loading
close
SON DAKİKALAR

‘Yaşın yanında ara sıra kuru da yanar’ noktası

Mehveş Evin
Tarih: 05.09.2016

Mehveş Evin; Darbe girişimi sonrası basına baskı boyut atladı. Darbe girişimiyle alakalı/alakasız, her farklı, muhalif ses bastırılmaya çalışılırken merkez medya ya ses çıkarmıyor, ya da bizzat cadı avına teşvik ederek kendini rezil ediyor…

Darbe girişimi sonrası basına baskı boyut atladı. Darbe girişimiyle alakalı/alakasız, her farklı, muhalif ses bastırılmaya çalışılırken merkez medya ya ses çıkarmıyor, ya da bizzat cadı avına teşvik ederek kendini rezil ediyor…

Neyse ki hala meslek onuruna, hukuk ilkelerine sahip çıkan gazeteciler, meslek örgütleri var.

Bağımsız gazetecilerden oluşan ‘Ben Gazeteciyim’ inisiyatifi, her gün düzenli olarak twitter’da ‘#OHALdeMedyanınHali’ etiketiyle, basın özgürlüğüne günlük baskı, tutuklama, hukuksuzlukları yayınlamaya başladı.

Buna göre 3 Eylül itibariyle en az 114 gazeteci tutuklu veya gözaltında.

Dünya rekorunun da rekorunu kıran bu rakam, yeni soruşturmalar ve davalarla maalesef daha da büyüme riski taşıyor.

Masumiyet karinesi tartışılmıyor bile

Önemle altını çizelim: Bu gazetecilerin çok büyük bir çoğunluğu henüz yargılanmadı. Hatta suç isnatı bile belli olmayanlar var.

Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay gibi bu ülkenin gurur kaynağı isimler, sırf Özgür Gündem’le dayanışma gösterdikleri için hapse atıldı. Dilek Dündar, sırf eşi yargılanıyor diye yurtdışına çıkamadı!

Tek ‘suçu’ cemaat medyasından çalışmak olan, darbe girişimiyle bağlantısı dahi sorgulanmadan damgalanıp kodese yollananlar cabası… Murat Aksoy, uzun yıllar Yeni Şafak’ta çalışacak kadar AKP’ye inanmış (yoksa kandırılmış mı desek?), işsiz kalınca cemaat medyasında yazmış, CHP’ye danışmanlık yapan bir gazeteci.

Tüm bunların tek anlamı var: Hukuk, hiçe sayılıyor. Darbe girişimi sonrası KCK, Ergenekon, odatv davalarında yapılan hatalar tekrarlanmakla kalmıyor; tutuklamalar daha da keyfi, ‘sahte delil’e bile ihtiyaç duyulmadan yapılıyor.

Bir zamanlar ‘masumiyet karinesi’ sözünü ağzından düşürmeyenler de sus pus olmuş vaziyette. Neydi, hatırlatalım:

Suçu ispat edilene kadar, şüpheli ya da sanık da olsa herkes masum ve suçsuz kabul edilir.

Oysa gazeteciler, sırf çalıştıkları kurum, yaptıkları haber yüzünden ‘terör örgütü üyeliği/propagandası’ suçlamalarıyla korkunç bir cendereden geçiriliyor.

İnan ve Zana ağır tecritte

Cezaevlerinden, emniyet şubelerinden gelen haberler içler acısı. Zaten hukuka aykırı biçimde, mesleklerinden ötürü tutuklananlara, asgari cezaevi koşulları dahi sağlanmıyor. Şiddet yanlılarının ‘hayatta kaldığına şükretsin’ tavrı, ağır hak ihlallerine ve cezaevi idaresinin keyfi uygulamalarına da yol veriyor.

İHD avukatları, Özgür Gündem yayın yönetmeni Zana Kaya ve İnan Kızılkaya’yla yaptıkları görüşmede; ağır tecrit koşulları altında tutulduklarını tespit etti. 22 Ağustos’ta tutuklanan bu iki gazeteci, Silivri 9 No’lu Cezaevi’nde, darbe girişimi soruşturmasından tutuklananlarla birarada tutuldu.

Can güvenliğinden endişe ediyorlar… Havalandırmaya çartılmıyorlar… Kaldıkları hücre buz gibi, ne gazete, ne kitap veriliyor.

Zana Kaya’nın ağabeyi Musa Kaya, görüşmede sadece Zana ve İnan’ın telefonunun çalışmadığını söylüyor.

Mersin’de haber takibi yaparken gözaltına alınan Evrensel muhabirleri, TEM’de tutuluyor ve ‘Metin Göktepe gibi’ öldürülmekle tehdit ediliyor… Tabii merkez medyada haber dahi olmuyor. Ama aynı medya, ‘Göktepe Ödülleri’ni alsa büyük onur kabul eder, birinci sayfasından basar.

Ne yazık ki daha tanınan, ünlenmiş gazeteci, yazar, düşünürlere gösterilen ilgi ve destek, maalesef genç gazetecilere, muhabirlere verilmiyor.

KHK: Kafama göre hükmeder, çizerim

Etiketleme, yargısız infaz mide bulandırıcı boyutta. Dikkat edin, hukuksuz tutuklamaları eleştirenler dahi ‘FETÖ’cü diye kafadan damgalanıyor.

Oysa ‘FETÖ’ damgası vurularak işsiz, aç, ortada bırakılan binlerce akademisyen ve memurun büyük çoğunluğunda da şahit olduğumuz gibi ‘suçu’, Bank Asya’dan elektrik faturasını yatırmak, hesap sahibi olmak, ‘FG’ plakalı arabaya sahip olmak, çocuğunu Gülen dershanesine göndermek gibi gülünç gerekçeler… (Mutlaka Kocaeli Üniversitesi’nden Nilay Etiler’in yazısını okuyun)

Darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ve KHK’lar, sadece Cemaat’le ilişkilendirilenlerin değil, açıkça Barış Akademisyenleri veya sol cenahtan ‘istenmeyen’ kişilerin de ‘temizliği’ için bir araca dönüştü.

Böylesine yaygın bir sindirme ve baskı ortamı, beyin göçünü iyice hızlandırıyor.

12 Eylül sonrası yaşananlar, ülkenin yaşadığı beyin göçü üzerine çok yazıldı, çizildi. Anlaşılan kimse ders almamış.

Gerçek failler nerede? Somut deliller nerede?

3- 15 Temmuz, herkesin kabusuydu. Fakat bu işin gerçek faillerinin bulunmasını, siyasetteki ve bürokrasideki uzantılarının, somut ortaklıkların, hak hukuk çerçevesinde cezalandırılması talebi unutuluyor, unutturuluyor.

“Kurunun yanında yaş da yanar” diye bir deyim vardır, Türkiye’de hukuksuzlukları geçiştirmek için çok kullanılır. Maalesef gelinen nokta, bu deyimi bile taca çıkardı.

2016 Türkiyesi’nde durum, ‘Yaşın yanında ara sıra kuru yanar’a dönüştü.

15 Temmuz şoku sonrası artık toparlanmanın vakti geldi de geçiyor. Eğer bir daha darbe istemiyorsanız, ifade ve basın özgürlüğüne sahip çıkacak, daha demokratik, hukuk devlet talebinde bulunacaksınız.

Yoksa bugün yaşanan keyfiliğin acısını ayrımsız, herkes çekecek.

Mehveş Evin - Diken

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları