loading
close
SON DAKİKALAR

Yatakta olsalar da

Mehveş Evin
Tarih: 09.04.2012

Bu adam, Kamboçya’da “ölüm makinesi” olarak bilinen Kaing Guek Eav’den başkası değil...

Ufacık bir adam. Yaşını kestirmek zor, 60’ın üzerinde olmalı... 

Hücresinde dolaşırken gösteriyor onu kamera. Sonra, yüzüne odaklıyor. Anlatmaya başlıyor...

Filmin hikayesini bilmeden seyretmeye başlarsanız, bu ufak tefek, dişleri çürük, gözleri sulu adamı pekala masum zannedebilirsiniz . 

Öyle konuşuyor çünkü... 

Sanki başka bir çaresi yokmuş gibi. Derken ifadesiz yüzüyle, nasıl partide yükseldiğini ve görevini nasıl önemsediğini anlatıyor. Masanın üzerine yayılan işkence ve ölüm fotoğraflarına baktığında sanki bir pişmanlık ifadesi yakalar gibi oluyorum.

Ama yok... 

Gülüyor. Evet, “o eski güzel günleri” anlatırken, hem kendine, hem sisteme duyduğu hayranlıkla , biraz da siniri bozulmuş bir öğrenci edasıyla, gülüyor!

Bu adam, Kamboçya’da “ölüm makinesi” olarak bilinen Kaing Guek Eav’den başkası değil. Bilinen adıyla “Duch”, Kamboçya’da, 1975-79 arasında Tuol Seng hapishanesinde 12 bin 380 kişinin ölümünden sorumlu tutulan komutan...
2009’da uluslararası bir ceza mahkemesine çıkarılan ilk Kızıl Kmer lideri.

Parçaladık, un ufak ettik
İKSV Film Festivali’nin, NTV belgesel kuşağında gösterilen “Duch”, yönetmenin katille yüz yüze yaptığı görüşmelerden oluşuyor. Arada kurbanların genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek- fotoğrafları gösteriliyor seyirciye. Bugün hiçbiri yaşamıyor.
 
Belgesel, teknik açıdan tekdüze olsa da, eşsiz bir fırsat veriyor: Dünyanın en azılı katillerinden birinin işlediği suçları, kendi ağzından dinlemek. 

Duch, “işkence” demiyor mesela... 
Kullandığı sözcük “sorgulama” ve “sorgulayıcı”. Küçük yaşta seçtikleri ve beyinlerini yıkadıkları askerlere, daha okuma yazmayı sökmeden sorgulama tekniklerini öğrettiğini anlatıyor.
 
Duch, “ölüm” veya “öldürdük” de demiyor mesela: Bu insanlar bir zamanlar vardı, partiye göre sakıncalı bulundu, toplandı, “sorgulandı” ve hoop...

Onun tabiriyle “parçalandı ve un ufak edildi”ler. Haricinde, vicdan azabına dair hiçbir belirti veya ifade yok davranışlarında. 
 
Duch, “sorgulama”da tutuklulara nasıl dışkı yedirdiklerini anlatıyor. Tek korkusu, bir gün tanıdığı bir insanı “sorgulamak” zorunda kalmakmış. Öyle ya, eğer bir “yumuşaklık” belirtisi gösterirse görevini nasıl yapacak?

Dava bir şov mu?
Onbinin üzerinde insanı kolayca ölüme yollayabilen zihniyeti anlamaya çalışmak, bazılarına göre imkansız, bazılarına göre beyhude bir çaba gibi gelebilir... 

Öyle mi sahiden?
Tuol Seng hapishanesindeki insanlık suçlarının benzerleri, birkaç yıl sonra, bambaşka bir coğrafyada da yaşandı... 

80 darbesi sonrasında, Diyarbakır Cezaevi’ndeki uygulamalar, Kamboçya cehenneminden çok da farklı değildi.

Şimdi 1980 darbesinin iki paşası, Evren ve Şahinkaya, ilk kez yargı önüne çıkacak. 12 Eylül ruhu olağanca gücüyle etkisini sürdürürken iki yaşlı adamın hakim karşısına çıkarılması bazılarına göre bir “şov”dan öteye gidemeyecek. 
 
Her şeye rağmen “yataklarında olsalar da mahkemeye getirilecekler” kararı, bir dönüm noktası. Şahsen mahkemede, Berfo Ana gibi müdahiller karşısında o günleri nasıl anlatacaklarını ve yüz ifadelerinin nasıl olacağını görmek istiyorum. Diğer sorumluların da bulunmasını, afişe edilmesini ve cezalandırılmasını bekliyorum. 12 Eylül’ün mimarlarının insanlık suçundan yargılanmasını talep ediyorum. 

Sistemin tüm çarpıklıklarına rağmen “bir daha asla” demek için bu dava, çok önemli.
Duch- Cehennemin Mimarı, Beyoğlu Fitaş 1, 9 Nisan (Bugün) - 13.30

KENTSEL TASARIM MI?

- Kurtuluş sokaklarında hummalı bir çalışmadır gidiyor. Yürünemez halde olan sokaklar dikkatinizi çekerim, İstanbul’un göbeğindeyiz- yine kazılıyosr, kaldırımlar sökülüyor.

- Bir baktım, sokağın başında bir tabela. “Kentsel Tasarım Çalışması-Şişli Belediyesi” yazıyor. Yahu ne zaman yol çalışmasının adı “kentsel tasarım” oldu? Hayır kime, neyi satıyorsunuz, onu anlamıyorum? 

- Şişli’de sokaklar, iki kişinin yan yana yürüyemeyeceği şekilde “tasarlanmış”tır. Hadi diyelim ki merkez böyle...

Semtin arkalarına doğru yayıldınız, gökdelenler yaptınız. Ama düzgün bir kaldırım var mı, yine yok! Bakınız Bomonti. 

- Gerçekten yaratıcılıkta sınır tanımıyoruz. Süslü tanımlar buluyor, en basit işi bile farklı bir etiketle pazarlamaya bayılıyoruz. Ama ne yazık ki esasta değişen hiçbir şey yok... Şehir plancılığı bu şehirde yok. Öyleyse yaşasın “kentsel tasarım çalışmaları”! 

Mehveş Evin - Milliyet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları