Tarih:
12.08.2013
Terörle mücadeleden taraftarla mücadeleye
Mehvaş Evin, 'Devletin taraftara ve spor kulüplerine müdahale ettiği 'gerçek' bir savaş alanı.'
Bazılarına göre spor (özellikle futbol), savaşın mükemmel alternatifi... George Orwell ise sporu “içinde vurma, öldürme olmayan savaş” olarak tanımlamış.Futbol sahasına “arena” denilmesi... Taraftarların uğurlarını, flamalarını kuşanarak, slogan atarak maç seyretmesi... Ve bazen statların bizzat çatışma alanına dönüşmesi, savaş anolojisinin pek de yanlış olmadığını gösteriyor.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de futbol, popüler kültürün çok önemli bir parçası... Haliyle, farklı fikirlerin, hayat ve siyaset üzerinden yapılan tartışmaların yansıdığı bir kültürel alan..
Taraftarlık ise sadece futbolla sınırlı değil...
İnsan adını, ailesini, doğduğu yeri seçemez ama takımını seçer. Özellikle otoriterliğin hayatın her alanında egemen olduğu ülkelerde, taraftarlık halkın en önemli özgürlük alanı, kimliği.
Taraftarın başını ezeriz
Taraftarın başını ezeriz
Hal böyleyken stadyumlara “siyasi slogan” yasağı koymak, bunu da “Gezi parkı olaylarının tribüne taşınması” diye tarif etmek ne kadar akılcı?
Stadyumda “şiddeti önlemek”ten öte, ciddi bir ifade özgürlüğü kısıtlaması anlamına gelen yeni uygulamanın neresinden tutsak?
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın sözlerine bakılırsa, stadyumlar sadece iki takımın arasında “savaş oyunu”nun oynandığı yer değil... Devletin taraftara ve spor kulüplerine müdahale ettiği “gerçek” bir savaş alanı:
“Taraftar gruplarının arasına birileri sızmak isterlerse burası muz cumhuriyeti değil. 30 senedir terörle mücadele eden bir devletiz. Bir-iki, yaşanır. Üçüncüde kontrol altına alınır. Olayların arkasında kim var, tahrik eden kim, kulüpler nereye kadar içinde? Devlet, 24 saat içinde lamba gibi ortaya koyar.”
Savcının maçta işi ne?
Savcının maçta işi ne?
Spor Bakanı, Gezi sloganları atılırsa kulübün ve taraftarın “başının” aynen “terörle mücadele”deki gibi ezileceğini açıkça söylüyor.
Sporda şiddeti, kural ihlallerini bağımsız spor kurumları, federasyonlar denetler. Ancak devlet, stadyuma her daim müdahil olmuştur. Sadece bizde değil, İngiltere’de örnekleri var.
Ancak hükümetin yeni devreye soktuğu “spor savcıları” uygulamasının benzeri pek yok. Maçı yerinde takip edeceği, görüntü ve raporları değerlendireceği söylenen bu savcılar, acaba neye göre ceza verecek?
Eğer siyasi slogan suçsa, AKP yanlısı veya PKK aleyhine slogan atanlar ceza alacak mı mesela?
Kötü fotoğraf korkusu
Kötü fotoğraf korkusu
Sokakta insanların temel hakları için gösteri ve yürüyüş yapmasına hatta durmasına izin vermiyorsunuz... Üniversiteleri polisle dolduruyorsunuz, medyayı susturuyorsunuz... Tencere tavayı bile suç malzemesi yaptınız!
Şimdi de stadyumda taraftarın atacağı siyasi sloganları engellemeye çalışıyorsunuz... Üstelik sadece bireyleri değil, kulüpleri “bitirmek”le tehdit ederek.
“Kötü fotoğraf vermek”ten korkmanın sonu yok. Savaş üzerinden kıyas yapılacaksa, devletin 30 yıllık “terör tecrübesi”nin sonuçlarına bakmak kafi.
50 BİN KİŞİ SLOGAN ATSA
50 BİN KİŞİ SLOGAN ATSA
- Futbolda şiddet ve tribün terörünü engelleme çalışmaları, Emniyet’in hazırladığı “Sporda Şiddetin Önlenmesi” raporuna dayanıyor.
- Siyasi sloganın “suç” sayılması Gezi Parkı gösterileri sonrasında ortaya atıldı. Ancak daha önce de tribünlerde hükümet aleyhine slogan atıldı. (TT Arena’nın açılışındaki gibi).
- Peki 50 bin kişi Fenerbahçe-Salzburg maçındaki gibi “siyasi slogan” atarsa ne olacak? Hepsi için tek tek işlem mi yapılacak? Taraftarın “taşkınlığından sorumlu tutulan kulüpler ne yapacak?
Mehveş Evin - Milliyet
- Siyasi sloganın “suç” sayılması Gezi Parkı gösterileri sonrasında ortaya atıldı. Ancak daha önce de tribünlerde hükümet aleyhine slogan atıldı. (TT Arena’nın açılışındaki gibi).
- Peki 50 bin kişi Fenerbahçe-Salzburg maçındaki gibi “siyasi slogan” atarsa ne olacak? Hepsi için tek tek işlem mi yapılacak? Taraftarın “taşkınlığından sorumlu tutulan kulüpler ne yapacak?
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları