Tarih:
20.10.2013
Türkler tarihiyle tanışıyor (mu)
Mehveş Evin; İşte böyle, Saraybosna’ya elimde Mostari kitabıyla geldim.
Saraybosna’ya gelmeden birkaç gün önce, Gündüz Vassaf’ın “Mostari”sini (YKY yayınları) okumaya başladım.Okumak mı, içine dalmak mı? Ne çok sevdim Mostar’ı, onun anlatımıyla. Ne çok özendim, bir ay Mostar’da kalıp, köprünün bekçiliğini yapıp, bu kitabı yazmasına... Üslubuna ve gözlemlerine. Biraz da kıskandım.
İşte böyle, Saraybosna’ya elimde Mostari kitabıyla geldim. “Konferans bitsin, bir günlüğüne de olsa gideceğim” diye tutturdum. Kısmet mi yoksa Saraybosna’nın ahı mı tuttu? Bir aksilik çıktı, gidemedim. Üzüleceğime sevindim, çünkü hem yağmurda çok az gezebildiğim Saraybosna’da tam bir gün geçirebilirim... Hem de Mostar’ı, kaçamak bir zamana sıkıştırmanın suçluluğunu yaşamam diye. Acele acele gezmek, hırsızlık gibi geliyor.
Bayramda Saraybosna, Türklerle doluydu... Gündüz Vassaf, bu ilgi için “Türkler yeniden tarihiyle tanışmaya başladı” diye yazmış. Acaba öyle mi?
“Buralar bizimdi”
Savaşta yıllarca abluka altında yaşayan Saraybosnalılar, güneşli bayram gününde Başçarşija’da... Ama daha çok turist var, en fazla da Türkler. Bağıra çağıra konuşmalarıyla her yerde kendilerini belli ediyorlar. Vassaf, “Türkler yeniden tarihiyle tanışmaya başladı” diye yazmış kitabında. Emin değilim doğrusu. Müzeden çok çarşıdalar. “Buralar bizimdi” demenin (“Burası yıllarca Türkiye’nindi” diyeni bile duyduk) ötesinde, hakikaten tarihleriyle tanışabiliyorlar mı?
Soykırımı biliyorlar, “Müslümanlar öldürüldü” diye kızıyorlar. Peki savaşta nelerin yaşandığını merak edip okuyorlar mı?
Garsona, tezgahtara gülümseyip sohbet ediyorlar mı? Yoksa yabani davranıp tersliyorlar mı?
Gazeteciliğe başladığımda patlak vermişti savaş... Dış haberlerdeydim ve işim, haber çevirmekti. Kaynak, yabancı ajanslar. İnternet yok daha. Her gün bir başka felaket. Kim, kimi, neden öldürüyor? “Saraybosna’da Pazar yeri bombalandı: 43 ölü.”
O pazara gidiyorum. Esnaf, tezgahın başında. Arkada, ölenlerin isimleri.
Cumbalı evler
Cumbalı evler
Bosnalılar çok sıcakkanlı, yardımsever ve konuşkan. Özellikle gençlerin gözlerinin içi gülüyor. Yaşlılarsa daha sert ve mesafeli görünüyor. Savaş sonrasında o kadar göç olmuş ki, bugün şehrin sadece yüzde 30-40’ı doğma büyüme Saraybosnalı.
Şehrin merkezi, hep anlatıldığı gibi bir çanakta kurulu. Saray ovası bu... Dört tarafı dağlar ve tepelerle çevrili. Yamaçlarda iki katlı, kiremit damlı, cumbalı evler. Ağaçlar. Camiler. Apartmanlar, şehrin “yeni” kesiminde.
Osmanlı mimarisini onca savaşa rağmen koruyabilmiş Saraybosna. Bizde bu kadar karakteristik bir şehir kaldı mı?
Osmanlı mimarisini onca savaşa rağmen koruyabilmiş Saraybosna. Bizde bu kadar karakteristik bir şehir kaldı mı?
Belki Safranbolu. Mahallelerde yeni betonu karılan evler bile eski tarzda inşa ediliyor. Sokaklar, bahçeler, evler pırıl pırıl. Onca fakirliğe rağmen. Müslüman mahallenin dar yollarından yürürken, sırayla dört büyük mezarlığa rastlıyorum. Hepsi yolun üstünde, evlerin yanında, mahallenin ortasında. Mezar taşlarında hep aynı ölüm tarihi: 1993... 1994... 1994... 1995... 1994.
Gayrimüslimlere farklı renk
* Sarajevo Müzesi’nden: Osmanlı döneminde Müslümanlaşma yavaş yavaş gerçekleşmiş. Katolik, Ortodoks ve Yahudilerin ibadethane kurması resmen yasak, fakat göz yumulurmuş.
Gayrimüslimlere farklı renk
* Sarajevo Müzesi’nden: Osmanlı döneminde Müslümanlaşma yavaş yavaş gerçekleşmiş. Katolik, Ortodoks ve Yahudilerin ibadethane kurması resmen yasak, fakat göz yumulurmuş.
* Gayrımüslimler, Müslümanlar’dan daha fazla vergiye tabii. Ve farklı renkte kıyafet uygulaması: Müslümanlar kırmızı, beyaz, yeşil gibi parlak renkler giyerken, gayrımüslimlere siyah, mavi ve mor renge izni verilmiş.
* Saraybosna’da bugün: Dini kimliğin ayrımını yapmak zor. Rastladığım kapalı kadınlar, genelde Türk veya Arap.
Mehveş Evin - Milliyet
Mehveş Evin - Milliyet
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları