Tarih:
16.03.2012
Türkiye’de Nükleer Santral İntihardır
Greenpeace Başkanı Kumi Naidoo, İstanbul ziyaretinde Milliyet’e özel röportaj verdi...
Kumi Naidoo, üç yıldır dünyanın en ünlü çevre örgütü Greenpeace’in başında... Güney Afrika doğumlu Naidoo, bir insan hakları aktivisti. Genç yaşta Apartheid ile mücadele etmiş, Nelson Mandela ile çalışmış. Naidoo, kâh Kutuplar’da eylem yapıp gözaltına alınıyor, kâh Fukuşima’da radyasyon ölçüm cihazlarıyla dolaşıyor! Angela Merkel gibi siyasi liderlerle görüşüyor, Davos’a gidiyor, büyük şirketlerin CEO’larıyla da masaya oturuyor... Bu yüzden eleştirilse de müdanası yok: “Faydası olacaksa, neden konuşmayayım ki? Zamanında apartheid’in sorumlularıyla konuşma imkânım olsaydı, yapardım!” diyor.Fukuşima’daki nükleer kazanın üzerinden bir yıl geçti. Bu felaketten ne öğrendik?
Dünyada, nükleer enerjiden vazgeçen bazı devletler dahil olmak üzere, büyük bir kesim önemli dersler çıkardı. Fukuşima felaketi, nükleerin insanlık için neden yanlış olduğunu gösterdi. Çok pahalı, çok tehlikeli olduğunu bir kez daha anladık.
Türkiye dahil olmak üzere, bazı devletler neden hâlâ nükleer enerjide ısrar ediyor?
Önce kendinize şunu sorun: Neden Türkiye gibi, Kyoto’ya imza atmış her hükümet, geleceğimizi tehdit eden karbon salımları konusunda ayak diretiyor? Nedeni, fosil yakıtlara tutunmayı sürdürerek elde edilen orantısız güç, etki ve kazanılacak para... ABD’ye bakalım. Amerikan Kongresi, paranın satın alabileceği en uygun parlamento modeli! En başta petrol, kömür endüstrisinin parası geliyor.
Nükleer endüstride çok büyük paralar söz konusu. Fukuşima’daki nükleer santrali işleten TEPCO şirketi, bir monopoldü. Sadece hükümet üzerinde değil, medya üzerinde de müthiş etkisi vardı.
Japon halkı ses verdi
Japon halkı nükleere karşı artık sesini çıkarıyor...
Hükümet, TEPCO’yu kollamak adına dürüst ve şeffaf olmak konusunda o kadar zavallı davrandı ki, her şey değişti. Bir günde Tokyo’da üç farklı gösteriye katıldım. Binlerce insan toplanmıştı. En gencinden en yaşlısına, herkes birleşmişti.
Japonya’da 54 reaktör aktifti. Şu anda iki tanesi çalışır durumda. Bunları da durduracaklar. Nükleersiz bir yazın ardından kimsenin elektrik sıkıntısı çekmediğini görecekler...
Oysa bize, “bu santraller kurulmazsa elektriksiz kalacaksınız” deniyor...
Fosil yakıt ve nükleer endüstrinin yaptıklarını ve yapmakta olduklarını küçümsemeyelim... Yenilebilir enerji teknolojilerine karşı bile lobi yapıyorlar!
Mesela bazı ülkelerde, kendi elektriğini üretebilen, fazlasını devlete satabiliyor. Şimdi bunu da engellemekle meşguller...
Güney Afrika’da hükümet “nükleere yatırım yapmalıyız, halkın yüzde 20’sinin elektriği yok” diyor. İyi ama o insanlara elektrik vermek için nükleere ihtiyacın yok ki! Eğer güvenli, uygun fiyata ve hızlıca bu işi yapmak istiyorsan başka yolları var. Altı ayda enerji güvenliğini sağlayabilirsin! Yenilenebilir enerjilere yol açarsın. Yılın her günü güneş gören Zulu halkı, hem kendi elektriğini üretebilir, fazlasını da devlete satabilir.
İyi de hükümetler bunu istemiyor...
Ama istemeliler! Belki bir CEO için “kötü” fikirdir. Ancak hükümetlerin görevi, halkın lehine karar vermek. Buradaki sorun, pek çok hükümetin seçtiği politikaların, nükleer ve fosil yakıt endüstrisinin hâkimiyeti altında olması.
Risk almaya değer mi?
Türkiye’de dört nükleer santral planlanıyor. İkisi yolda. Hatta Sinop’taki için TEPCO ile anlaştılar... Akkuyu ise fay hattında. Ne diyorsun bu duruma?
Bu bir intihar girişimi! Neden bir hükümet ve bir halk, bu riski alsın? Dünyanın en önemli turistik çekim merkezlerinden birini tehlikeye atsın? Bakın... Fukuşima’daki radyasyon, sulara karıştı, havada kilometrelerce öteye taşındı. Japonya turizmi çöktü. Türkiye’de nükleer santral yapılırsa, milyonlarca turistin bölgeye gelmesi tehlikeye girer...
Halk da nükleeri istemiyor...
Türk halkının yüzde 65’i, nükleeri istemiyor. Fosil yakıt ve nükleer söz konusu olduğunda, halka hiç danışılmıyor. Fukuşima’da TEPCO, kaza zamanında halkın yapması gerekenlere dair hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmedi. Halka açık bilgi verilmiyor. Bu nedenle ABD’de “çevre ırkçılığı” diye bir kavram tartışılıyor. Zira kömürün, nükleer santrallerin yapıldığı yerler, renkli, fakir insanların yaşadığı yerler.
Dünyanın her yerinde bu tip santraller, toplumda en az sesi çıkan, en fakir halkın yaşadığı yerlerde kuruluyor. Fukuşima’da çalışan TEPCO yetkililerinin hiçbiri, aileleri de santralin etki alanı içinde yaşamıyordu! Bu yüzden devletten veya şirketten bir yetkili “merak etmeyin güvenlidir” dediğinde, “o zaman sen yaşa orada, inanayım” demeli.
Fukuşima’dan sonra, deprem bölgesinde olan bir ülkede nükleer santral kurmak, intihardır. Neden, yenilenebilir enerji teknolojilerine yatırım yaparak bölgesinde bir mucize yaratabilecek bir ülke olma imkânı varken böyle yatırımlar yapılsın?
NÜKLEER ATIK NE OLACAK?
- Her hükümetin, ekonomisini güçlendirme arzusu var. Peki, bu arzuyu, felaket yaşayana dek, aynı şekilde sürdürecek miyiz? Nükleer endüstri, her şeye bir cevap bulabilse dahi gözümüzün içine bakarak, nükleer atığı ne yapacaklarını ve zararsız olduğunu söyleyemiyor.
- Hitit medeniyetini düşün... Arkeologlar toprağı kazıdıkça neler buldu. Geleceğin arkeologları, herhalde zehirli atık bulacak! Bu atıklar, yerel halkın onayı olmadan gömülecek.
- Almanya’da şu anda dahi yeraltı suları nükleer atıklardan zehirleniyor. Bu sorunu gelecek nesillere aktaracağız.
ENERJİ DEVRİMİ MÜMKÜN
Fosil yakıtsız, nükleer enerjisiz bir dünya mümkün mü?
Eğer bu endüstride çalışanlar, “Dostlar, herşeyi denedik... Güneş, rüzgar kapasitelerini maksimuma çıkardık. Buna rağmen açığımız var” deseler, başka bir tartışma yapardık. Dünyada, yenilenebilir enerjilerin yüzde 99’u kullanılmazken neden dediklerine inanalım?
Enerji analistleriyle birlikte “Enerji devrimi senaryosu”nu hazırladık. Hemen bugün olmasa bile 10 yıl içinde tamamen fosil yakıt ve nükleer bağımlılığından kurtulabiliriz. Uzun vadede çok daha ucuza geleceği de kanıtlandı.... Fosil yakıt ve nükleer endüstrisinin aldığı teşvikler, yılda 150 milyar doları buluyor! Bu teşvikleri yenilenebilir enerjiye vermiyorlar... Versinler, bakalım ne olacak?
EN ZENGİN JAPON PARASINI YATIRDI
Fukuşima’yı, felaketten üç ay sonra ziyaret ettiniz. Sizi en çok ne etkiledi?
- Hayatımda çok berbat şeyler gördüm. Ama ah, Fukuşima... Gittiğimizde, radyasyon oranları çok yüksek olmasına rağmen orada yaşayan insanlarla konuştuk. Tsunami kelimesi, Japonca. Japonya kadar tsunamiyi bilen, üzerine plan ve tahmin eden bir ülke daha yok! Orada gittiğimiz sahil kasabasında, tsunamiye karşı yaptıkları yaklaşık 10 metrelik duvarı görünce çarpıldım. Duvar sapasağlamdı! Fakat tüm hesaplara rağmen dalgalar o duvarı aşmıştı. Duvarın diğer yanında ise manzara korkunçtu...
- Oyuncaklar, tek tük eşyalar saçılmıştı. Orada oturup şunu düşündüm: “İnsanlık ne zaman doğayla pazarlık yapamayacağını öğrenecek? Gelecekle siyasi poker oynanmayacağını bilecek?” Günümüzün siyasi ve iş liderleri, nesiller arası dayanışma kavramını yok sayıyor. Anlamı şu: Bugün yapacağımızı her seçim, sadece önümüzdeki 10-20 yılı değil, gelecek 50-100 yılı etkileyecek...
- Ellerimizde ölçüm aletleriyle okullara gittik. Meğer hükümet önceden işçileri gönderip, okul bahçesindeki toprağı kazıp üzerini doldurmuş!.. Ancak kıyıda köşede radyasyon seviyeleri çok yüksekti. Sokakta, pek çok kadın koşarak “Ne olur, lütfen bahçemde ölçüm yapın!” diye yalvardı. Daha sağlıklı beslenmek için bahçede sebze yetiştirmek Japonya’da çok yaygın! Gittik, ölçtük... Tabii ki çok yüksekti.
- Japonya’da büyük değişim yaşanıyor. Ülkenin en zengin iş adamı, felaketten 2 ay sonra bana mektup yolladı. Yenilenebilir enerjiler vakfı kurmak için 1 milyar dolar koyduğunu açıkladı. Japonya, tıpkı Türkiye gibi muazzam bir güneş, rüzgâr, dalga kapasitesine sahip. Bu, olacak...
Kumi ve Greenpeace ekibi Kutup’ta petrol şirketine karşı eylemde!
Mehveş Evin
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları