Tarih:
26.05.2014
Tükettiğin sürece sistem sensin
Mehveş Evin; Soma’dan önce kaçımız bir maden-cinin çalıştığı şartlardan haberdardık?
Soma’dan önce kaçımız bir maden-cinin çalıştığı şartlardan haberdardık? Kaçımız işçi haklarını ve güvenlikli çalışma ortamını gerçekten önemsedik?İş cinayet-lerinde rekorlar kırıldığı halde neden hep “ekonomik büyümeyi, gelişmeyi, bireysel refahı” öne çıkardık?
Sanırım bu soruları cevaplamadan, Soma faciasıyla da, ülkenin hak ve özgürlük sorunuyla da yüzleşmemiz pek mümkün değil... Eğer sorumluların cezalandırılmasını ve bu cinayetin bir daha işlenmemesini istiyorsak, sistemi ve sistemin içindeki duruşumuzu da sorgulamamız lazım.
Soma’dan sonra ortaya çıkan tabloya bakalım:
- Başta madenciler olmak üzere işçiler berbat koşullarda, kölelik şartlarında çalışıyor.
- İşçisinden çiftçisine, memurundan esnafına, beyaz yakalısından akademisyenine, herkes borç yükü altında.
- Vergiler anormal yüksek, gelir dağılımı ve vergi sistemi adaletsiz, karşılığında alınan hizmet zayıf.
Bunlara karşılık toplumun büyük bölümü için, geçimini sağlamak, işini kaybetmemek, ev ve araba alabilmek herşeyden önemli.
#Tüketmiyoruz
Bazıları için çaresizlik, bazıları içinse konformizden kaynaklanan bu duruma karşı en etkin, sivil uyanışı Gezi’de gördük. Alternatif direnme ve protesto etme biçimleri ortaya çıktı. Bazı şirketler boykot edildi, halk tepkisini kurumların kapısına giderek gösterdi.
Öncesi de vardı: Mesela, Anadolu grubunun termik santral projesine karşılık pek çok tüketici, grubun ürettiği birayı almadı. Projeden vazgeçildi.
Ilısu barajına kredi veren kurumlar etkin boykot edilseydi, belki barajdan da vazgeçilebilirdi.
Diğer yandan sokağa çıkmak, anayasal hak olduğu halde büyük baskı ve şiddetle karşılık buldu.
1 Mayıs’ta kimse Taksim’e yürüyemedi. Görünen o ki, Gezi’nin yıldönümünde de hükümet Taksim’i ve Gezi Parkı’nı halka kapatacak.
Peki, Roboski’den Gezi’ye, Soma’dan Okmeydanı’na, haksızlıklara, şiddete, baskıya karşı koymanın farklı sivil direniş yolları bulunabilir mi?
Sosyal medyada bir süredir ‘tüketmiyoruz’ hashtag’i dolaşıyor. Kimi bankadan paramı çekeceğim diyor, kimi kredi kartı kullanmayacağım... Kimi alışveriş merkezine girmeyeceğim diyor, kimi greve, boykota çağırıyor.
Önerilen protesto biçimi, temel ihtiyaçlar haricinde hiçbir harcama yapmamak...
Sistemin parçasıyız
Toplumun geniş bir kesimi bu çağrıya uymadığı sürece, değişimi tetiklemek çok zor.
Eğer hâlâ arabanıza benzin koyuyor, moraliniz bozuk diye iki çift ayakkabı alıyor, kendinizi ve ailenizi garantiye almak için emlağa yatırım yapıyorsanız, bu sistemi kabulleniyorsunuz.
Aslında yaptığınız, dar gelirlinin bedava kömürü kabul etmesinden daha vahim. Sistemin bir parçayız; Soma’dan çıkarılan kanlı kömürde hepimizin payı var.
Kendimize dürüstçe soralım:
Neden yeşil alanlarımız, parklarımız, ormanlarımız, sularımız birer birer yok olurken gayrımenkul yatırımlarına devam ettik?
Giyim eşyasından arabaya, tüketmeden duramaz hale geldik?
Neden çocuklarımızı alışveriş merkezlerine hapsettik?
Hâlâ neden nefret ettiğimiz TV programlarını seyrediyoruz?
Elbette hak ve taleplerimizi dile getirmeliyiz. Elbette öldürülen gençlerin, işçilerin hesabını sormaya devam edeceğiz.
Ancak unutmayın ki ‘tüketici’ kimliği, 21. yüzyılda halkın en büyük gücü. Bunu anlamadan, hiçbir şeyi değiştiremeyiz.
İYİ DE SEN N’APTIN?
Diyeceksiniz ki, bu akılları veriyorsun peki sen ne yaptın? Yetmez ama, çabalıyorum!
* Arabamı 5 yıl önce sattım ve bir daha almadım.
* Bir dönem uyguladığım ‘alışveriş orucu’ sayesinde hem kişisel tüketimimi sınırladım, hem de borçlarımı ödeyebildim. Daha güzeli, çok daha azla yetinebileceğimi öğrendim. Mayıs ayında önce tekrar alışveriş orucuna girdim, 6 ay sürecek.
* Saçma sapan tartışma programlarını seyretmiyorum. Seyretsem de vicdansız, cibiliyetsiz insanlara takmıyorum.
* Şiddete başvurmadan protesto etmenin çok zor olduğunu fakat barışçıl protestodan başka şansımız olmadığını biliyorum.
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları