitenleri duymuş, canlı bağlantılarla takip ederken Türkiye’nin ana haber kanallarında tık yoktu! Açık Radyo sürekli yayın yaptı, bir de Halk TV. Sosyal medya, kraldı.
* Bu arada hem halkın arasında, hem de Twitter üzerinden yapılan provokasyonların haddi hesabı yoktu. Sivil polislerin halkı kışkırtmak için kalabalığın arasına karıştığı da söyleniyor, ben de gördüm.
* Sabahın ilk saatlerinde birinci köprüden yürüyerek geçen binlerce insan Avrupa Yakası’na vardı. Beşiktaş’a vardıklarında polis onlara da müdahale etti.
Devrim mi değil mi?
Olayları uzaktan ve taraflı izleyenler, günlerdir süren ve büyüyen sivil direniş için “Devrim” denilmesine içerliyor. Binlerce insanın sokaklara dökülmesi, onlar için bir ‘devrim’ olmayabilir. Anlamadıkları şey, sokaktaki çığlığın gerçekliği. Mesele iki ağaçtan çıktı, evet... Ancak bu ülkedeki anti demokratik uygulamalara, İstanbul’un kesintisiz talanına, yaşam tarzı müdahalelerine, ötekileştirilmeye... Son olarak ‘alkol yasakları’ ve Erdoğan’ın bitmek bilmeyen ‘astığım astık, kestiğim kestik’ tavrına artık dayanamayanların canına tak etmesiyle sonuçlandı.
Gerçeğin ne olduğunu görmek isteyen, sokağa çıkar.
TAKSiM MEYDAN MUHAREBESi
* İstiklal Caddesi, gece 3’ten sonra muhabere alanı gibiydi. Küçük gruplar kaldırım taşlarını söküp dükkanlara atıyordu. Bazıları fırsattan istifade edip, salt zarar vermek isteyenlerdi.
* Ne yazık ki dükkanlara saldırmalar, bankaları hedef almalar, kaldırım sökmeler hem sokakta isyanınını şiddetten uzak dile getirmek isteyen çoğunluğa zarar veriyor... Hem de devletin şiddetini haklı göstermek isteyenlerin elinde malzeme oluyor.
* Öte yandan devletin şiddeti o kadar yoğun, o kadar kör ki, özellikle genç insanların öfkesini daha da körüklüyor. Olayların durması isteniyorsa, emniyet güçleri sükuneti daha çok şiddetle bastıramaz.
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları